Misafiriz Selim Ali misafir. Yolcunun yükü yeğni olmalıymış. Misafir yolcu demek…
O hancı; biz yolcu… O’ndan başka yolda olmayan ne var!
Yerindeki ağır taşlar da yürüyor. Yıldızlar nereye? Güneş, ay nereye? Günlerim yürüdü gitti; nereye? Saçlarım siyahtan beyaza yürüdü Selim Ali; istemesem de.
Sevinçlerim birden hüzne döner yüzünü. En yakınlarım bir bir elveda diyor. Dur diyemedim çocukluğuma, gençliğime; kalakaldım kendi kendimle; iyi mi?!
Her şey çekip giderken bir tek O yanımda. Yaşamak O’nunla barışık olmak dedim ve rahatladım. Yoksa yaralarımın dineceği sineceği yok.
Yoksa bu uçsuz bucaksız âlemde her rüzgârda savrulurum Selim Ali.
Kendimi kendim bile bulamam.
Yoksa tutunamam kendime ve hayata.
Arada albümlerin başına çöker, solgun yıllarıma acı tatlı gülerim. Tozlanmış zamanları parlatmak neye yarar!
Ve…
Kalır fotoğraflar;
Ne çektiyseniz!
Hayat…
Alır başını gider;
Kalır bir rüya orda!
İnsan olmanın bir faturası vardı. Ağırdı. Her ân ödenecek bir hesap gibi… Âlemin en hatırlı misafiri…
Bilmece, bulmaca bir âlem… Çözüldükçe çözülecek sırlar bitmiyordu. Âlemin ekseninde, merkezinde, nazlısında insan vardı. Sırtı hep sıvazlanan… Misafir ya…
Ama ya gel-geç aşkların oyuncağı da olamazdı. Bir öpüşe satılamazdı. Bir bakışın delisi olamazdı. Yoksa bu fanilik çarkı un ufak edip savururdu.
Zaten Bilgin Abi bu misafirlik denilen unutkanlığımızın kulağını sık sık çekerdi.
Ufkumuzu da açar; şiirin davetçisi konuşmaları ilhamın koluna girerdi.
Haydi, Selim Ali, şiirin vakti geldi yine:
MOTOR
Arada unuttuk mevsimleri;
Abartıp gelecek endişelerini.
Bir tüy gibi hafifken hayat;
Yükledik, biriktirdik, küflendik.
Arada kayboldu yaşamak.
Kitabın sayfalarını çevirir gibi;
Nazik olacaktık!
Okşayacaktık incecik zamanları!
Maviyi, griye boyadık;
Suları çamur rengine...
Kuşları, yuvalarından…
Balıkları sularından ettik.
N’ettik ah n’ettik!
Fabrika kapanış merasimleri için:
“Motorrr!”
*
Yakında çok yakında... bir mevsim gibi dönecek belki de beklediklerimiz! Bir bulmaca gibi çözülecek düğümler! Elimizde adres… sokak sokak bulacağız kayıplarımızı. Aşağıdaki mısralar gibi hayatın gözlerinin içine bakabilecek miyiz Bilgin Abi?