Ayşegül Hanım: “Uyku gaflet midir, nimet midir? Yatmada sünnet olan hususlar nelerdir?”
GECE UYKUSU DİNLENMEDİR
İnsan yaratılışı gereği gündüz çalışmakta ve yorulmakta; gece ise dinlenmek için uyumaktadır. Bünyemiz gece uykusuna muhtaçtır. Uyku, ihtiyaç ölçüsünü aşmadıkça hiç şüphesiz nimettir.
Kur’ân’da Cenâb-ı Hak, “Uykunuzu dinlenme vakti kıldık.”1 Âyetiyle bu nimete ve bu beşerî ihtiyaca işaret eder.
Ama unutmamalıdır ki, uyku tatlıdır. İpin ucu bırakılırsa, uykudan kopmak kolay olmaz. Bu durumda önce nimet iken, sonradan gaflete dönüşebilir.
Uykunun nimet olarak kalması ve gaflete dönüşmemesi için bünyemizin ihtiyacı kadar uyuduktan sonra kalkmalı. Uykumuzu açan şeylerle hayata başlamalı. Meselâ abdest almalı, namaz kılmalı. Bol oksijen almalı. Ve bizi bekleyen işlerimize koyulmalıdır.
Uyumayı İbadet Yapan Sünnetler
Günde en az altı saat uyuyan bir insan, ömrünün en az dörtte birini uyku ile geçiriyor demektir. Ki, küçük bir rakam değildir. Hayatımızda böylesine önemli bir yere sahip olan uykuya Sünnet-i Seniyye gözetilerek girilirse, âdi bir hareketten ibaret olan uykumuza –inşaallah- ibâdet mahiyeti kazandırmamız mümkün olacaktır.
Yatma esnasında uymamız tavsiye edilen Sünnet-i Seniyyeler: Yatağa abdestli girmek, sağ yanı üzerine yatmak ve yatarken “eûzü-besmele” çekerek duâ okumaktır.
Aşağıda görülecektir ki, uykuya girerken okunması sünnet olan duâların genelinde Allah’a sığınma, ölüm ve diriliş temaları işlenmiştir. Çünkü uyku ölümün küçük kardeşidir ve uyku halinde alıp verdiğimiz nefesler bilinç dışıdır.
Bu duâlardan herhangi birini veya bir kaçını okuduğumuzda, Allah’a sığınmış oluruz.
UYKUYA GİRERKEN SÜNNET OLAN DUÂLAR
*Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Temiz ve abdestli olarak uyuyan kimse, gündüz nafile olarak oruç tutup, gece ibadet yapan kimse gibidir.”2
*Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Yatağa vardığında önce namaz abdesti gibi abdest al. Sonra sağ tarafına uzan ve şu duâyı oku: “Allahümme eslemtü nefsî ileyke. Ve veccehtü vechî ileyke. Ve fevvadtü emrî ileyke. Ve elce’tü zahrî ileyke rağbeten ve rahbeten ileyke. Lâ melce’e ve lâ mencâ minke illâ ileyke. Âmentü bikitâbike’llezî enzelte ve nebiyyike’llezî erselte.”
(Mânâsı: “Allah’ım, nefsimi Sana teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim. İşimi Sana bıraktım. Sırtımı Sana dayadım. Senden hem rahmetini umuyorum, hem korkuyorum. Senden sığınacağım ve kurtuluş bulacağım yer, Senden başkası değildir. İndirdiğin kitabına inandım. Gönderdiğin Peygamberine iman ettim.” Eğer o gece ölecek olursan, İslâm fıtratı üzerine ölmüş olursun. Bu sözleri, yatarken söylediğin sözlerin sonuncusu kıl.”3
*Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (asm) her gece yatağa girdiği zaman iki elini birleştirerek, “Kul hüva’llâhü Ehad”, “Kul Eûzü Birabbi’l-Felak” ve “Kul Eûzü Birabbi’n-Nâs” Sûrelerini okur ve ellerine nefes verirdi. Sonra iki eliyle vücudundan yetiştiği yerleri; başını, yüzünü, vücudunun önünü, arkasını sıvazlar ve meshederdi. Bunu üç defa tekrarlardı.”4
*Resul-i Ekrem (asm) şöyle buyurdu: “Sizden biriniz yatarken sağ tarafı üzerine yatsın. Sonra şu duâyı okusun: “Bismike Rabbî. Veda’tü cenbî, Ve bike’rfe’uhû. İn emsekte nefsî ferhamhâ. Ve in erseltehâ fe’hfızhâ bimâ tehfezu bihî ıbâdeke’s-Sâlihîn.” (Manası: “Rabb’im, isminle yanımı yere koydum, adınla kaldıracağım. Eğer ruhumu alırsan, ona merhamet et. Eğer almazsan, iyi kullarını muhafaza ettiğin gibi muhafaza et.”5
*Allah Resulü (asm) gece yatağına girdiği vakit sağ elini yanağının altına koyardı. Sonra şu duâyı okurdu: “Allahümme bismike emûtü ve ahyâ.”
(Manası: “Allah’ım, isminle ölürüm, isminle dirilirim.”
Uyandığı vakit ise, “Elhamdülillâhi’llezî ahyânâ ba’demâ emâtenâ ve ileyhi’n-nüşûr.”
(Manası: “Hamd, bizi öldükten sonra dirilten Allah’a mahsustur. Son gidiş de ancak O’nadır.”6
*Peygamber Efendimiz (asm) yatarken Âyet’el-Kürsî” okuyan kişi için, Allah’ın sabaha kadar bir muhafız görevlendirdiğini, onu tehlikelerden emin kıldığını ve ona şeytanın yaklaşamayacağını bildirmiştir.7
Dipnotlar:
1- Nebe’ Sûresi, 78/9.
2- Câmiü’s-Sağîr, 2/2607.
3- Buhârî, Vüdû, 183; Riyâzu’s-Sâlihîn, 80, 811, 812.
4- Buhârî, Kur’ân’ın Fazîletleri, 1772.
5- a.g.e., 1/292.
6- Riyâzu’s-Sâlihîn, Uyku, 814.
7- Buhârî, Vekâlet, 10.