İçerisinde çokça korona hikâyeleri geçebilir. İsimler, olaylar ve coğrafyalar da… Fakat bu bir korona yazısı değil.
Koronayı her türlü rengiyle arka fonda kullanacağız. Bu arka fonun yardımıyla iki sene önce uç vermeye başlayan bir felâket hakkında geçmişte neler düşündüğümüze bakacağız. Bu planlı felâket ile küresel işgalcilerin hedefledikleri maksatları araştıracağız. Bu esnada belki de deccaliyetin haritaları, planları ve hatta anatomisi hakkında malûmat sahibi de olacağız. Bunları yazamazsak, gelecek nesillere karşı mahcup oluruz. Yeni Asya’nın arşivlerinde, zamanın tarihçesini hadise ve kahramanlarıyla tahlillerini merak edecek istikbaldeki kahramanlara karşı vazifemizi yapmak niyetiyle de olsa, belki yüzden fazla haber, yazı ve makaleyi karıştırarak zamanın imbiklerinden günümüzün kavanozlarına usareler halinde bazı şeyler elbette dökülecektir.
Çıkış kaynağı hakkındaki tartışmanın, hadiseyi oluşturan zincirin en önemli halkası olma özelliği devam eden koronanın toplumda görülmeye başlandığı ilk zamanlarda, Avrupalı bazı siyasetçilerin halini garipsemiştik. Johnson, Merkel ve Macron gibi… Hadiseyi önceden bekliyorlarmış havası içindelerdi. Bu salgının ülkesinden belli bir yüzdeliğini alıp götüreceklerine üzülmüş pozları veriyorlardı. Hatta bu salgına karşı yapılacak bir şey yok, ölen ölür kalan sağlar bizimdir, manasıyla “sürü politikasını” esas almışlardı, bazıları. Önceden bilgilendirildiklerini ihsas ettiriyorlardı. Öleceklerin de; akut hastalıklara müptelâ, yaşlı ve devletin sağlık kasalarına fevkalâde ağır yükler getiren kişiler olacakları kendilerince biliniyordu. Belki de DSÖ’yü büyük yardımlarla finanse eden global patronlar, yaptıkları nüfus planlamalarının boyutlarını da söz konusu siyasetçilere vermiş olabilirlerdi. Bilhassa, bilişim dünyasında, bedâvâdan insanların en zenginleri arasına sokulan temsilcilerinin Çin’deki laboratuvarlara yaptıkları büyük yatırım ve koronanın insanları koruma heyetinin yüksek üyeleri… Bunların arasında, 11 Eylül felâketinden neocon ekibini tebrie eden soruşturma heyetinin başkanının olması da, elbette tesadüfi idi…
Fakat, daha sonra global sermayenin hâkimiyeti altındaki büyük medyadan kurtulup elektronik sosyal medyasının aralıklarından sızan haberlerden, Bill Gates ve arkadaşlarının yıllar önce kovid-19‘un aşısı için resmî dairelere müracaat ettiklerini dünya kamuoyu öğrenmiş oldu. Belki de büyük sürüyü dünya kamuoyu ve hukuk mücadelesinden kurtarmak üzere koçu (SOROS’u) kurban ederek Neocon-Neoliberal cereyanlarının kaynaklarını, insanların dedi-kodusundan kurtarmış olacaklardı. Böylelikle peşlerine düşecek “hukuk” mücadelecilerinden kurtulmuş olacaklardı. Hadisenin, hâlâ şiddetli hararetini koruyan bu yanını birlikte takibe devam edeceğiz.
Çinlilerin uydurdukları yarasa ve hayvan pazarı hikâyesine inanmamıştı Batılı âlimler ve yetkililer. Hele Çin’in bu haberi ilk yapan gazeteciyi ve basına sızdıran ilim adamlarını yok etmesi üzerine -bu infaz Wuhan ile sınırlı kalmamıştı, tetikçilerin elleri Tel-Aviv ve Amerika’ya kadar uzanmıştı- Çin ve müttefikleri olan bazı global sermayeciler üzerindeki şüpheler artmıştı...
Biz ancak, medyaya yansımış sınırlı infazlardan haberdar olabilirdik. Hâlbuki her sene Komünist Çin’de üç yüz elli bin insan öyle veya böyle infaz ediliyordu. Kapılarını uzun süre dışardan gelecek heyetlere kapatan Çin’in hayli zaman Wuhan’ı da kapattığını yine medyadan öğrenmiştik.
Amerika’da St. Georges Üniversitesi’nde Onkoloji Profesörü Angas Dangleish ile Norveçli bilim adamı Dr. Birger Sorensen’in korona üzerine hazırladıkları yirmi iki sayfalık rapor da, global tahripçilerle Çinli Komünistleri deşifre edecek nitelikte görünüyor. Sahasının bilimsel dergilerine makale olarak giden yazı ile Wuhan’daki manipülasyonun ortaya çıkacağını ümit edenler de var.
Duyduğunuz, bildiğiniz ve de gördüğünüz üzere “korona TİYATROSU SAHNESİ” de perdelerini musîbet zedelere ve seyircilerine artık indiriyor. Ölenler öldü. Materyalistlerin ölenlerden dolayı sevindiklerini biliyoruz. Zira imandan ve ahlaktan yoksun o zalimler, sağlık masraflarından kurtulduklarını ve çok da pahalıya çıkmayan bir deney ile dünyayı nasıl idare edeceklerini öğrenmiş oldular. Dünyanın hâkim cereyanlarınca hazırlanan bu projelerin mahiyetlerini çok arkadan öğrenmeye devam edeceğiz. Faillerinin birçoğu da, bu dünya adaletine yakalanmadan ”Mahkeme-i Kübra’ya” gidecekler. Tıpkı Türkiye’nin yaşadığı 12 Eylül felâketi gibi…
Körfez savaşları ve Arap Baharı gibi. Meşhur 11 Eylül cinayetinin failleri, nerede? Usame bin Laden’in öldürüldüğünü kimler gördü ki…
Bediüzzaman Hz.leri; iman ile küfür mücadelesinin ilk insan ve ilk peygamber ile başladığını, kıyamete kadar devam edeceğini, Kur’ân’a dayanarak söylüyor. korona da bu mücadelede; bir isim, bir virüs, bir renk ve usûl olarak yerini aldı. Şayet semavî din mensupları söz konusu saldırgan global cereyanlara karşı İttifak etmezlerse, kovid-19 deneyini başarı ile sonlandıran Neocon-Neoliberal ittifakı, tüm insanları ve medeniyeti tahrip edene kadar saldırılarına devam edecekler. Bilhassa, Müslümanların arasında durup, deccaliyete siyasetleri, cehaletleri, ırkçılıkları, hissiyatları, hasetleri ve nifakları gereği yardımda bulunan grup ve partilerimize engel olmayanlar da bu gemi ile birlikte batacaklar. Hala global sınıf ve menfaat çatışmasına karşı insanlığın ortak değerlerine, demokrasiye, ahlâka, hukukun üstünlüğüne ve çevreyi korumaya adi menfaatlerinden dolayı yardım etmeyenleri de, siyasetlerinden dolayı karşı cepheden saymamıza kimseler sakın üzülmesin. Yazımızın girişinde arz ettiğimiz üzere, bu bir korona yazısı değildi; insanlığın beka meselesini anlatmaya çalışıyoruz.