15 Ocak’ta, “Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 28 Ocak 2025 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum” kararı ile Meclis çalışmalarına ara vermişti.
Oysa Meclis’in gündeminde çok iş olması gerekmez mi? Meselâ en düşük emekli aylığına yapılan zam gibi… Bu görüşme yapılamadığı için işçi emeklileri zam farklarını alamadılar.
Malumunuz, yeni yılla birlikte en düşük işçi emekli aylığına yüzde 15,75 zam yapıldı. Çalışma Bakanı en düşük emekli aylığının 14 bin 469 olduğunu açıklamış; ancak kanunî bir düzenleme yapılmayınca milyonlarca emekli farkı alamadı. Bazı emekliler maaşlarını normal zamanında çekerken 300-400 lira fark yatırıldığını gördü. Bunun nereden geldiğini bir türlü anlayamadılar. Hükûmetin icat ettiği “kök aylığı” ile bozulan emekli maaş sistemi bir türlü düzene sokulamıyor.
Zaten emekli maaşı bağlama oranlarının yıllar itibariyle yüzde 75’den yüzde 40’lara düşmesi, bozulan sistemin bir sonucu olarak daha önce asgarî ücretin üzerinde alınan emekli maaşını asgarî ücretin üçte ikisine kadar düşürdü.
Demek ki, bu konu başta olmak üzere Meclis’in yapacağı çok başka işler varmış...
***
MİKROFON AÇIK UNUTULUNCA…
Meclis’in son çalışma gününden bir gün sonra toplanan TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’nda yaşananlar da vekillerin çalışma azmini ortaya koydu.
Meclis’te daha önce yaşanan mikrofon kazalarına bir yenisi daha eklendi.
Terör örgütünün Şubat ayında artık eylem yapmayacağının ve silahlarını bırakmasının gündeme geleceğini söyleyen AKP Hatay Milletvekili ve TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman’ın toplantıyı açmak için telefonla milletvekillerini çağırmasının kameralara yansıması düşündürücü…
Yayman, kameraların yerini alması ve mikrofonların yerleştirilmesinin ardından komisyon yeter sayısı olmadığını fark etti. Mikrofonların açık olduğunu düşünemeyen Yayman da komisyon toplantısının gerçekleşmesi için tek tek milletvekillerini aramaya başladı.
Bu arada kameralara takılan Yayman’ın yaptığı görüşmeler ise kayda geçti.
İşte kayıtlara geçen konuşmalardan bir kaçı:
“Muammer Abi komisyon yeter sayısını bulamadık, geç kapanınca. Yakındaysan gel, sonra yine çıkarsın… Tamam abi bekliyoruz.”
“Tuncay Özkan geliyor, Muammer Avcı… Bir kişi daha lâzım… Hem ‘Komisyon toplanalım’ diyoruz hem de sayı bulamıyoruz.”
“Abla bir gel de, sayıyı bulup şey edelim. Sonra çıkarsın.”
Komisyon toplandı toplanmasına da, toplantı saatinin belli olmasına rağmen vekillerin katılmaması meseleye verdikleri önemi de gösterdi.
***
“ÇOKLU KURUM YETMEZLİĞİ”
Kartalkaya’daki orman yangınında yaşanan ve 78 kişinin vefat ettiği yangın faciası; kanun ve yönetmelikler başta olmak üzere birçok eksikliği de ortaya çıkardı. Yangın merdiveninden tutun da yangın sensörlerine varıncaya kadar birçok ihmaller zincirini ortaya çıkardı.
Bu mesele bir kaç gün konuşulup unutulur mu, bilmiyoruz ama bu faciadan çıkartılması gereken birçok ders var.
Yangının henüz söndürülemediği, vefat ve yaralı sayısının birkaç dakika arayla 10’dan 66’ya çıktığı saatlerde yetki tartışmasının yaşanması ise üzüntü verici.
MAK Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Kulat’ın, Bolu Kartalkaya’daki otelin denetlenmesiyle ilgili “Bu işten kim sorumlu?” tartışmasına dair kullandığı “çoklu kurum yetmezliği” ifadesi, meseleyi tam olarak özetledi.
Birçok uzman gibi, AKP’li Şamil Tayyar, bir televizyon kanalında, denetim yetkisinin Bakanlıkta olduğunu söylerken, “Bu otel, Bolu Belediyesi’nin sınırlarında değildir. Bolu Belediye Başkanı orada bakkal bile mühürleyemez. Böyle bir yetkisi yoktur. Turizm belgeli işletmelerin denetimi Turizm Bakanlığı’na aittir” sözleri yetki tartışması yapanlara güzel bir cevap oldu.
“Sorumluk neyi gerektirir?” Onu da sorumluluğu olanların gereğini yapmasıyla anlaşılacak.
Ancak bundan önce maden ve tren kazalarında sorumluların sorumluklarının gereğini yapmadığını görünce, bu olayda da sorumluluğun gereğinin yapılmasını beklemek de ne derece doğru olur, orası da başka konu…