"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yanlışta ısrar kime ne kazandırır?

Faruk ÇAKIR
26 Aralık 2020, Cumartesi
Türkiye’yi idare edenlerin dikkat çeken bir tavrı var.

Bilenlerle meşveret etmedikleri gibi, yaptıkları yanlışlara itiraz edenleri de dinlemek istemiyorlar. Oysa iyi ve kötü ile güzel ve çirkini birbirinden ayırmak çok zor değil. Bir işin millet ve memleket menfaatine olduğunu anlamak çok zor olmasa gerek.

Geriye doğru bakıldığında hak, hukuk ve adaletin nispeten iyi işlediği yıllarda Türkiye’nin daha huzurlu, daha zengin ve daya ‘iyi’ olduğu görülür. Bunun en çarpıcı örneği, 1950 öncesi ve sonrasıdır. 1950 öncesini zor ve sıkıntılı yapan o dönemde hak, hukuk ve adaletin iyi işlememesi ve ‘demokrasi’ eksikliği değil mi? Aynı şekilde 1950’yi ‘dönüm noktası’ yapan ve ‘iyi bir dönem’ haline getiren sancılarına rağmen ‘demokrasi’ değil mi?

Aynı zamanda iktidarın her ülkede, muhalefetin ise sadece demokrasilerde olduğu ortadadır. Şimdiki idareciler bunu bile kabul etmek istemiyor ve muhalif olmayı, iktidarın yaptıklarına itiraz etmeyi bir nevi suç addediyorlar. Böyle bir anlayışın millete faydası olur mu?

İdarecilerin en iddialı oldukları ekonomi konusunda dahi hedeflerin tutmaması yanlışta ısrarın bir sonucu. Yatırımlarda öncelik sırasının iyi yapılmaması, bazı işlerin fahiş fiyatlarla ihale edilmesi gibi konular kamuoyunda yeterince tartışılamadı. Daha doğrusu bu yöndeki itiraz ve ikazlar dikkate alınmadı. Tam aksine “Biz en iyisini biliriz, bize karışmayın” anlamına gelen bir tavır sergilendi. Bu tavır öyle bir noktaya geldi ki, yıllarca iktidarın ekonomi politikasını belirlemiş olan ‘uzman’lar dahi ayrılıp kendilerine başka yollar çizdi. Tabiî ki ‘deneme ve yanılma’ politikalarının faturası da bir bütün olarak millete çıkmış oldu. 

Faiz ve enflasyon ilişkisi konusunda da idareciler iyi bir imtihan veremedi. Elbette faizsiz bir yapının kurulmasında sayılamayacak kadar fayda vardır, ama bu ‘emirle’ olacak bir şey değil. Öyle bir ekonomi politikası izleseniz ki kimse parasını faize yatırmak istemez. Türkiye’yi idare edenler bunu, doğru politikalar yerine ‘emir’le yapmayı tercih etti. Haliyle ‘faizler düşsün’ demekle de bu olmadı. Nihayet gele gele ‘en çok faiz veren’ ülkeler’ listesine isimler yazılır oldu.

İdarecilerin sebat etmedikleri bir konu da Avrupa Birliği ile ilişkiler oldu. Bir gün AB üyeliğini ‘en önemli hedef’ olarak ilân ettiler; başka bir gün “AB üyesi olmasak da olur” dediler. Ve bu farklı değerlendirmelerde kabahat hep başkasında oldu. Bir gün, “Acaba biz bir hata mı yapıyoruz?” dedikleri duyulmadı. 

Netice olarak kararsız tavırların hem ekonomik hem de siyasî faturaları oldu ve bu faturaları hep birlikte ödüyoruz. 

Yanlışta ısrarın millete bir faydası olmuyor vesselâm...

Okunma Sayısı: 2420
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı