Hz. Peygamber’in (asm) yanı sıra Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir’in kabirlerinin de yer aldığı Mescid-i Nebevi özellikle sabah namazının ardından yüzünü gösteren güneş ışıklarıyla eşsiz bir güzelliğe bürünüyor.
Hz. Muhammed’e (asm) hicreti sırasında kucak açan “Peygamber şehri” Medine’deki Mescid-i Nebevî, sabah namazının ardından yüzünü gösteren güneş ışıklarıyla eşsiz bir manzaraya sunuyor.
Hazreti Peygamber’in (asm) hicretin ardından inşaatında bizzat çalıştığı Mescid-i Nebevî’de, henüz hacı kafilelerinin küçük bir kısmı şehre ulaşmasına rağmen günün her saati yoğunluk yaşanıyor. Mescid-i Nebevî, özellikle vakit namazlarında dolup taşıyor. Mescid-i Nebevî’ye gelen Müslümanlar önce Hz. Peygamber (asm) ile Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer’in kabirlerine ev sahipliği yapan Hücre-i Saadet’i selâmlıyor, ardından Son Peygamberin (asm) kabri ile minberi arasında yer alan Ravza-i Mutahhara’da namaz kılarak duâ ediyor. Müslümanların, yoğunluktan dolayı görevlilerce sırayla ve gruplar halinde alındığı bu alan, “yeryüzünde Cennetten bir köşe” olarak da tabir ediliyor.
Gün aydınlanırken tabloya dönüşüyor
Mescid-i Nebevî, sabah namazı vaktinde ise bir başka güzelliğe bürünüyor. Kendine has çevre düzenlemesi ve ışıklandırmasının sabaha karşı eşsiz bir manzara ortaya çıkardığı Mescid-i Nebevî’de, namazın ardından güneşin doğuşuyla adeta bir tablo görüntüsü oluşuyor. Dağların ardından süzülen güneş ışınlarının yansıması, daha sabah ezanıyla yoğunlaşmaya başlayan kutsal mekânın ziyaretçilerine adeta görsel bir şölen sunuyor. Sabah namazının ardından hemen mekândan ayrılmayan Müslümanlar, önce Hücre-i Saadet’i selâmlıyor, ardından gün doğumunu Mescid-i Nebevî’nin avlusundan izliyor.
AA