M. Latif SALİHOĞLU |
|
Ordu yapmaz, cunta yapar |
Org. Başbuğ'un "Ordu, cami bombalamaz, kendi uçağını düşürmez, pilotunu öldürmez..." şeklindeki sözleri doğrudur. Bu sözler, hak ve hakikatin bir yansımasıdır. Ancak, konu bu değil. Dolayısıyla, hiddetle sarf etmiş olduğu bu sözler, ortadaki iddialara cevap teşkil etmiyor. Asıl iddia şudur: Milletin hizmetindeki ordu değil, belki ordunun içinde yuvalanmış cuntalar yapar bu tür işleri. Org. Başbuğ, çıkıp "Cunta da yapmaz böyle vicdansızlıkları" diyebilir mi? Hayır. Demez, diyemez. Çünkü, cuntacılar her türlü mel'aneti yapar ve yapmış da. Meselâ, 1960 Darbesini yapan "Albaylar Cuntası"nın yaptıklarına bir bakalım.
1) Gözlerini kan bürümüş bu cunta, herkesten önce başlarındaki Genelkurmay Başkanını (Org. Rüştü Erdelhun) hedef almadı mı? Emrindeki subaylar, onu hapsedip bütün rütbelerini sökmedi mi? Onu rütbesiz er derecesine düşürmediler mi? Ona her türlü hakareti yapmadılar mı? Ona Yassıada zindanında bir yıldan fazla hakaretli işkenceler çektirmediler mi? Sonunda da onu "idama mahkûm" etmediler mi? Bu yaptıklarını lânetliyoruz. Elbette ki, bu tür vicdansızlıkları ordunun kendisi değil, içindeki adi cuntacılar, komitacılar yapmış ve tekrar yapmayı düşünebilirler. Bunu inkâr etmek, yahut görmezden gelmek, öncelikle kendini kandırmak anlamına gelir.
2) Cuntacılar, İstiklâl Harbi kahramanlarından Ali Fuat Cebesoy ile Tahsin Yazıcı Paşaları da aynı Yassıada cehennemine sevk etmediler mi? Onları da yargılamadılar mı? Böyle adice bir nankörlüğü cuntacılardan başka kim yapabilir? Lânetliyoruz.
3) Cuntacı albaylar, ordudaki generallerin tamamına yakın kısmının işine son vermedi mi? 235 generali ordudan attırmadı mı? Geriye kalan sadece 15–20 kadar generali de albayların emri altına sokmadılar mı? Bunun dışında, beş binden fazla subayın (Eminsular; ) da ordu ile ilişiğini kesmediler mi? Bir bakıma "orduyu lağvetmek" anlamına gelen bu muamele, vicdansızlık değil de nedir? Lânetliyoruz.
4) Cuntacı subaylar, 147 öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırmadı mı? Kışladan sonra eğitim kurumlarında da terör estirmediler mi? Bunlar da lânetlik uygulamalar değil mi?
5) Darbe öncesinde her türlü provokasyona tevessül eden cuntacılar, harbiyelileri sokağa dökmedi mi? Kızılay'da "555K" isimli protestolu gösteriyi organize etmediler mi? Gazetelere yalan yanlış haberleri servis etmediler mi? Bunların dışında, daha bir sürü lanetlik dolapları çevirmediler mi?
6) 600 kişiden fazla Demokrat Partiliyi Yassıada'ya sevk eden cuntacılar, burada bir yıldan fazla süreyle onlara insanlık dışı muamelelerde bulunmadılar mı? İçişleri Bakanı Namık Gedik'i Harp Okulunun penceresinden aşağı atarak katleden vicdansızlar, ayrıca üç güzide devlet adamını darağacına göndermedi mi? Bunların dışında, ayrıca Yassıada'da işkenceli yargılamadan geçirdikleri 9 vatanseverin orada ölümüne sebebiyet vermediler mi? Dünya durdukça lânet olsun, bunu yapan vicdansız alçaklara. * * * Orduyu ve ordunun mânevî şahsiyetini bütün bu zulümkârlıklardan tenzih ederiz. Buna mukabil, cuntacıları asla affetmeyiz. Org. Sayın Başbuğ'un da, geçmişteki olayları günahkâr cuntacılara yükleyerek, orduyu tenzih etmesi daha uygun olurdu kanaatindeyiz. Zira, kendisinin de ifade ettiği gibi, böyle şeyleri ordu yapmaz. Ordu yapmaz, ama cunta yapar. Yapmıştır da. Tıpkı, yukarıda sıraladığımız gibi... Tıpkı, 12 Darbesi öncesinde ve sonrasında benzer vakıalar yaşandığı gibi... Bu da demektir ki, daha evvel yaptığını, cuntacı kafa yine yapma emelinde olabilir. Yapar yapamaz, başarılı olur olamaz ayrı mesele... Fakat, cuntacı zihniyetine sahip olanlar, her zaman için bir çılgınlığa tevessül edebilirler. İşte, bu noktada dikkatli ve müteyakkız daranılması gerekiyor. Çılgınca hareketler başladıktan ve nice mâsumun canı yandıktan sonra uyanmanın ve tedbir almanın pek bir faydası olmaz. Şu da var ki, yıllardır yaşanan faili meçhûl cinayet ve bombalama hadiselerinin arkasında, ordu içindeki cuntacıların olması kuvvetle muhtemeldir. Yani, darbe yapmada nihaî hedefe ulaşmasalar da, darbeye zemin hazırlamak için kaotik bir hava meydana getirme teşebbüsünde bulunabilirler. Bu hedefe yönelik olarak da, medyaya yansıyan eylem planlarının bir kısmını pekâlâ uygulamaya sokmuş olabilirler. Şayet, ciddi bir engelle karşılaşmamış olsalardı, hiç şüphe yok ki, planda belirtilmiş olan diğer safhaları da adım adım tatbik sahasına koyacaklardı. Bu noktada durup, geçmişte de başarısız kalmış bazı darbe teşebbüslerinin mahiyetini ve gelişme sürecini bir güzel tahlil etmenin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Kıyamete var daha
Balyoz Eylem Planı, medyada gündemin birinci sırasına yerleşip oturdu. Konuyla ilgili herkes konuşup birşeyler söylerken, askerin sessiz kalması doğru olmazdı. Sonunda Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ da medyanın önüne çıkıp sert bir duruş sergiledi. Konuşmasının en çok sertleştiği kısımda şunları söyledi: "'Allah Allah' diye askerine hücûm ettiren, taarruz ettiren bir ordu, nasıl olur da Allah'ın evi camiye bomba atmayı düşünür? Lânetliyorum!" Güzel... Ordumuz böyle "Allah Allah!" dedikçe kıyamet kopmaz. Zira, sahih bir rivâyette denilmiş ki: "Yeryüzünde Allah Allah diyenler var oldukça kıyamet kopmaz." Göstergelerden anlıyoruz ki, kıyametin kopmasına epeyce bir zaman (en az yüz sene) var daha. 29.01.2010 E-Posta: [email protected] |