Dizi Yazı |
|
“Dinleri var işimiz gibi, işleri var dinimiz gibi” |
Hüseyin İlhan: Bizlerle İsviçreliler ya hiç konuşmuyorlar ya da geçiştirici cevaplarla bizi başlarından savıyorlar. Minare yasağını sorduğumuzda da böyle yapanlar çoğunlukta. Kanaatim Müslüman Türklerden korkuyorlar. İslâmın yayılmasından ürküyorlar. Zaten minare yasağı da İsviçre halkı arasında planlı taraflı ve göstermelik olarak yapılmıştır. Çünkü Müslüman işçilerin çoğunlukla çalıştıkları işyerlerinde ve fabrikalarda bile sendikaların yaptıkları reformlarda eğer netice çalışan işçilerin lehine çıkmışsa, yapılan reformun neticesini kabul etmeyip, çeşitli bahanelerle iptal ediyorlar. TV’ler ve gazeteler başka yayın organlarında Müslümanların aleyhinde eksik noksan ve menfi olan kasıtlı olarak yayınlanmış yalan haberlere daha çok yer veriyorlar. Fakat Müslüman İsviçre vatandaşlarıyla ilgili müsbet güzel hayırlı haberlere ve sosyal kültürel faaliyetlere çok az yer veriyorlar, ya da hiç yer vermiyorlar. Avrupa, daima biz Müslümanlara, Türklere yalancı riyakâr kandırıcı yüzüyle muhatap oluyor. Fransa ve İtalya’ya yakın olan kantonlar Müslümanlara minare yasağında yardımcı olmuşlardır. (Bundan rahatsız olan Sarkozy şimşekleri üzerine çekmemek için İsviçre’deki minare yasağını ilk tebrik eden devlet başkanı olmuştur.) Almanca konuşan ve biraz yaşlı olan İsviçreliler Müslümanlar hakkında müsbet olmayan fikirlere ve reylere sahipler..
Yüksel Hüryaşar: Yirmi üç yıldan beri Avrupa’da yaşıyorum. Avrupalılar için diyorum ki rahmetli millî şairimiz Mehmet Âkif Ersoy ne güzel söylemiş: “Dinleri var işimiz gibi, işleri var dinimiz gibi..” Dinin emrettiği bazı yerine getirilmesi gereken kurallar İsviçre’de uyulması lâzım ve muhakkak prensipler ve ahlâk kaideleri haline gelmiş. Ve bunlar harfiyen uygulanıyor İsviçreliler ve Avrupalılar tarafından. Çünkü bu kanunları kendileri için ve uygulamak için yapmışlar. İsviçre’yi aslında halkın seçtiği yedi kişi idare ediyor. Bu yedi kişi sırayla cumhurbaşkanı olur, sırayla çalışma, iç işleri ve maliye gibi önemli bakanlıkları dönerli olarak yer değiştirerek yapıyorlar. Her ilin kendi meclisi vardır ve çıkardığı hazırladığı kanunları uygulamakta birer bağımsız devlet gibidirler. Buna idarî sistem olarak kanton deniyor. Herhangi bir kantonda bir kişi suç işlese ve suçlu olan şahıs diğer bir kantona geçse o kantonun polisinin bu suçlu şâhısa müdahale hakkı olmuyor. Trafikteki radar sistemleri ve trafik cezaları da bu sisteme uygun olarak çalıştırılıyor, tatbik ediliyor. Askerlik sistemi dört bölümde uygulanmaya konmuş. İlk başlangıçta beş ay askerlik yapılıyor, ikinci sene üç hafta üç ve dördüncü sene yine üç hafta ve daha sonraki seneler için iki haftaya düşüyor. Bu uygulama 38 yaşına kadar devam ediyor. Savaşa hazırlık olarak herkesin evinde silâh bulundurma mecburiyeti var. Askerliğin beş aylık bölümünden sonraki bölümleri meslekî eğitim öğretim ve tatbikatı olarak devam ediyor. Her askerlik yapanın sahip olduğu bilgi ve beceriden faydalanılıyor. İsviçre’de itfaiye sistemi uygulaması ayrı ayrı köyler bazında gerçekleştiriliyor. İtfaiyeciler devamlı çalışanlardan oluşmuyor. Gönüllü itfaiyecilik sistemi uygulanıyor. Gönüllü olarak vazife alanlara alarm aparatı takılıyor. Herhangi bir yangın ve yangına müdahale anında alarm çaldığında bu gönüllüler nerede olursa olsunlar işini gücünü bırakarak belirtilen mahallelere en kısa zamanda ulaşıyorlar. Diğer vatandaşlardan itfaiye vergisi alınırken bu gönüllülerden alınmıyor ve katıldıkları yangın söndürme faaliyetlerinden dolayı takdir edilen ücretleri sene sonunda kendilerine toplu olarak ödeniyor. İsviçre’de dört tane resmî dil kullanılıyor, İtalyanca, Fransızca, Almanca, Romanca. Bu dillerin konuşulduğu bölgelerde bütün levhalar ve yer isimleri bu lisanlarla yazılıyor. İsviçre’de köylerde muhtarlıklar yönetimde söz sahibi, muhtarlık bir muhtar ve beş meclis üyesinden oluşuyor. Köylerdeki bütün memurların işleri, asayiş işleri, kültür ve eğitim işleri muhtarlıklarca takip ediliyor. Muhtar ve meclis üyelerinin yapacağı bütün işler muhtarlıktaki sekiz-on kişilik memurlara ücretle yaptırılıyor. Muhtar ve beş üye ise ancak katıldıkları toplantıların zamanları kadar takdir edilen ücretleri alabiliyorlar.
Ahmet Kondur: İsviçreliler Müslümanlardan ve İslâmiyetten korkuyorlar. Minare yasağı bundan dolayıdır. Onların bu hareketi tam ters etki yaptı. Öyle ki küçük çocukların gittiği okullarda bile çizilen resimlerin üzerinde minare resimleri var. Minare farz değil, İslâm nişanı fakat siyasetçiler oy toplamak üzere bunu yaptılar. İsviçre İnşallah İslâma rükû edecektir. Bin civarında İslâmiyeti kabul eden İsviçreli Müslüman var…
Osman Ermumcu: İsviçre’deki Müslümanlar buradaki Müslüman cemaatlere, camilere farklı bakabilir. Kaldı ki buralarla irtibatı olmayanlar dinlerini unutmuşlar. Kimliklerini de unutmuşlar. Minare mevzuuna gelince bizim Müslümanların bir kısmı da minarede ezan okunacak zannediyorlardı. Hâlbuki böyle bir şey yok. Propagandalar tek taraflı ve yanlış bilgilendirmeyle yapıldığı için referandum Müslümanların aleyhine sonuçlandı. Zaten sorulan soruya baksanıza olmaması için “evet” diyenler kim?
Yunus İzmir: Ömrüm otuz beş yıldır Avrupa ülkelerinde geçiyor. İsviçreliler Müslümanları pek sevmezler. Neden Ramazanlarda aç oturuyorsunuz boşuna diye alaylı alaylı sorarlar bize. Onların bir kısmının bizlere taraftar gibi gözükmeleri politiktir. Göstermelik ve riyakârcadır. Sahte gülmeler ve sahte alâka var. Çünkü bizler yabancıyız ve Müslümanız. Bu Avrupalılar işleri yolunda gitsin diye her yolu mübah sayar… Kısmet Urdoğan: Malûm minare yapımı referanduma gitti ve minare yapımı durdurulmuş oldu. Bu minare adı altında İslâmiyete verilmiş bir ‘hayır’dı. Sağ partiler yoğun bir ‘hayır’ kampanyası yaptılar ve muvaffak oldular. İnşallah bu bütün Avrupa devletlerine örnek olmaz. Bizim inancımız ve beklentimiz hiç bu şekilde bir neticenin olmayacağı yönünde idi. Fakat netice böyle oldu. “Sizin hayır gördüğünüzde şer, şer gördüğünüzde hayır vardır” Hadis-i Şerifini unutmayalım. Halkın çok fazla bilgilendirilmediği, doğrunun tam olarak gösterilmediği kanaatindeyim. Zaten minare yapımına olumlu yaklaşanların oy oranı % 42'dir. Bu küçümsenecek bir rakam değildir. Elhamdülillah az bir gayretle bunu % 51-53'lere getirmek zor değildir. Geçmiş yıllara nazaran baktığımızda Müslüman topluluklar eriyor, kan kaybediyor. Bunu en fazla etkileyen faktör bilinçsiz olup Müslümanların kendi çocuklarını da bilinçsiz yetiştirmeleridir. Çünkü boş olan kafaların müsbet olmayan şeylerle doldurulması çok kolaydır. Cemaatlere İsviçre’de bu konuda çok iş düşüyor. Zaten onlar sayesinde buralarda İslâmî hayat çok güzel bir şekilde devam ediyor, görüyoruz. Allah kendi yolunda yürüyebilmemiz için hepimize gayret, kuvvet versin İnşallah…
Recep Gümüş: Ağabey beni dinlersen için kararır. Meselâ bir yılbaşı kutlaması oluyor, İsviçre’deki Müslüman çocukların % 90’ı eğlence yerlerindeydi. Müslüman genç kızlarımız Hıristiyanlarla evlenmeye başladılar. Gençlerimiz % 80-90 İslâmiyetten bihaber, genç nesli kaybediyoruz. İsviçre’nin ekonomik şartları ağırlaşmaya başladı. Evlilikler, geçim sıkıntısından dolayı problemlerle boğuşur halde. Burada tabi İsviçre’ye gelen din görevlilerimizin eksik yaptıkları görevleri ve sorumsuz davranışları da bizleri olumsuz etkiliyor. Her aile çatısı çatırdamaya başladı. Geçmişte İsviçre’de bulunan dinî cemaatlerin çekişmeleri birbirleriyle uğraşmalarının ceremesini maalesef şimdi halihazırdaki Müslümanlar çekiyor. Dinî müşavirlik görevlerinde bulunanlar için para alıyorlar, bir iş yapmıyorlar sözü atasözü gibi ortalıkta dolaşıyor. Avrupa’da okuyan gençlerimize eğitim seviyesi düşük, meslek okulları açık ama karşılığında iş yok. Üniversitelere ise gençlerimiz maalesef önceden yanlış ve isteksiz bir şekilde tanıtım ve yönlendirmelerden dolayı üniversite okuyanlar çok az. Son söz olarak Türkiye’den gelen gelin ve damat adayları kültür farklılığı yaşadıkları için maalesef aile kavramı Müslüman Türkler arasında fevkalâde bozuldu ve bozulmaya devam ediyor. Hepten de ümitsiz değiliz. Avrupa’da yaşanan bu kadar olumsuzluklara rağmen dershanelerimizdeki faaliyetlerden cemiyet yerlerimizde birbirleriyle kaynaşan ve taassuplarını ortadan kaldıran Müslümanların İslâmî hizmetlere yöneldiklerini görüyoruz. Avrupa’da ki bu hayata rağmen Allah’tan ümidimizi kesmiyoruz. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Erol Şen: Müslümanların İsviçre’deki durumları vahim. Kimlik kaybı var. Karşıt fikirli insanlar büyük masraflarla, büyük kampanya sonunda uyuyan Müslümanlar sayesinde minare referandumu Müslümanların aleyhinde neticelendi. Balkan Müslümanlarının aleyhte olması oylamada büyük tesir yaparken işin üzücü tarafı ve tehlikeli olanı da bazı milliyetçilerin ve Araplarında İsviçrelilerle hareket ettikleri hakkında bilgilerdi. Yani her yönden bir kandırma oldu. Ümidimiz ileriye doğru Müslümanlar doğru olur, araştırmacı olur, çalışkan olurlar, başarılı olurlarsa Allah da bizi bu gurbet ellerde bu keferelere karşı muvaffak eder İnşallah…
Ali Aydın: Müslümanlar İsviçre’de en alt tabakada görülüyor. Müslümanları her hor görmelerinden ve bizimde İslâmı doğru olarak anlatamamamızdan derdimizi de anlatamamamızdan bizler daima mağlûp ve mağdur oluyoruz. İsviçre’de size şaşkın bakış diye bir şey anlatayım: Adamlar Türk görüyor sarhoş serseri sefih Türk görüyor camide cemaatte namazda niyazda ve bir ikileme düşüyorlar. Bu diğer Müslümanlar ve yabancı dindar insanlar içinde geçerli o zaman bizler bu ikilemler içinde Avrupa’da ve burada sorgulanıyoruz. “Bu nasıl Müslümanlık?” diyorlar. Bizim Türkiye’de nasıl hiç dindar olmayan var, bir de takva ehli var. İsviçrelilerde de aynı onlarında kiliseye gideni var, doğrusu, dürüstü var, sefihleri ve ahlâksızları ve ateistleri var. Gençlerimizin İsviçre’deki durumları gene eskiye göre biraz daha fazla uyanma var İslâmî konularda. Ümidimiz o ki İslamiyetle haşır neşir oldukça İnşallah bu gençlerin yaşayışlarında daha fazla iyileşmeler olacak. Bu derlenme ve toparlanmada Risâle-i Nurların Avrupa’da bizler üzerinde yaptığı tesirat, tamirat ve tahşidati burada zikretmezsek büyük haksızlık olur.
Mustafa Şerit: Bu minare meselesi İsviçreli her vatandaş tarafından önemsenirken ve bu konuda çalışma yapılırken Türklerin ve Müslümanların bu konuda pek önem vermediğini ve çalışmadığını görüyoruz. Fabrikalarda şefler, yöneticiler, açıktan işçilere baskı aracı olarak (Biz bu minare meselesinde olmaz dedik) diye açıklamalar yaparken okullarda el kadar çocuklara da bu şekilde söylemlerde bulundular. Burada üstünlük taslama ve küçük görme mesajı olarak kullanıldı minare referandumu...
Tahsin Gümüş: Sabır kahramanı Tahsin Gümüş Ağabeyimizi Nur hizmetinde Cenâb-ı Hak daim muvaffak ve muzaffer eylesin İnşallah.
Mustafa Aydın: İsviçre’de yasayan ve Migros’un Genel Gıda Dağıtım Merkezinde 36 kişilik bir grupdan sorumlu idareci olarak çalışan Yeni Asya okuyucumuz Mustafa Aydın, yaklaşık 5 yıl önce insan kaynakları ile yapmış olduğu görüşmede dile getirdiği işyerindeki inançlı çalışanların ibadetlerini yerine getirme ihtiyaçlarının karşılanması talebi yöneticiler tarafından olumlu karşılanıp yaklaşık 1 yıl önce faaliyete geçen mescidlerinde çalışan işçileriyle birlikte ibadetlerini yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyor. Evet bu bahsi geçen mevzu minare yasağını yapan İsviçre’de oluyor. Bu da gösteriyor ki İsviçrelilerin hepsi İslâma ve Müslümanlara karşı değiller Elhamdulillah. Yine yaklaşık 2 ay önce Katolik kilisesine ait bir gazeteci ile yapmış olduğu mülâkattan bazı konuları aktaralım: Mustafa Aydın öncelikle Migros’a bu ibadet etme imkânını verdiği için Migros yönetimine teşekkürlerini sunarak röportajına başlıyor ve gazetecinin sorduğu sorulara cevap veriyor. Gazeteci diyor ki, “Mustafa Bey işiniz ağır ve sizden yüksek bir tempoda iş üretmeniz bekleniyor. Ramazan’da bu sizi ve işçilerinizi zorlamıyor mu?” Evet normalde zor oluyor, ancak insanlarda hürriyet ortamı yüksek olursa her türlü zorluğun üstesinden gelebiliyor. Çünkü insanlar işyerini benimsiyor ve kendi işyeriymiş gibi çalışıyor yardımlaşma üst düzeyde oluyor. Karşılıklı anlayış ve saygıyla birlikte ve en önemlisi ALLAH`ın yardımıyla işler başarılı bir şekilde yürüyor... Evet Aziz Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği gibi “Medenilere karşı galebe ancak ikna ve ispatla olur” sözünü İsviçre’de bir kez daha müşahade ettik. İsviçre’de iken arkadaşlarla birlikte ziyaret ve sohbet için gittiğimiz Almanya’nın Friyburg şehrinde Elhamdülillah Nur hizmetleri noktasından unutulmaz günler geçirdik. Almanya’nın işgal görmüş ve İkinci Dünya Harbinde direniş kuvvetlerine sahip olan ve müttefiklere karşı çarpışan insanların şehri Friyburg şimdilerde bir üniversite şehri olmuş. Friyburg çeşitli üniversitelerle birlikte bünyesindeki eğitim yuvalarında ve enstitülerinde yüz binlerce talebeyi ağırlıyor. Bunlar % 40-45 yabancı öğrencilerden oluşuyor. Fıtrî olarak Cenâb-ı Hak’kın güzelliklerle donattığı Friyburg bir başka güzellik de Hüseyin Kara Ağabeyimizin alâkadar olduğu ve sahip çıktığı Nur dersanesinin oluşudur. Allah’a çok şükür haftanın belli günlerinde Nur sohbetlerinin yapıldığı dershane boş kalmıyor. Hüseyin Ağabeyin eşi Hülya Hanımefendinin büyük bir gayret, çalışma ve şevk örneği vererek bayanlarla ilgili hizmetleri organize ettiğini ve yeni katılan hanımefendilerle okuma programları düzenlediğini gördük. Ailece Nur hizmetine koşan Kara ailesine Cenâb-ı Hak İnşallah iki cihanda da saadetler ve muvaffakiyetler versin…
Almanya-İsviçre hizmet hattında Almanya dönüşü evlerinde sohbete katıldığımız Şafhausen’de Taş ailesine muhterem Hasan Ağabeyimize hacı annemize, İbrahim kardeşimize bulundukları yerdeki gençleri getirerek onların Nur sohbetine katılımları için gösterdikleri gayretlere Allah razı olsun diyor, dua ediyoruz. İsviçre, Almanya’daki sohbetler ve okuma programlarının ardından, ayağımızın tozu ile Türkiye’nin yeşil ve maneviyatlı Bursa’sına geldiğimizde ayağımızın tozuyla yine bir okuma programına iştirak ettik: Nurun kahraman ve sadakatli hadimi muhterem Saadettin Ağabeyimizin her sene olduğu gibi bu sene de Adapazarı’nda 27 gençle birlikte Hakikat Nurlarının anlaşılması olunda düzenledikleri Risâle-i Nur’ları anlayarak okuma programı doğrultusunda Bursa’da idiler. Beraber müzakereli bir şekilde Bediüzzaman Said Nursî’nin nurlu Kur’ân tefsirleri Risâle-i Nur’ları okumaya ve anlamaya çalıştık. Gayret gösteren herkesten Allah razı olsun… İsviçre programı feyiz ve bereketini İsviçre’den ayrıldıktan sonra uçaktan Türkiye’ye indiğimizde aldığımız ve gazetelerden okuduğumuz bir haberle noktaladık: İsviçre’de Zürih Federal Mahkemesi ülkedeki Müslüman kız çocuklarının isterlerse başörtülü olarak okullara devam edebileceklerini ve yine arzu eden öğrencilerin yüzme derslerine katılmayabileceklerini karara bağlamıştır. Bunun olmaması için verilen yasa teklifi 64-106 oyla reddedilmiştir. Elhamdülillah-i Haza Min Fazlı Rabbi. Son söz olarak İsviçre’nin fedakâr ve gayretli kahraman Nur Talebelerine hizmetlerindeki gayretleri ve misafirperverlikleri (Özellikle Ali Aydın, Osman Er Mumcu, Mustafa Aydın ve hane halklarına, Recep, Tahsin ve Yüksel Ağabeylere sonsuz teşekkürler) için teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyoruz.
—SON– |
29.01.2010 |