Aile-Sağlık |
Türk kadını, geleneksel yemek yapmayı bilmiyor ARAŞTIRMALARA göre, giderek kilo alan Türk kadınlarının neredeyse yarısının kuru fasulye, nohut gibi geleneksel Türk mutfağı yemeklerini yapmayı bilmediği ortaya çıktı. Reis Gıda’nın Türkiye’de Obezite konusunda yaptığı araştırmanın sonuçları, çarpıcı gerçekleri ortaya çıkardı. 13 ilde yapılan araştırmaya göre, Türk kadınlarının yüze 45’i, fasulye, nohut gibi geleneksel Türk mutfağı yemeklerini yapmayı bilmiyor. Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, Türkiye’de obezitenin önüne geçilmesi için toplumsal adımlar atılması gerektiğini söyledi. Sigaraya karşı dumansız hava sahası gibi bir tedbir alındığını hatırlatan Reis, “Dumansız hava sahası emsal alınarak, obezite ile mücadele edilmesi gerekiyor. Bu konuda Sayın Başbakan’a ve bazı bakanlarımıza yazılar gönderdim. Bu çok ciddî bir sorun. Bir an önce önlem alınması gerekiyor” dedi. Okul kantinlerinde satılan ürünlerin, gelişmekte olan çocukların sağlığını ciddî şekilde etkilediğini belirten Reis, “Çocuklarımıza dengeli beslenme konusunda eğitim verilmesi gerekiyor. Dengeli beslenmenin okullarda ders olarak okutulması lâzım. Türk damak tadı yavaş yavaş kayboluyor. 13 ilde yaptığımız araştırmada, Türk kadınlarının yüzde 45’inin bakliyat yapmayı bilmediği sonucuna ulaştık. Obezite çağın vebası olarak ilerliyor. Sağlıklı bir hayatın temeli dengeli beslenme ile mümkündür” diye konuştu. Toplantıda konuşan Türk Diyabet Cemiyeti Obezite Araştırma Vakfı Diyetisyeni Ceren Yolaçan da, sağlıklı beslenmenin hayattaki önemi konusunda bilgiler verdi. Yolaçan, Türkiye’deki araştırmaların, kadınların yüzde 36’sının, erkeklerin ise yüzde 30’unun obez olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Türk insanının giderek obez olan Avrupalılara benzediğini belirten Yolaçan, “Avrupa’da yaşayan insanların yaklaşık yüzde 50’si obez. Avrupa’da sırf bu nedenle yılda 1 milyon kişi ölüyor. 2050 yılında bu rakamların yüzde 90’lara çıkması bekleniyor. Hazır beslenme ve çevresel faktörler insanların şişmanlanmasına neden oluyor. Fastfood, beslenmede fazla yağlı besinlerin tüketilmesi, elektronik aletlerin başında vakit geçirilmesi de obeziteyi arttırıyor. Karbonhidratlı besinlerin bilgisayar başında tüketilmesi de obeziteyi tetikliyor. Kilo vermede en uygun yol, yavaş olandır. O nedenle dengeli beslenme diyette çok önemli” dedi. Türk ve Osmanlı Mutfağı Araştırmacısı Vedat Başaran ise gelişi güzel diyetlerin beslenmeyi olumsuz etkilediğini söyledi. Türk halkının her yediği yiyeceğin tadının iyi olmasını beklediğini belirterek, mevsimsel beslenmenin kaybolmasının metabolizmayı bozduğunu söyledi. Her yıl 17 bin adet yeni gıda ürününün raflara çıktığını belirten Başaran, “İnsanların yeme alışkanlığı hazıra yöneldikçe, restoranlar da artık hazır gıdaya yönelecek. Bundan 30 yıl sonra restoranlarda hazır gıdalar satılacak. Mutlak suretle bulunduğunuz yerin mevsimsel ürünleriyle beslenmek zorundasınız. Beyninizin istediği değil, metabolizmanızın ihtiyacı olan gıdaları tüketmelisiniz” diye konuştu. Aşçılar Derneği Başkanı Ahmet Yavuz da, Türk geleneksel mutfağının giderek kaybolduğunu belirterek, tedbir alınmazsa durumun tehlikeli olabileceğini ifade etti.
TOHUM BANKASI KURULMASINI İSTİYORUZ
REİS Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, dünyadaki gıda ürünlerinin azaldığına dikkat çekerek bir an önce tedbir alınmadığı takdirde, gıda ürünlerine ulaşmanın giderek zorlaşacağını ifade etti. Türkiye nüfusunun her yıl 1 milyon arttığını, ancak üretimin giderek azaldığını hatırlatan Reis, “Her yıl 1 milyon nüfus artıyorsa, üretiminizi de arttırmak zorundasınız. Pirincin en çok üretildiği Çin ve Hindistan’ın pirinç üretimi giderek düşüyor. Kısaca bolluk dönemi bitti ve bakliyatta dış ülkelere ihracatlar yasaklanmaya başladı. Türkiye’nin şu anda dışarıdan aldığı bakliyatların, tohumu daha önce Türkiye’den gitti. Bizden aldılar ve bize satıyorlar. Biz bir tarım ülkesiyiz, ama satın alıyoruz. Türkiye tarımda hâlâ iyi bir potansiyele sahip. Sadece iyi politikalar yapılması gerekiyor. Tohum bankası kurulmasını istiyoruz. Bu yapılmaz ise biz bunu yapmak istiyoruz” dedi. |
29.01.2010 |
Sağlıklı beslenmeyi erken yaşta öğrenmeli SAĞLIKLI beslenme davranışlarını erken yaşlarda öğrenmek ilerleyen yaşlarda diyetle ilgili kronik hastalıklardan korunmada önemli rol oynuyor. Uzmanlar, sağlıklı beslenme tarzının çocukluktan yetişkinliğe geçiş döneminde öğrenilmesinin önemli olduğuna dikkat çekiyor. Çocuk ve adolesanlar (yetişkinliğe geçiş dönemi) da sağlıklı beslenme, optimal sağlığı, büyümeyi ve entelektüel gelişmeyi geliştiriyor. Demir eksikliği anemisi, yeme davranışı bozuklukları, diş çürükleri gibi sağlık sorunlarını önlüyor. Koroner kalp hastalıkları, obezite, kanser gibi uzun dönemde oluşan ve ileri yaşta ortaya çıkan sağlık sorunlarının önüne geçiyor. Sakarya Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nursan Dede Çınar, sağlıklı bir hayat sürdürebilmek için kişilerin sağlıklı beslenme davranışlarını erken yaşlarda öğrenmelerinin çok önemli olduğunu söyledi. Adolesan dönemin fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden hızlı büyüme gelişme ve olgunlaşma süreçleriyle çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olduğunu belirten Çınar, “Bu süreçte yeterli ve dengeli beslenme büyük önem taşıyor. Yapılan araştırmalar gıda tercih kalıplarının orta adolesan dönemde oluştuğunu ve erişkin dönemde sürdüğünü gösteriyor.” dedi. Çınar, “Beslenme davranışındaki bu olumsuz eğilim toplam yağ, doymuş yağ ve şeker alımını arttırırken kalsiyum, demir, çinko, potasyum, A, D, C vitaminleri ve folik asit alımının yetersizliğine neden oluyor.” diye konuştu. Çınar, sağlıklı beslenme davranışlarının erken yaşlarda öğrenilmesinin ilerleyen yaşlarda diyetle ilgili kronik hastalıklardan korunmada önemli rol oynadığını sözlerine ekledi. |
29.01.2010 |
Nezleden kurtulmak kolay KIŞ aylarında en sık görülen hastalıkların başında gelen nezleden korunmanın zor ancak kurtulmanın kolay olduğunu belirten KBB Uzmanı Op. Dr. Vasıf Soysal, hastalığın genelde istirahat, sulu yiyecekler ve bol sebze-meyve yenilerek 3-5 günde atlatılacağını söyledi. Halk arasında griple karıştırılan nezlenin gribe göre çok daha hafif seyrettiğini belirten Op. Dr. Vasıf Soysal, daha çok hava yolu ve temasla bulaşan ve yakalanılmaması neredeyse imkânsız olan nezlenin viral bir üst solunum yolu enfeksiyonu olduğunu söyledi. Soysal, “Viral enfeksiyonlar özellikle sonbahar ve kış aylarında salgın haline gelir. Bu dönemlerdeki ısı değişiklikleri vücut direncini düşürerek virüs ve bakterilerin hastalık yapmasına zemin hazırlar” dedi. Hastalığın kuluçka döneminin 2 ila 5 gün olduğunu söyleyen Dr. Vasıf Soysal, bu dönemde subfebril ateş, halsizlik, kırgınlık, iştahsızlık gibi belirtilerin görülebileceğini ve sonra klinik tablonun yerleşeceğini belirtti. Dr. Soysal ayrıca, “Burun tıkanıklığı, sulu burun akıntısı, hapşırma, boğazda gıcıklanma, yanma, öksürük, baş ağrısı, ses değişiklikleri ve tüm vücutta ağrı olur. Bu tablo 2-3 gün sürer. Viral enfeksiyonun üzerine bakteriyal bir enfeksiyon eklenmezse 5-7 gün de klinik tablo düzelir” dedi. |
29.01.2010 |