Görüş |
Attan düşmek ve demokrasiye tutunmak
30 Temmuz 2003’te başbakan sabahleyin fiyakalı elbisesini, gıcır gıcır ayakkabısını giydi. Hava sıcak, etraf menekşe kokuyordu. O gün diğer günlere nazaran daha bir önem arz ediyordu. Başbakan gülümseyerek evden çıktı. Bayrampaşa’da bulunan ‘Ada Park’ın açılışını yaptı. Daha sonra parkta bir at gördü. Korumalarına, binmek için güvenli olup olmadığını araştırmalarını istedi. Kısa süre sonra ‘temiz’ sinyalini alınca, hemen ceketini çıkardı. Atın yanına geldi. İsminin Cihan olduğunu öğrendikten sonra, kendisi her ne kadar tek başına binemese de koruma ordusu tarafından başarıyla Cihan’ın sırtına bindirildi. Cihan’ın da eskiden ünlü olmak diye bir düşüncesi vardı. Tüm uğraşlarına rağmen bir kamera bulup, televizyonlara çıkamamıştı. Şimdi ise bir ordu kadar kamera onu çekiyordu. İşte ‘tam ünlü olmanın vakti’ diye düşündü. Başbakan ‘deh’ der demez 2 kuyruk hareketiyle başbakanı yere devirdi. Sanki şaha kalkmıştı mübarek. Maşallah futbolcu, atletik, sporcu olan Erdoğan ufak sıyrıklarla atlattı bu olayı. Daha önce bir çocuğa bile zarar vermeyen Cihan’ın bu hareketini birçok gazeteci komplo teorisi olarak yorumladı. Deniz Baykal da kendisine bol malzeme çıktı diye çok sevinmişti. O zaman sinsice yapılmış olan darbe planlarını bilmiyordu kimse. Herkes derin uykudaydı. Ama darbekolikler var güçleriyle günlük yazıyorlardı. Erdoğan sonra ‘önce damdan düştük, hayatı başka tanıdık. Bu gün de attan düşerek bir başka tanıdık. Damdan da düşsen, attan da düşsen önemli olan ayağa kalkabilmektir’ açıklamasında bulundu. Bir süredir yapılan komplo teorileri, darbe planları, parti kapatma senaryolarına karşı hayatı artık daha iyi anlamalı başbakan. Bugünlere baktığımızda da Türk demokrasisi çok defa damdan düştü. Artık düşmemesi için AB uyum yasalarını çıkarsak diyorum. Sürekli darbe senaryolarının üretilmesinin kaynağı yasaların çıkmamasıdır. Başbakan bu olaydan sonra kalktı ama demokrasi, insan hakları, AB uyum yasaları, yeni anayasa, Kürt sorunu bunlar da yerde, daha kalkamadılar maalesef. Parti kapatmayı zorlaştıracak yasaların çıkmaması pek de hayattan ders almışa benzemiyor.
BİR SORU Evet, sevgili cemaat sizler boş bırakmaya gelmiyorsunuz. Hemen çizdiğimiz kalın çizgiyi aşıyorsunuz. Ekonomi, demokrasi, AB, özgürlük sizin neyinize. Su içer gibi, yemek yer gibi laikliği konuşacaksınız. Ekonomi, özgürlük naralarıyla sağ gösterip sol vuruyorsunuz. Günde 10 defa size farz kıldığımız ‘çağdaşlaş’ sözünü çoğu kere ıskalıyorsunuz. Maişet derdinin peşinde koşuyorsunuz. Başka mevzulara dalıp laikliği unutturuyorsunuz. Böyle yapmakla cürüm işlediğinizin farkında mısınız? Bu ülkede sorunların hepsi fasa fiso. Tek konulacak şey laiklik. Maçta, derste, piknikte, sınavda, otobüste bunu slogan haline getireceksiniz. Mevzuyu değiştirmeye yeltenmeyi sakın! Yoksa hepinize bir hafta ağız kapatma cezası veririm. İllaki konuşmanız gerektiğini düşünüyorsanız. El, kol işaretleri ve fısıltılar ne güne duruyor? Bu nutku sizce kim söyleyebilir? Cevapları bekliyorum.
|
ÇETİN KASKA 29.06.2009 |