26 Haziran 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Gökten de bir ölçü ile, ihtiyacınıza yetecek kadar su indirdik ve onu yeryüzünde muhafaza ettik. Onu yok etmeye de Biz elbette kadiriz.

Mü'minûn Sûresi: 18

26.06.2009


Üç aylarda mânevî servet artıyor

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bu şuhur-u mübarekede, Nurcuların şirket-i maneviyesine inşaallah pek çok kudsî servet girecek. Herbir Nurcu, binler lisanla ve yüzer kalemle çalışacak gibi kâr kazanacak. Ve bu mübarek ve çok bereketli aylarda beş tarzda ibadet sayılabilen kalemle Zülfikâr-ı Mucizat mecmuasına hizmet edenler, tam bahtiyardırlar. Fakat yazıdan ziyade, sıhhatine dikkat etmek lâzım ve elzemdir. Bugün de tatlı iki manidar tevafuku gördüm. Kanaatım geldi ki, benim bugünlerde zahmetler içinde Asa-yı Musa tashihinde sıkıntılarıma mukabil, inayet-i İlâhiye ücretimi ve tayınatımı şirin bir sûrette veriyor.

Birisi: Kahraman Tahirî’nin teberrük olarak getirdiği tatlı lokmalar, acip bir bereketle, hergün ikişer üçer yediğim halde bitmiyordu. Hayret ederdim. Bugün âdetimle iki alacaktım; baktım yalnız iki tane kalmış. İktisat için birisini aldım. Aynı saatte, Hıfzı’nın iki masum evladının, bir kutu içinde yazdıkları nüshalar altında şekerden, ekmekten, aynen Tahirî’nin lokmaları gibi, hem onun miktarında elime verildi. Ben bu tatlı tevafuktan zevk alırken, dünkü gün, aynı saatte çok hararetim vardı, çok su içiyordum. Canım üryani erik hoşafı istedi. Ben bilmiyordum, unutmuştum; şiddetli bir arzuyla hararetimi teskin edecek eskide alıştığım ve çok istimal ettiğim üryani erik, bir kutu içinde ve Asiye’nin has arkadaşlarından Nurcu Şerife Hanımın şekeriyle elime verildi. Ben de bu çok tatlı tevafukun hatırı için hem masumların, hem onların teberrüklerini yüz misli kadar kabul ettim. Umumunuza binler selâm.

Emirdağ Lâhikası, s. 145, (yeni tanzim, s. 287)

26.06.2009


Her yer Barla şimdi!

İzmir Nur medreselerinden kırk beş kişilik bir grupla çıktık yola. İstikamet Barla... Bütün bir yıl Barla’nın özlemiyle tutuşurken yürekler, şimdi ise ona kavuşabilmenin heyecanıyla alevlenmekte gönüller... Sabahın ilk ışıklarıyla vardık Barla’ya... Valizlerimizi Yeni Asya Sosyal Tesislerine bırakır bırakmaz soluğu Üstadımızın evinde aldık. Biter mi ama bu hasret... Seher vaktinde öyle güzel ki Barla... Kelimeler kifayetsiz, kalemlerin boynu bükük Barla’yı anlatırken...

Barla... Üstadımı bir kış günü bağrına basmış, Nur hakikatlerinin telife başlandığı ilk yer. Üstadımı sırf acı çeksin diye getirip bıraktıkları Barla, her şeye rağmen onu yalnız bırakmayıp adeta yüreklerini Nur’a asfalt yapmış olan insanların beldesi. En büyük hizmet-i Kur’âniyenin en yakın şahidi Barla. Yüreklerimizin başşehri oldun bir anda.

Barla... Sen ki Üstadımın gözlerinin değdiği, gözyaşlarının döküldüğü yersin... Sanki en güzel renkler sende derc edilmiş, dünyanın en güzel kokuları senin çiçeklerine verilmiş...

Üstadım, Barla’ya geldik... Süleyman sadakatiyle geldik... Ne varsa düne ait, yüreklerimizin ummanlarında bırakıp, bir bahar tazeliğinde sana geldik... Bu dâvânın tek bir kelimesine köle olacağımıza dair sana söz vermeye geldik... Bizleri de avuçlarında görmüş olabileceğinin hayaliyle talebeliğimizi sana sunmaya geldik... Bütün içtenliğimizle, yüreğimiz yettiğince “Âmennâ ve saddaknâ Üstadım” diye haykırmaya geldik...

Barla... Yüreklerimiz seni içine alacak kadar geniş şu anda, çünkü bizler de en az senin kadar hasretiz Üstad’a... Ve bu hasreti bir nebze olsun dindirebilmek için çıktık yollara... Ve ilk sabahında Üstad’ın evindeyiz, çınar ağacını seyretmekteyiz... Hani ikinci kez Barla’ya gelişinde çınar ağacına sarılıp ağlamışsın ya... Bunu duyunca Üstadım diller sustu, ayaklar durdu, ruhlar sarıldı çınar ağacına... Firaklar yüzünden çekilen elemler anlamını yitirdi, senin bu kadar yalnız kaldığını öğrendikten sonra... Gözler nemli, yürekler huzurlu döndük tesislere.

“Bismillah” deyip başlıyoruz programımıza...

Üstadımızın “Ben bu menzilleri Yıldız Sarayına değişmem” dediği Çam Dağına çıkıyoruz sonra. Orada ‘Rica’lardan okuyoruz, Üstadımızdan dinlercesine... Ve daha sonra ‘Barla Denizi’ne kavuşuyoruz. Mavinin her tonunun yer aldığı böyle muhteşem bir deniz daha var mıdır acaba? Bir başka gün, Üstadımızın 1950’den sonra Barla’da kaldığı evi ziyaret edip, temizlik yapıyoruz. Sanki odalardan ağabeyler çıkacakmış gibi geliyor, mutlu oluyoruz, hüzünleniyoruz. Hem ağlıyoruz, hem şükrediyoruz. Temizlikten sonra kardeşlerimizin nesl-i âtînin geleceğine dair seminerlerini dinliyoruz. Ve kardeşlerimizden biri, merhum M. Emin Birinci Ağabeyimizin “Nesl-i âtî” şiirini buluyor odaların birinde... Ne büyük tevafuk diyoruz... Koşturmacayla geçen bir hafta... Ve son akşam Nurbanu Ablamızdan Hasan Feyzi Ağabeyin Üstadımıza yazdığı mersiyeyi dinliyoruz... Adeta her bir kelimesi gönüllerimizi yakıyor...

Ve son sabahımız, Cennet bahçesinde bir sabahın serinliğinde Üstadımıza misâfiriz... İkram et Üstadım misafirlerine duânı... İkram et talebeliğe kabul edilişimizi, zirâ ısrarla bekliyoruz. Ruhlarımız cennet bahçesinden çıkamaz oldu... Yüreklerimiz çınar ağacının üzerinde kaldı... Üstadım, başlarımızı eğmiş bekliyoruz, zira burada olduğunu biliyoruz... Biliyoruz, Zübeyir değiliz, yolunda eğilen bir baş olamadık daha... Kanlarımızı mürekkep yapamadık nura... Ama en az Zübeyir kadar muhtacız sana... Üstadım belki de hâlâ çınar ağacının üzerindesin, âlemi tefekkür etmektesin...

Öğret bana Rabbim, tefekkür etmeyi öğret, bu nimete şükretmeyi öğret, acizim. Kaybolmak istiyorum bu dâvânın her bir cümlesinde...

Barla... Biz seninle inkılâba uğradık, yüreklerimiz bahar mevsimini yaşıyor...

Barla, gül kokan şehir. Barla, Üstadım kokan şehir.

İşte, dönüyoruz İzmir’e.

Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir an daha, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyor, ama ayrılırken Barla’dan mutluyuz, çünkü bir haftadır maddî, mânevî o kadar çok hediyelere muhatap olduk ki, acı çekmeye utanıyoruz. Utanıyoruz Rabbimizden ve “Nurların ilân edildiği her yer Barladır” diyoruz. Bu cümle sayesinde teselli buluyoruz, yoksa dayanamazdık Barla’dan ayrılmaya...

Mutluyuz, çünkü biliyoruz Üstadımız bizimle.

GÜLAY KUŞİN/ AYŞENUR KOSTAK

26.06.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.