Basından Seçmeler |
Türkiye, Garnizon Cumhuriyeti
Psikolojik harp kime karşı yapılacak? Halka... Nasıl? Siyasal iktidara pusu kurup... Cemaatlere provokasyon düzenleyerek... Önceki günkü Taraf Gazetesi’nin yayınladığı belgeyi görünce... 1960’dan beri tüm darbeleri yaşamış biri olmama rağmen, gene de kanım dondu. * * * Bizim orduda istihbaratçı kurmay anlayışı bu mu? Bir kâğıda anayasal suçlar içeren illegal faaliyet önerilerini yazıp, bunu bir üst makama sunmayı normal kabul eden ruh hali dehşet verici. Sağlıklı bir ülkede, sağlıklı bir devlette böyle bir şey olabilir mi? * * * Sadece halka karşı psikolojik savaş yürütülmek istendiği için değil... Sadece aklına geldikçe illegal faaliyet önerileri yazan ve kendinden gayrı herkesi düşman sanan bir zihniyetin istihbaratçılık olarak algılanmasından değil... Sadece gayri ahlaki önlemlere başvurmayı önermeyi ‘vatanseverlik’ olarak yutturmaya çalışmayı değil... Sadece hileyi, desiseyi uygulamaya kalkmayı değil... ‘İnceleme başlattık’ klişesinin ardından ‘askeri mahkemelerin’ sivil medyaya yayın yasağını da... Normal bir zihnin algılaması imkânsız. Topluca çıldırıyor muyuz acaba? * * * Tabii insanın aklına daha dehşetli sorular da geliyor... Bu belgedeki zihniyet belli ki Türkiye’yi belaya sürüklemek istemekte... ‘İktidar partisi mensuplarından kilit haberleşmeciler devşirmek...’ ‘Cemaatlerde silah ve mühimmat bulunmasını sağlamak...’ Bize huzur ve istikrar mı getirir, bela mı? * * * Niçin? Neden? Kim adına? Ergenekon sanığı bir başka istihbaratçıyı da Ruslarla halvet olmuş görmedik mi? Yoksa onu bunu ‘hain’ diye suçlamak bir ‘demans hali’ mi? * * * Cumhurbaşkanı... Parlamento... Siyasi partiler... Hükümet... İktidar partisi... Neredeler? Böyle bir resmi belge üreten devlet söz konusu olunca sizce en demokratik tutum ‘sessizliğe bürünmek’ midir? Emekliye sevk etmek, suç işleyeni yargılamak gibi ‘hukuk devleti’ kuralları buradakilerin defterinde yok mu? Burası ‘Garnizon Cumhuriyeti’ mi? Eğer öyleyse tüm kurumları askeriyeye bağlıyalım... Değil ise neden gereğini yapmıyor, inisiyatif almıyorsunuz? Var mısınız, yok musunuz? Gerçek misiniz, sanal mı? * * * Çift başlı yargıya aldırma... 12 Eylül rejimine aldırma... 12 Eylül rejiminin anayasası ve askeri ceza yasalarına bile sığmayacak aleni suçlara da aldırma... AB sürecinde de frene bas. Bu kadar hata... Sonunda önceki gün yayınlanan korkunç zihniyeti besleyerek, büyütüyor... Korkusuz ve fütursuz hale getiriyor... Siyasal iktidara pusu atma... Cemaatlere komplo düzenlemeyi önerme... Halka karşı psikolojik savaş ilan etme noktasına kadar geliniyor... * * * Genelkurmay ‘incelemelerini’ kanıksamış biri olarak... Bunun da üzerinin kapatılacağını, hatta askeriyenin Taraf’ın üstüne gitmeyi yeğleyeceğini adım gibi biliyorum... Resmen doğrulanan ‘darbe günlüklerini’ yayınlayan Nokta Dergisi’ne aynı şeyi yapmadılar mı? Doğrusu bu zihniyeti içinde barındıran bir askeriye fikri ile yaşamak da kolay değil... * * * Türk yargısı... Türk siyaseti... Kısacası Türk devleti, bu korkunç belgeye karşı sonuna kadar evrensel hukuku uygulayamayacak ise, buranın adını hak ettiği üzere ‘Türkiye Garnizon Cumhuriyet’i olarak değiştirelim... Hiç olmazsa... İkiyüzlülük sona erer... Ve kimse olup bitene şaşırmaz.
Star, 14.6.2009 |
Mehmet Altan 15.06.2009 |
Almanya’nın Kudüs’ü Köln
Köln gibi, bütün Avrupa şehirleri kiliseleriyle Batı, camileriyle Doğu’dur. Artık Avrupa’daki her şehir hem Batılı, hem de Doğulu’dur. Bu bağlamda, Avrupa’nın sınırlarıyla Asya’nın sınırları iki kültürü birbirinden ayırma özelliklerini yitirmişlerdir. Artık yalnızca Beyrut’ta, Kudüs’te, Şam’da, Antalya’da değil, Berlin’de, Paris’te ve Londra’da Müslümanlar ile Hristiyanlar aynı mahallelerde birlikte yaşamaktadırlar. Ren nehrinin ortasından ikiye ayırdığı Köln’ü simgesi, “Bitirilemeyen Kilise” olarak ünlenen Katedral’dir. Katoliklerin 1248’de yapımına başladığı Katedral, 632 yıl sonra, 1880’de ibadete açılmıştır. Almanya’nın ikinci, dünyanın üçüncü büyük kilisesi olan Katedral’in ikiz kulelerinin yüksekliği 157 metredir. Korunma altına alınan Katedral yanına yeni yapılan müze, altındaki konser salonu ve otoparktan korunamamıştır. Ustalığını Köln’de gösteren değerli Mimar İsmet Küçükkaya Katedral çevresindeki kentsel dönüşüm projelerini anlattı. Yıllar önce Müslüman bir girişimci, nehrin karşı yakasında satılan kamu binalarını almak istemiş. Ancak şehir yönetimi, “Müslümanlar, Katedral’in karşısına, minareleri kulelerle yarışan bir cami yaparlar” diye, itiraz etmiş ve satış gerçekleşmemiş. Katedral’in çevresinde, ondan daha yüksek bina yapmak istenmese de, bir iki tane yapılmış. Katedral’in tamamlanışının üzerinden yüzyıl geçer geçmez Köln’de yaşayan Müslümanlar, nehrin karşı yakasında değil, aynı yakada, Avrupa’nın en büyük camisini inşa ediyorlar. Almanya’nın ırkçılarının, yanlarına bütün dünyanın ırkçılarını alarak, yaptıkları büyük protesto yürüyüşleri, caminin inşaatını durdurmamıştır. Katoliklerle birlikte Protestanlar da, ırkçılara karşı Müslümanların yanında yer almışlardır. Çünkü Köln Almanya’nın Kudüs’üdür. Kudüs kutsal kitaplara dayanan, üç büyük dinin başkentidir. Kudüs’te bütün kutsal kitaplar gibi, o kitapların gönderildiği peygamberler de, büyük bir saygı ve büyük bir sevgiyle karşılanır. Kudüs’lerin koruyucuları peygamberlerdir. Onlar şehirleri korumazlarsa, güvenlik güçleri boşuna yorulurlar. Doğu ile Batı arasındaki sınırların ortadan kalkmasıyla, bütün Avrupa şehirleri birer Kudüs oldular. Yeni yüzyılda, Batı ile Doğu karşılıklı korku ve düşmanlıkları büyütmek yerine birbirini anlayacak ümit ve güven ortamı oluşturmaya bakmalıdırlar. Bunun için de, her iki dünya, kendi içlerindeki dayatmacı odakları etkisiz hale getirerek, demokratik alanda işbirliği yapmayı öğrenmelidir. Doğu ve Batı çuvaldızı birbirlerine batırırken, iğneyi de kendilerine batırmayı unutmamalılar. İki dünya, ortak paydalarını büyütecek araştırma çalışmalarına, hız ve yoğunluk kazandırmalıdır. Batı gururlanmayı, Doğu sızlanmayı bırakmalıdır. Dünyada her şehir bir Kudüs olmalıdır.
Yeni Şafak, 14.6.2009 |
Nazif Gürdoğan 15.06.2009 |