Görüş |
Dersten ders çıkarmak
“Gençlere güven vermek lâzım” diyordu telefonumun karşı ucundaki ses. Esasen, işin ucu telefonumun karşı ucunu da aşıyor, tâ Zübeyir Ağabeye varıyordu bir cihetiyle. Yeni Asya Gazetesinde yayınlanan röportajda, Bediüzzaman’ın kardeşi Abdülmecid Ağabeyin naaşının defninden sonra taziyelerin kabul edildiği evde cereyan eden bir hatıra naklediliyordu. Orada, merhum Zübeyir Ağabeyin gençlerle muhaveresi ve onlara ders okutuşu anlatılıyordu. Nurettin Tokdemir Bey, bu röportajı okuduktan sonra, duygularını ve düşüncelerini paylaşmak için bizi arama teveccühü gösterdi. Önce, “Hayat sizinle güzel” başlıklı yazımızda naklettiğimiz ve merhum dedem Hasan Hoca’ya ait “Kürsüye çıkıp, ‘pancarın okkası on para’ demek önemli bir maharettir” sözünün orijinalliğine ve bir gerçeği ifade edişine temas ettikten sonra, o günü yaşayan ve konunun muhatabı olarak röportajda bahsedilen hatıranın arkasındaki hakikatin altını çizdi; önemine işaret etti. Neydi o önemli bulunan husus? Zübeyir Ağabeyin bizzat ilgilenerek, o gün üniversite talebesi olan sayın Tokdemir’e ve orada hazır bulunan diğer gençlere Risâ- le-i Nur Külliyatının Mektûbât isimli eserinden günün konusuyla ilgili yani taziye muhtevalı ders okutmasıydı mesele. Zübeyir Ağabeyin gençlere verdiği değere ve onlara nasıl yaklaştığına vurgu yaparak: “Gençlere güven vermek, onları yüreklendirmek lâzım” diyordu Nurettin Tokdemir Bey. Doğru söze ne denir? Evet, mesele yaklaşım meselesi; evet mesele yürek meselesi! Kürsüye çıkmak nasıl ki maharet işi ise, dâvâ adamı olmak da yürek işi, yürekli adamların işidir. Dağlar gibi sıkıntıya dayanmak, dünyanın direğine omuz dayamak, “mangal gibi” yürek ister insanda. Gençlerimiz… Onlar bizim fidanlarımız, servi boylu canlarımız; yarına dair ümitlerimiz. Evvelâ, onlara güvenmeliyiz. Kaygı ve tereddüt, tutmamalı elleri; ne onların, ne bunların. Onlara özgüvenlerini kazandırıcı, teşebbüs kabiliyetini geliştirici fırsatlar vermeliyiz. Meselâ: Ders günlerinde kürsüye oturtup Risâ- le-i Nur okuttuğumuz gibi; hizmetin herhangi bir şubesinde veya organizasyonunda görev verip, sorumluluk almaları teşvik edilerek içtimâî hayata hazırlamalı onları. Hatta, bâzen müsait bir vasatta şiir okumalı, nutuk çekmeli, san'at faaliyetleriyle ilgili provalar yapıp, zamanı geldiğinde de icra etmeliler. Yani aktivite adamı olarak yetişmeli; hayatın her sahasına hazır hâle gelmeli gençlerimiz. Bir diğer husus: Yüreklendirmeliyiz onları. Çünkü, “tâbî” insan tipinden çok, ortaya “fikir” sürebilen, “irade” beyan edebilen, “inisiyatif” alabilen ufku geniş gençlerin varlığına lüzum var. Şahıslar fanidir, dâvâlar ise bâkidir. Nur mektebi irfânı mezun vermeli Alileri, Velileri, Zübeyirleri… Elden ele, omuzdan omuza aktarmalı Kur’ân’ın mücevherât yükünü. Dilden dile, gönülden gönüle ulaşmalı gençlere; genç kalanlara, geç kalanlara mütemadiyen. Gençlerimiz bizim yarınımız, varımız. Öyle olmasaydı, Zübeyir Ağabey onlarla bu kadar ilgilenir miydi? Öyle olmasaydı, Üstadımız, yazar mıydı “Rehber”i? Aslan yürekli gençler! Gelen geldi, giden gider; ama yarın sizindir. “Ete kemiğe büründüm / Yunus diye göründüm” de; yılma, ilerle…
|
ALİ RIZA AYDIN 28.05.2009 |