14 Mayıs 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Dergilerimiz

Basından Seçmeler

AB için hâlâ ne bekliyoruz?

Yerel seçimler öncesinde, yaklaşık bir yıl süresince hep aynı sözleri dinledik.

Bu seçimlerin son derece önemli olduğu, seçim öncesinde oy kaybına neden olabilecek adımların atılmaması gerektiği üzerinde duruldu. AKP iktidarı için Avrupa Birliği, ikinci önemdeydi. Herşeyden önce seçimlerden AKP’nin, oy arttırarak çıkması gerekiyordu.

Bu yaklaşım, hem içeride hem de dışarda anlayışla karşılandı. Siyaset, önce iktidar olmayı gerektiriyordu. Sonuçta, kimse AKP’den hesap sormadı. Ne Brüksel, ne de Ankara’dan ters bir ses çıktı.

Hele Başbakan’ın Brüksel gezisi ve bu gezi sırasında yaptığı konuşmalar... Egemen Bağış’ın Baş Müzakereci olarak atanması... Ulusal Program’ın onaylanması... Bütün bu gelişmeler; Türkiye’nin yerel seçimlerden sonra büyük bir hızla reform sürecini başlatacağı izlenimini doğurdu.

(...)

Bağış da, geçen ay KRİTER ile yaptığı söyleşide, önümüzdeki dönemde neler yapılacağının yol haritasını açıkladı.

Ardından “Aman bekleyin, kabine değişikliği olacak” dendi o da tamamlandı.

Ancak, hala elle tutulur bir hareketlenme yok.

Acaba bizler mi sabırsız davranıyoruz?

Sanmıyorum.

BAŞBAKAN NE

YAPMAK İSTİYOR?

Eğer bugün müzakereler yavaşlamış, hatta durma noktasına gelmişse, gerçek sorun Ankara’dan, daha doğrusu Başbakan’dan kaynaklanıyor.

Yapılması gerekenlerin listesi çok uzun. Buna karşılık, Ankara kıpırdamıyor. Nedeni de, Başbakan’ın gereken sinyali vermemesi veya vermek istememesi. Bağış ne kadar bastırırsa bastırsın, Başbakan düğmeye basmadan bir yere gidilemez.

Ancak dikkat edilmesi gereken bir nokta var. O da, acele edilmediği taktirde, Temmuz’a kadar açılması beklenen iki başlığın dahi yetiştirilemeyeceğidir.

Dışardan bakıldığı zaman, sanki Türkiye ayak sürüyormuş, fazla acelesi yokmuş gibi bir görüntü veriyor.

Haksızlık etmeyelim iktidarın çok işi var. Gündemi çok yüklü, ancak verdiği sözlerle tutarlı bir öncelik sıralamasını da bir an önce yapması gerekiyor.

İşte bundan dolayı sormak istiyorum:

Eh, hadi artık...

Yerel seçimler de bitti. Neden hala hareketlenmiyorsunuz?

SONUÇ ALMAK İÇİN SÜRECİ CANLANDIRMAK GEREK

Egemen Bağış, TBMM’de yeni bir çalışma düzeni yapılmasını önereceğini ve yüzlerce yasa değişikliğinin ardı ardına çıkabilmesi için yeni formüller oluşturulacağını söylemişti.

Bakıyorum, TBMM’de hiç böyle bir hareketlenme yok.

Eğer iktidar, “sürekli tam üye adaylığı” şeklinde bir statü yaratmak ve bu şekilde 5-10 yıl yoluna devam etmek istiyorsa, o zaman başka. Ancak, gerçekten sonuç almayı ve tam üyelik sürecini canlandırmayı hedefliyorsa, o zaman hareketlenmek zorunda.

Türkiye bu tempoda devam ederse, emin olun bir süre sonra, AB içindeki bazı güçler bu fırsatı değerlendirir ve tam üyelik yerine, yeni başka formüller üretmeye başlarlar. Ve yine emin olun, bugün imtiyazlı ortaklık gibi formüllere karşı çıkan bazı AB ülkeleri, “zaten Türkiye de bu işin altından kalkamıyor” diyerek bu yeni formülleri destekleyebilirler.

Bizden söylemesi...

Posta, 13.5.2009

Mehmet Ali Birand

14.05.2009


Özgürlük-güvenlik dengesi yanlışı

Pazartesi günü sabah saatlerinde bir televizyon kanalında İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’ı izliyorum.

İçişleri Bakanı Sayın Atalay yeni kurulmakta olan Güvenlik Müsteşarlığı’na ilişkin bir konuşma yapıyor.

Konu kaçınılmaz olarak terör ve Sayın Atalay konuşmasında 11 Eylül sonrası dönemde dünyada yaşananlara da değiniyor ve Türkiye’nin bu süreçte özgürlük-güvenlik dengesini iyi kurduğunu ifade ediyor.

Özgürlük-güvenlik dengesi kavramı son senelerde çok moda bir kavram ve özünde bu iki öğenin yani özgürlük ve güvenliğin birbirlerinin aleyhine gelişme potansiyeli taşıyan öğeler olduğunu öne çıkarıyor.

Kavramın özünde bir tahtıravalli benzetmesi var yani özgürlük çok yukarı çıkarsa güvenlik aşağıya iniyor ya da güvenlik kaygıları çok yukarı çıkarsa özgürlüklerden taviz veriyorsunuz.

Güvenlik devleti söyleminin çok benimsediği bir denge kavramı adeta herkes tarafından bir tanrı kelamı gibi kabul ediliyor ve üzerinde pek tartışma olmuyor.

Bu konuda daha özgürlükçü pozisyon almak isteyenler dahi, mesela Sayın Beşir Atalay, bu denge kavramını, bu tahtıravalliyi veri olarak alıyor ama bizim bu dengeyi iyi tutturduğumuzu söylüyor.

Ama acaba 2009 senesinde bu tahtıravalli ilişkisi özgürlük ve güvenlik öğeleri arasında geçerli mi?

Yoksa, aslında bu iki öğe, özgürlük ve güvenlik, hep aynı yönde mi hareket ediyorlar?

Özgürlükler arttıkça ülke daha da mı güvenli hale geliyor?

Daha güvenli bir ülkede insanlar daha da mı özgür oluyorlar?

Terör meselesi ve buna bağlı olarak özgürlük-güvenlik dengesi maalesef ülkemizde kürt meselesine ilişkin konuşuluyor.

Yakın geçmişimizde kürt meselesine bu ünlü özgürlük-güvenlik dengesi açısından bir bakalım.

Milyonlarca insanın anadilini kullanmasına izin vermediğimiz için ülke daha güvenli bir ülke mi oldu?

Kenan Evren kürtçenin sokakta dahi konuşulması yasaklayarak Türkiye’yi daha mı güvenli bir ülke haline getirdi?

On binlerce kasaba, köy ve mezranın adları değiştirildi, kürtçe, ermenice isimler türkçeleştirildi, buralarda doğup büyüyen insanlara böyle travmalar yaşatıldı da ülkemiz daha mı güvenli, daha mı yaşanılır bir ülke oldu?

Diyarbakır Cezaevi 1980 sonrası insanlık tarihinin bir utanç abidesi haline geldi de Diyarbakır daha mı güvenli oldu?

İfade özgürlüğü ve işkence konularında Yargıtay ve bidayet mahkemeleri kararlarımızda binlerce kez AİHM tarafından altında imzamız olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne yönelik ihlal bulundu da ülkemiz daha mı güvenli oldu?

Bu soruları daha çok çoğaltmak mümkün.

AK Parti’ye de bu arada bir-iki şey söylemek istiyorum.

Özgürlük-güvenlik dengesi söylemi buram buram güvenlik devleti kokan bir söylem.

Ve AK Parti 2002’den beri, özellikle de 2007’de bu söylemin özüne karşı tavır aldığı için her iki seçmenden birinin oyunu aldı.

AK Parti bu güvenlik devleti söyleminden uzaklaştıkça oyunu arttıracak, bu söyleme yakalandıkça da oyu azalacak.

Dünün mağdurları, rektörlük görevine son verilenler, ismi Bakanlar Kurulu listelerinden silinenler bu güvenlik devleti söylemini ne de kolay benimsiyorlar doğrusu.

Star, 13.5.2009

Eser Karakaş

14.05.2009

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim - Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl
Reklam Linkleri: Risale Yorum- Risale Çocuk- Oktay Usta - Euro Nur - Fıkıh İnfo- Ahmet Maranki- Cevşen - Yeni Asya Barla - Makdis