Lahika |
Hadis-i Şerif Meâli
Selâmı yayınız ki, selâmette kalasınız.
Câmiü's-Sağîr, No: 709 |
08.05.2009 |
Yeryüzü bir çiçektir, bahar da bir çiçektir
Hem insan ruh, kalb, akıl cihetiyle hayat ve letâif sahifeleriyle Hayy, Kayyûm ve Muhyî gibi ne kadar esmâ-i kudsiye-i nurâniyeyi okur ve okutturur, kıyas edebilirsin. İşte, Cennet bir çiçektir. Hûri tâifesi dahi bir çiçektir. Rûy-i zemin dahi bir çiçektir. Bahar da bir çiçektir. Semâ da bir çiçektir; yıldızlar, o çiçeğin yaldızlı nakışlarıdır. Güneş de bir çiçektir; ziyâsındaki yedi rengi, o çiçeğin nakışlı boyalarıdır. Âlem, güzel ve büyük bir insandır; nasıl ki insan, küçük bir âlemdir. Hûriler nev'î ve ruhânîler cemaati ve melek cinsi ve cin tâifesi ve insan nev'î, birer güzel şahıs hükmünde tasvir ve tanzim ve icad edilmiştir. Hem herbiri, külliyetiyle, hem herbir ferdi tek başıyla, Sâni-i Zülcemâlinin esmâsını gösterdikleri gibi, Onun cemâline, kemâline, rahmetine ve muhabbetine birer ayrı ayrı aynalardır. Ve nihayetsiz cemâl ve kemâline ve rahmet ve muhabbetine birer şâhid-i sâdıktır. Ve o cemâl ve kemâlin ve rahmet ve muhabbetin birer âyâtıdır, birer emârâtıdır. İşte, şu nihayetsiz envâ-ı kemâlât, daire-i vâhidiyette ve ehadiyette hâsıldır. Demek, o daire haricinde tevehhüm olunan kemâlât, kemâlât değildir. İşte, hakaik-ı eşyanın esmâ-i İlâhiyeye dayandığını ve istinad ettiğini, belki hakiki hakaik o esmânın cilveleri olduğunu ve her şeyin çok cihetlerle, çok dillerle Sâniini zikir ve tesbih ettiğini anla, “Hiçbir şey yoktur ki O'nu övüp O'nu tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi: 44.)’in bir mânâsını bil ve “Şiddetli zuhurunda gizlenmiş olan Allah’ı her türlü noksandan tenzih ederiz” de. Ve âyetlerin âhirlerinde olan “O’nun kuvveti her şeye gàliptir ve O her şeyi hikmetle yapar.” (İbrâhim Sûresi: 4.) “Çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olan da ancak O’dur.” (Yûnus Sûresi: 107.) “O her şeyi hakkıyla bilir; O her şeye hakkıyla kàdirdir” (Rum Sûresi: 54.) gibi zikir ve tekrarlarındaki bir sırrı fehmet. Eğer bir çiçekte esmâyı okuyamıyorsan ve vâzıh göremiyorsan; Cennete bak, bahara dikkat et, zeminin yüzünü temâşâ et. Rahmetin şu büyük çiçekleri olan Cennet ve bahar ve zeminde yazılan esmâyı, vâzıhan okuyabilirsin, cilvelerini ve nakışlarını anlar, görürsün.
Sözler, s. 576, 577
Lügatçe:
rûy-i zemin: Yeryüzü. âyât: Âyetler, deliller. tevehhüm: Zannetme, evhamlanma. vâzıhan: Açıkça. emârât: Emareler, işaretler. ziyâ: Işık. letâif: Lâtifeler, duygular. esmâ-i kudsiye-i nurâniye: Allah’ın nurânî ve kudsî isimleri. şâhid-i sâdık: Doğru şahit. envâ-ı kemâlât: Mükemmellik çeşitleri. daire-i vâhidiyet ve ehadiyet: Cenâb-ı Hakkın umumen kâinatta ve herbir şeyde tecellî eden birlik dairesi. |
08.05.2009 |
Dost dediğin...
Gecenin parlayan yıldızları, bir ümit olup içimi ışıtırken, ben, yeni düşünceler peşindeyim. Her dem yeni şeyler söylemek lâzım diyenlerdenim. Zaman zaman hatıralar, anılar canlanıyor zihnimde. Bazen acı şeyler kanatırken yüreğimi, bazen de tebessüm ettiriyor hayalimde dostlar. Onları seviyorum. Onlarla paylaştığım anları, dakikaları ve yaşadıklarımızı da seviyorum. Çünkü hepsi bana farklı şeyler öğretti. Hayatın fark etmediğim bir yönünü keşfetmemi sağladı. Hayatta verdiğim kararların çok azından pişmanlık duydum. Seçtiğim dostlardan da öyle. Onlar benim için öyle ışıklardı ki, karanlık kaldırımlarımda yolumu aydınlatan birer fenerdiler. Binbir yere giden yolların ortasında ise pusula... Onlara bakıp yolumu tayin ettim, yardımlarıyla bir sonraki basamağa geçtim. Geriye dönüp baktığımda, onca güzel şeyi paylaştığım, onlardan fikir aldığım bunca samimî dostum olduğu için Rabbime hamdediyorum. Kimisi yakınımda, kimisi çok uzağımda olsalar da, fikren, kalben kopmadığımız için, mesafe aralıkları önemini yitiriyor zannederim. Önemli olan da kalbi görüşmeler, fikri buluşmalar... Öyle değil mi? İnsan gerçekten sosyal bir varlık. Ben kendi kendime yeterim, hiç kimseye ihtiyacım yok diyen bir insan bile, en az yirmi kişiye muhtaç. O da sırf maddî ihtiyaçlarını karşılamak için... Bir başka kişiye duyulan ihtiyaç, çoğu zaman maddî ihtiyaçtan ziyade manevî oluyor zaten. Sevincimizi, kederimizi, sıkıntımızı paylaştığımızda, sadece anlatmakla bile olsa, duyduğumuz rahatlık, hiçbir maddî değerle ölçülemez bana göre. Eğer paylaştığımız bir dostsa, çok daha ileri safhalarda.. Yerine göre kardeşten bile öteye geçebiliyor. Çoğu zaman derdini söylemesen bile o senin halinden anlıyor. Bir derdin var senin diye başlayan cümleyle birlikte, devam eden bir süreç... Senin yaranı sarmak için gerçekten gösterdiği samimî çabaları.. Bunu görmek bile yetiyor aslında. Derdini, kederini unutturuyor insana. Şu sıralar kendi derdimize daha çok düşüp, dostlarımızı, arkadaşlarımızı ihmal ettiğimizi görüyor ve çok üzülüyorum. Hâlbuki dost dediğiniz, kolay gelmiyor dünyaya. Kolay dost bulunmuyor. O yüzden dostlarımızın değerini bilmek, dost diyebildiklerimizi ihmal etmemek gerektiğine inanıyorum. ‘’Unutma! Unutulanlar, unutanları asla unutmazlar!’’ dememek için, daha çok paylaşım, daha çok dost buluşmaları dileklerimle... |
HAVVA KÜÇÜK KONUR 08.05.2009 |