Güzelliğe meftun olmayan yok. Güzel zatında güzel çünkü. Sevilmeyi hak eder.
Güzel görmek güzel bakmak sevaptır hem. Lâkin insanı en çok yanıltan kendine ait zahiri güzellik kavramına yüklediği mânâdır.
Güzelliği vereni bilince, emanet olduğunu bilince, geçip gideceğini düşününce, ‘ne kadar güzel’ değil, ‘ne güzel yaratılmış’ deyip adrese teslim edince, asıl güzel. Gençliğe güzelleme yapmak kadar ihtiyarlıktaki cildini, bedenini de güzel bulup kabullenmek güzel.
Güzele methiyenin sonu gelmemiş dünya kurulalı beri. Geçici olanı daimi etmeye çabalamış beyhude yere. Mona Roza şiirini Sezai Karakoç’a yazdıran, Cemal Süreya’ya soyadından tek y harfini eksilten kadının gençlik resimleriyle şimdiki halini görmenin ibretinden de ders almayacak kadar deveran eden bir yanılgı!
Kays’ı Mecnun eden Leylâsının, aslında çirkin olduğunu görenlerin şaşkınlığına, Mecnun’un, “Siz onu benim gözümle gördünüz mü?” demesi ise mevzumuzun bir başka ibret boyutu.
Kıssası, hikâyesi Kur’an’da Ahsenu’l Kasas olarak geçen Yusuf (as)’ın güzelliğine aşık Züleyha, onu kınayanların bakarken elma yerine ellerini soyacak kadar aklı baştan götüren ama Yusuf’un iffetinden dirhem şaşırtmayan günah prangasına değil, zindanlara mahkum eden bir güzellik, asıl güzel.
Her gün şu elimizdeki telefonlarda güzellik uğruna kendini çirkinleştirenleri, en güzel diye lanse edilenin bir iki yıl sonra bozulduğu estetik mahkumiyeti ile robotlaştırılan bir güzelliğe râm olunacak acı halleri, güzelin peşinde koşarken daha güzeline kulvarı kaptırmanın acziyetine düçar olanları görüyoruz.
Zira güzellik geçici, geçiyor, kaçıyor, uçuyor. Demek hayat bunun üzerine kurulu değil. Eee bunca güzellik merkezi niye açılıyor o halde? Bir hayal, bir heves, bir hırs ve daha fenası, Yaradanın emanetini beğenmeyip parmak sokarak değiştirmek uğruna...
Fakat Rabbin koyduğu kanunlara kimin gücü yeter! O ihtiyarlık gelecek, o saçlar beyazlayacak. Mona Roza’ya bir ömür feda edenlerin yerine, şimdiki nesil bir dakikalık videosunu izlemeye bile tahammül edemeyecek. Haşa, kulun arzusu, hevesi için Rabbimiz kanunlarını değiştirmeyecek.
“Cesedin genç iken lâtif, zarif ve güzel gül çiçeğine benzerse de, ihtiyarlığında kuru ve uyuşmuş kış çiçeğine benzer ve tahavvül eder” tesbitinden azade kılınmayacak hiç kimse.
Çaresi ve kalıcı olanı güzellik merkezlerine koşmakta değil, bir seccadeye kendini atmakta! Ebedî gençliği verecek olana güzelce kul olmakta. Hayatını istikametle geçirenin yaşlılık güzelliği diye bir şey var. Ayrıca estetik operasyonların günahı bir yana, bütün tekniklerini kullansa da aciz kaldığı bir şey var: İmanla aydınlanmış nurlu bir simanın güzelliği!
Bir yanda rıza gösterilmiş bir ihtiyarlık. Diğer yanda kendine perestiş edenlerin genç kalma çabası uğruna yaptığı budalalık! Güzel insan olmak estetik operasyonlarla değil, etik değerlere sahip çıkmakla olduğunu, zamanın Yusuf ve Züleyhalarına çok anlatmak lazım çook.