"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zekât verirken gönüllere de köprü olalım

Süleyman KÖSMENE
02 Temmuz 2015, Perşembe
Bayan Okuyucumuz: “Zekât, fidye veya fitre verirken verdiğimiz kişinin 3 defa ‘aldım kabul ettim’ demesi gerekir mi? Bundan başka dikkat etmemiz gereken hususlar nelerdir?”

Zekât İslam’ın Köprüsüdür

Zekât ibadeti, İslâm’ın üzerine bina edildiği beş şarttan birisidir. İslâm’ın köprüsüdür. Toplumun sosyal huzur ve kardeşliğinin güvencesidir. İslâm’ın nezahetinin ve nezaketinin mührüdür. Bu bakımdan her şeyin bir adabı olduğuna göre, zekât vermenin de bir adabı erkânı elbette vardır ve olmalıdır. Zekât verirken zekât adabına riayet etmek imanın güzelliklerindendir. 

Zekât Verirken İncitmemeli

Zekât vermenin başlıca adabı şunlardır:

1- Zekât Allah’ın emri olarak ihtiyaç sahibinin zengin üzerindeki hakkıdır ve yalnızca Allah rızası için verilir. Verilirken sadece Allah’ın rızası gözetilir. Zekâttan menfaat ummak, zekât verilen kişiden karşılığında hizmet almak, onu minnet altında bırakmak, karşılığında teşekkür, iyilik ya da başka türlü yardım beklemek veya verilen zekâtı başa kakmak zekât ruhuyla asla bağdaşmayan ve verilen zekâtı boşa çıkaran davranışlardır. Böyle davranışlardan sakınmalı, zekât verilen kişiyi asla minnet altında bırakmamalıdır.  

Nitekim Kur’ân buyuruyor ki: “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır.”1

2- Zekât, fitre veya fidye verirken, verdiğimiz kişinin ‘aldım kabul ettim’ demesi gibi resmî, törensel, ruhsuz ve soğuk işlemlere gerek yoktur. Hatta zekât, fidye veya fitre olduğunu söylememize bile gerek yoktur. İçimizden zekât mı, fitre mi, fidye mi niyet etmemiz yeterlidir. Biz bilelim yeterlidir. Zekât veya fitre verdiğimiz kişiye, -eğer incinecekse- “şu sana olan borcumu bir alıver!” “şu emanetini bir alıver!” gibi rica sözleriyle verebiliriz.  

3- Zekât verirken niyet içinden yapılmalı, açıktan yapılmamalıdır. 

4- Zekât toplama memuru veya ihtiyaç sahibi kişi, zekât aldığı zengine “Allah kazancına bereket versin!” veya buna benzer şekilde duâ etmelidir. 

Zekâtı Malın Kötüsünden Vermemelidir

5- Zekât temiz ve helâl kazançtan verilmeli, bunun için helâl kazanmaya azamî gayret gösterilmelidir. 

Kur’ân buyurur ki: “Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın bıraktığı helâl kazanç sizin için daha hayırlıdır.”2 

6- Zekât için malın iyisini veya orta hallisini seçmeli, malın kötüsünü zekât olarak vermemelidir. Yüce Allah buyuruyor ki: “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır.”3 

7- Zekâtın Hanefilere göre gösterişten ve riyadan korunmak için gizlice; Şafiî ve Hanbelilere göre ise farz bir ibadeti teşvik amacıyla açıktan verilmesi efdaldir. 

Kur’ân buyurur ki: “Sadakaları açıktan verseniz de güzeldir. Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”4 

8- Zekât, ödeme vakti geldiğinde hemen ödemeli, mümkün mertebe geriye bırakmamalı, geciktirmemelidir. Kur’ân, “Hayırda yarışınız!” 5 buyuruyor.

İffetli ve İzzetli Fakirler Arayıp Bulunmalı

9- İffetli ve ihtiyacını insanlara söylemekten utanan ihtiyaç sahipleri aranıp bulunmalı ve zekât vermede onlara öncelik verilmelidir. 

Kur’ân şöyle buyurmuştur: 

“Sadakalar) kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı (dilenmedikleri için), bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca (bir şey) istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir.”6 

10- Zekâtta akrabaya yakınlık derecesine göre öncelik verilmelidir. Önce kardeşler ve kardeş çocukları, sonra amca, dayı, hala ve teyze, sonra diğer akrabalar ve komşulardan fakir olanlar gözetilmelidir. 

11- Zekât, fitre ve fidye çocuklara, torunlara ve daha altına ve anneye, babaya ve daha üstüne verilmez. Çünkü kişi zümrelere karşı zaten bakmakla yükümlüdür.

12- Zekâtı kendisi bizzat veremeyecekse, vekil tayin ettiği kimsenin güvenilir, emanete riayetkâr, mümkünse takva ve nezaket sahibi bir kimse olmasını tercih etmelidir. 

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi: 262.
2- Hud Sûresi: 86.
3- Bakara Sûresi: 267.
4- Bakara Sûresi: 271.
5- Bakara Sûresi: 148; Maide Sûresi: 48; Hadid Sûresi: 21.
6- Bakara Sûresi: 273.

Okunma Sayısı: 2731
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı