Metehan Akkuş: “Zübeyir Abinin “lahana yaprağı kadar da olsa bir gazetemiz olsun.” dediğini biliyoruz. Ama yine de bazı arkadaşlarımız bir cemaatin gazetesi olmasının ne kadar uygun olduğunu sorduklarında tatmin edecek bir cevap bulamıyoruz. Gazetenin gerekliliğini açıklayabilir misiniz?”
YENİ ASYA KENDİ CAMİASINA BAĞLIDIR
Bir cemaatin gazetesinin olması neden uygun olmuyor? Düşünen, tefekkür eden, amel eden, konuşan, hizmet eden, hakkın hatırını âli tutan, güçten değil Allah’tan korkan, zalim sultana karşı hakkı ve hakikati haykırmaktan çekinmeyen bir camianın naşir-i efkârı olmalıdır ve vardır.
Böyle bir camianın naşir-i efkârı Yeni Asya Gazetesidir.
Bazılarının cerbezeyle saptırdığı gibi bu camia Yeni Asya gazetesinin güdümünde değildir. Bu camia Risale-i Nur cemaatidir ve Yeni Asya Gazetesi bu Camianın güdümündedir. Bu camia, yazarının peşinden giden değil, yazarını kılıçtan kelimeleriyle düzelten camiadır.
Bu camianın şeyhi yoktur. Bu camianın şeyhi kendi şahs-ı manevisidir, kendi içinden seçtiği meşveret sistemidir.
Bu camia hakkın ve hukukun hatırını şahısların, güçlerin ve üstünlerin hatırından üstün tuttuğu için değerlidir, Üstadının himmetini arkasında hissediyor ve yanılmıyor.
Bu camia kemiyet olarak azdır, ama keyfiyet olarak büyüktür.
Hakikat incelir, ama kopmaz.
Bu camia, hakkın hatırını üstün tutan duruşundan, inşallah, taviz vermeden hakka kavuşur.
İŞİMİZ TARAF TUTMAK DEĞİL DUÂ ETMEKTİR
Gelişmeler ülkemiz adına ve İslâm ülkeleri adına endişe vericidir. Dünyadan görüntümüz her halde birbirini yiyen vahşîlere benziyordur. Müslüman’ı Müslüman’a yediren projelerin sahipleri, her halde, şeytan gibi zevkten dört köşe oluyorlardır.
Plânları tıkır tıkır işliyor. Akrebin kendi kendini yiyip öldürmesi gibi, Müslüman’ı Müslüman’a yediriyor, Müslüman’ı Müslüman’a kırdırıyor!
Bu tabloda taraf tutmak günahtır, vebaldir, hatadır; mahşerde insanın başını yere eğdirir, Allah’ın huzurunda insanı yerin dibine sokar!
Bu tabloda duâ etmek en faziletli işimiz olmalıdır. Müslüman’ın Müslüman’la birlik olması için, kardeş olması için, Müslüman’ın Müslüman’a hasım olmaması için, düşman olmaması için, kine, nefrete, şikaka, nifaka, fitneye ve fesada alet olmaması için işimiz duâdır, duâdır, duâdır.
Müslümanlar arası kavgada taraf tutmak, kavga etmekten daha veballidir.
Kur’ân’ın emrini unutuyor muyuz: “Mü’minler ancak kardeştirler. Kardeşlerinizin arasını ıslah ediniz. Ve Allah’tan korkunuz.”1
Yeni Asya, Müslümanlar arası kavgada fitneye âlet olucu değil, ıslah edici bir yayın izliyor. Bu yayını ile Allah’ın huzuruna gitmek emelindedir.
Yeni Asya’yı taşlayanlar bu âli ameli taşlamış oluyorlar.
Bu âli amelin âmiri ise bizzat Cenâb-ı Allah’tır.
BEDİÜZZAMAN DİNİN SİYASETE BULAŞMASINI İSTEMEDİ
Üstadımız dinin siyasete bulaştırılmasını ve âlet edilmesini istemedi.
Şu uyarı Bediüzzaman’a ait değil Mİ?:
“İttihad-ı İslâm Partisi, yüzde altmış, yetmişi tam mütedeyyin olmak şartıyla, şimdiki siyaset başına geçebilir. Dini siyasete âlet etmemeye, belki siyaseti dine âlet etmeye çalışabilir. Fakat çok zamandan beri terbiye-i İslâmiye zedelenmesiyle ve şimdiki siyasetin cinayetine karşı dini siyasete âlet etmeye mecbur olacağından, şimdilik o parti başa geçmemek lâzımdır.”2
Peki, o parti başa geçti de, ne oldu?
Din siyasete bulaştı. Dindarlık savruldu. İhlâs ve sadakat uçtu. Uhuvvet ve kardeşlik öldü. Dürüstlük çürüdü. Ahlâk çöktü.
Hak ve hukuk yara aldı. Adalet sarsıldı. Siyaset bir hamaset ve cerbeze makinesi oldu. Demokrasi buharlaştı. Devlet örselendi.
Rey-i vahit kazandı, istibdat mevzi buldu. Keyfilik prim yaptı. Üstünlerin hukuku galip geldi. Kin ve husûmet şaha kalktı.
Bediüzzaman’ın uyarısına uyulmadığının tokadı her halde daha şiddetli olamazdı!
Yeni Asya bu hakikatleri çok söyledi ve söylemeye devam ediyor.
Zannederim bunun için Yeni Asya çok taşlanıyor.
Ne yapalım: Hakkın hatırı sağ olsun!
Dipnotlar:
1- Hucurat Sûresi: 10.
2- Emirdağ Lâhikası, s. 386.