"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasal İslâmcıların dine verdiği zararlar

Süleyman KÖSMENE
30 Eylül 2015, Çarşamba
Nurettin Tokdemir: “Siyasal İslâm tabirinde bir mahzur var gibi duruyor. Varsa onun yerine ne söylenmeli? İslâm’ın siyasalı olur mu?”

“SİYASAL İSLÂM” SÖYLEMİNİN ELEŞTİRİSİ

Bazı tabirler vardır: Sırf bir galat-ı meşhurdurlar. Maksadı tam ifade edemezler. Hakikî manasının ötesinde bir anlam yüklüdürler. 

“Siyasal İslâm” tabiri bunların en bahtsızlarıdır. 

Çünkü öncelikle İslâm bir dindir, ideoloji değildir. Siyaset entrikası ile anılmaz. Siyasal olmaz. İman, ahlâk, ibadet, ihlâs, takva, ahiret, fazilet gibi yüksek değerler dinin yüzde doksan dokuzunu teşkil ediyor. Dinin siyasetle ilgili emirleri ise yüzde birden ibarettir.1 Fakat bu da Siyasal İslâm’ı cesaretlendiren emirler değildir. 

Peki, bu galat-ı meşhur neyi ifade ediyor? 

Din eksenli siyaseti… “Biz olmazsak din de olmaz” fetvasıyla dini, iktidarın varlığına bağlama anlayışını… Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “bir kısım dindar ehl-i siyasetin, dini siyaset-i İslâmiyeye alet etme”2 mesleğini ifade ediyor.  

Sözün doğrusu “siyaset-i İslâmiye”dir. Yani “İslâmî siyaset!” 

Fakat Bediüzzaman’ın kast ettiği “siyaset-i İslâmiye”, dini âlet eden bir yaklaşım değil; demokratik kuralları kâmilen işleten bir sistemdir.     

Ehliyetsiz, kısır, samimiyetsiz ve maksadı anlatmaktan uzak bir söylemden ibaret olan “Siyasal İslâm” tabiri ise, dini siyasî emellerine âlet eden bir yapıyı ifade ediyor.  

Bediüzzaman, “siyaset-i İslâmiye” için dahi, dinin alet edilmesine izin vermiyor. Çünkü semavî olan din, yerdeki kazıklara bağlanmaz. 

Diyor ki: “İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara âlet ve tabi olmaz. Ve âlet yapmak, İslâmiyet’in kıymetini tenzil etmektir. Büyük bir cinayettir.”3 

Bir galat-ı meşhur olmakla beraber, dini âlet eden siyasal yapıya “Siyasal İslâm” denir. Bu yapı Bediüzzaman’ın dilinde “menfi siyasetçiliktir.”4 Demokratik kurallarla yapılan ve siyaseti dine âlet eden siyasal yapıya ise “siyaset-i İslâmiye” denir. 

Birincisi makbul değil; bu ikincisi ise makbul bir siyasî yapılanmadır.  

ÖRNEK FACİALAR

Dini siyasî emellerine alet etme entrikasına bizzat Bediüzzaman örnek veriyor:

“Meselâ, iki adam döğüşürler. Biri, zaif düşeceğini hissederken, elindeki Kur’ân’ı kaviye uzatmakla himayesini dâvet edip, kavi bir ele vermek lâzımdır. Tâ beraber çamura düşmesin, Kur’ân’a muhabbetini, hürmetini göstersin, Kur’ân’ı Kur’ân olduğu için sevsin. “Eğer kavinin karşısına siper etse, himayet damarını tahrik etmeye bedel, hiddetini celp eder. Kur’ân’ı kavi bir hadimden mahrum bırakmakla, zayıf bir elde beraber yere düşerse o, Kur’ân’ı kendi nefsi için sever demektir.”5

Siyasî liderin meydan mitinglerinde Kur’ân’ı eline alıp “bunu biz bastırdık” diye nutuk atarak Kur’ân’ı propaganda malzemesi yapması, Siyasal İslâm’ın tipik örneklerindendir.  

SİYASAL İSLÂM YAPILANMASININ DİNE VERDİĞİ ZARARLAR

1- Siyasal İslâm, İslâm’ın sâfiyetine zarar verir. İslâm’ı lekeler. İslâm’ın cihanşümul sıdk, emniyet, adâlet, merhamet, hak ve hakikat mesleği bundan yara alır.  

2- Siyasal İslâm, ikbal için dini basamak yapar.  

3- Siyasal İslâm, dini gösteriş için kullanır.   

4- Siyasal İslâm, dini inhisarı altına alır.    

5- Siyasal İslâm, dini bir ideoloji sayar.   

6- Siyasal İslâm, Müslümanlar arasında ihtilâfı körükler, tarafgirliği kışkırtır, kavgaları arttırır.  

Bediüzzaman, bir salih âlimin, kendi siyasî fikrini destekleyen bir münafığı övdüğünü, muhalif bir sâlih hocayı ise fâsıklıkla itham ettiğini görüyor ve siyasetin böylesinden Allah’a sığınıyor.

Çok uzaklara gitmeye ne hacet? Yakın zamanda kardeşi kardeşe kırdıran siyasî söylemlere hep beraber şahit olmadık mı? Hâlâ bu tarafgirlik marazı biz öldürmüyor mu?

Dini kendine âlet eden bu bataklıktan daha nasıl bir cinayet bekleyeceğiz?

7- Siyasal İslâm, siyasî emelleri için dinin ahlâkını vazgeçilir görür. 

Ki, bu da başka bir faciadır! Ahlâk yoksa ne vardır; düşünmek lâzım!  

Dipnotlar:      

1- Bediüzzaman, Divan-ı Harb-i Örfi, s. 28; Beyanat ve Tenvirler, s. 82.
2- Hutbe-i Şamiye, s. 52, 53. 
3- Beyanat ve Tenvirler, s. 112.
4- Eski Said Eserleri, s. 498.
5- Sünûhat, s. 65.
6- Eski Said Eserleri, s. 345.

Okunma Sayısı: 8375
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • nazif yılmaz

    30.9.2015 23:49:10

    Yukarıdaki yazının tashihe ihtiyacı var. Siyasal İslamın dine verdiği zararlar kısmı da yanlış işlenilmiş. Dine verebileceği zararlar şeklinde olmalı. 7 madde olarak bildirilen ifadelerdeki kesinlik ifadeleri yanlıştır. Bunlar, risk olarak ifade edilmeliydi. ....şunlara şunlara sebep olabilir şeklinde konu açıklanmalıydı. İyiniyetli bir yazı ama yazar maalesef işin içinden çıkamamış. Kazım Bey'in dinin siyasete alet edilmesi konusunu açıklığa kavuşturucu bir yazı yazması şart oldu. Yukarıdaki yazı çok çelişkili ve yanlış ifadeler içeriyor.

  • nazif yılmaz

    30.9.2015 23:27:01

    Üstadın burada koyduğu ölçü, meşrutiyet-i meşrua'dır. Konu bu minvalde incelenmeliydi. Fıkhi konularda yazan yazarlar siyasete çok mecbur olmadıkça hatta hiç girmemeliler. Bu durum da Dinin siyasete alet edilmesi gibi oluyor. Süleyman Bey bugün siyaset yazdı, yarın imani bir mesele yazacak. İmani meseleler, siyasi meselelerin üzerindedir. Siyasi yazısını beğenmeyen aynı gözlükle imani konuda yazdığına da şüpheyle yaklaşabilir. Fıkhi ve imani konularda yazanların, siyasi meselelere girmesine gerek yok ve yanlış. Yazarın iyi niyetinden şüphemiz yok.Fakat herkes kendi alanında yazmalı.

  • nazif yılmaz

    30.9.2015 23:25:30

    İyi niyetle yazılmış bir yazı. Fakat içerisinde bir çok çelişki mevcut. Yazının başında, siyasal islam ifadesinin yanlışlığından bahsediliyor, yazının gelişme ve sonuç bölümleri, siyasal islam ibaresi üzerinden yürütülüyor. Siyasal islamın özelliklerinden bahsedilerek bir nevi varlığı kabul ediliyor. Çelişki var. Siyaset-i islamiye doğru zeminde işlenilmemiş. Siyaset-i islamiye yerel bir ifade değildir, tüm islam milletini kapsayan bir ifadedir. Kullanılan "İslami siyaset" kavramı ise tamamen yanlış bir kavramdır. Risale-i Nur'da böyle bir kavram yoktur.Üstadın burada koyduğu ölçü, meşrutiyet-i meşrua'dır. Konu bu minvalde incelenmeliydi. Fıkhi konularda yazan yazarlar siyasete çok mecbur olmadıkça hatta hiç girmemeliler. Bu durum da Dinin siyasete alet edilmesi gibi oluyor. Süleyman Bey bugün siyaset yazdı, yarın imani bir mesele yazacak. İmani meseleler, siyasi meselelerin üzerindedir. Siyasi yazısını beğenmeyen aynı gözlükle imani konuda yazdığına da şüpheyle yaklaşabilir.

  • Reis68

    30.9.2015 14:35:07

    Tebrik ederim çok doğru yaklaşımlar Süleyman Bey...

  • Abdurrahman KOÇAK

    30.9.2015 08:57:30

    Çok güzel açıklama ve tespitler sayın yazar Süleyman Kösmeneyede soruyu soran sayın Nurettin Tokdemirede teşekkürler...

  • Ali Vefalı

    30.9.2015 08:29:41

    Eskiden nur talebesi bilinen bir sürü ağabeyin, yazarın, Risale-i Nurlara her türlü hakaretleri, aşağılamaları yapan bu siyasal islamcıları, dincileri, aşırı derecede övmeleri alkışlaması devam ederken, bu milletin siyasal islamcı denen gruhun islama verdiği zararları anlamamsı gayet normaldir. Üstelik Risale-i Nurlarıda, dine verilen vahim zararları iyi göstermek içinde, çarpıtarak alet ediyorlar. Vay halimize, çekecek daha çok sıkıntılar var demektir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı