Nurettin Tokdemir: “Siyasal İslâm tabirinde bir mahzur var gibi duruyor. Varsa onun yerine ne söylenmeli? İslâm’ın siyasalı olur mu?”
“SİYASAL İSLÂM” SÖYLEMİNİN ELEŞTİRİSİ
Bazı tabirler vardır: Sırf bir galat-ı meşhurdurlar. Maksadı tam ifade edemezler. Hakikî manasının ötesinde bir anlam yüklüdürler.
“Siyasal İslâm” tabiri bunların en bahtsızlarıdır.
Çünkü öncelikle İslâm bir dindir, ideoloji değildir. Siyaset entrikası ile anılmaz. Siyasal olmaz. İman, ahlâk, ibadet, ihlâs, takva, ahiret, fazilet gibi yüksek değerler dinin yüzde doksan dokuzunu teşkil ediyor. Dinin siyasetle ilgili emirleri ise yüzde birden ibarettir.1 Fakat bu da Siyasal İslâm’ı cesaretlendiren emirler değildir.
Peki, bu galat-ı meşhur neyi ifade ediyor?
Din eksenli siyaseti… “Biz olmazsak din de olmaz” fetvasıyla dini, iktidarın varlığına bağlama anlayışını… Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “bir kısım dindar ehl-i siyasetin, dini siyaset-i İslâmiyeye alet etme”2 mesleğini ifade ediyor.
Sözün doğrusu “siyaset-i İslâmiye”dir. Yani “İslâmî siyaset!”
Fakat Bediüzzaman’ın kast ettiği “siyaset-i İslâmiye”, dini âlet eden bir yaklaşım değil; demokratik kuralları kâmilen işleten bir sistemdir.
Ehliyetsiz, kısır, samimiyetsiz ve maksadı anlatmaktan uzak bir söylemden ibaret olan “Siyasal İslâm” tabiri ise, dini siyasî emellerine âlet eden bir yapıyı ifade ediyor.
Bediüzzaman, “siyaset-i İslâmiye” için dahi, dinin alet edilmesine izin vermiyor. Çünkü semavî olan din, yerdeki kazıklara bağlanmaz.
Diyor ki: “İslâmiyet güneşi yerdeki ışıklara âlet ve tabi olmaz. Ve âlet yapmak, İslâmiyet’in kıymetini tenzil etmektir. Büyük bir cinayettir.”3
Bir galat-ı meşhur olmakla beraber, dini âlet eden siyasal yapıya “Siyasal İslâm” denir. Bu yapı Bediüzzaman’ın dilinde “menfi siyasetçiliktir.”4 Demokratik kurallarla yapılan ve siyaseti dine âlet eden siyasal yapıya ise “siyaset-i İslâmiye” denir.
Birincisi makbul değil; bu ikincisi ise makbul bir siyasî yapılanmadır.
ÖRNEK FACİALAR
Dini siyasî emellerine alet etme entrikasına bizzat Bediüzzaman örnek veriyor:
“Meselâ, iki adam döğüşürler. Biri, zaif düşeceğini hissederken, elindeki Kur’ân’ı kaviye uzatmakla himayesini dâvet edip, kavi bir ele vermek lâzımdır. Tâ beraber çamura düşmesin, Kur’ân’a muhabbetini, hürmetini göstersin, Kur’ân’ı Kur’ân olduğu için sevsin. “Eğer kavinin karşısına siper etse, himayet damarını tahrik etmeye bedel, hiddetini celp eder. Kur’ân’ı kavi bir hadimden mahrum bırakmakla, zayıf bir elde beraber yere düşerse o, Kur’ân’ı kendi nefsi için sever demektir.”5
Siyasî liderin meydan mitinglerinde Kur’ân’ı eline alıp “bunu biz bastırdık” diye nutuk atarak Kur’ân’ı propaganda malzemesi yapması, Siyasal İslâm’ın tipik örneklerindendir.
SİYASAL İSLÂM YAPILANMASININ DİNE VERDİĞİ ZARARLAR
1- Siyasal İslâm, İslâm’ın sâfiyetine zarar verir. İslâm’ı lekeler. İslâm’ın cihanşümul sıdk, emniyet, adâlet, merhamet, hak ve hakikat mesleği bundan yara alır.
2- Siyasal İslâm, ikbal için dini basamak yapar.
3- Siyasal İslâm, dini gösteriş için kullanır.
4- Siyasal İslâm, dini inhisarı altına alır.
5- Siyasal İslâm, dini bir ideoloji sayar.
6- Siyasal İslâm, Müslümanlar arasında ihtilâfı körükler, tarafgirliği kışkırtır, kavgaları arttırır.
Bediüzzaman, bir salih âlimin, kendi siyasî fikrini destekleyen bir münafığı övdüğünü, muhalif bir sâlih hocayı ise fâsıklıkla itham ettiğini görüyor ve siyasetin böylesinden Allah’a sığınıyor.6
Çok uzaklara gitmeye ne hacet? Yakın zamanda kardeşi kardeşe kırdıran siyasî söylemlere hep beraber şahit olmadık mı? Hâlâ bu tarafgirlik marazı biz öldürmüyor mu?
Dini kendine âlet eden bu bataklıktan daha nasıl bir cinayet bekleyeceğiz?
7- Siyasal İslâm, siyasî emelleri için dinin ahlâkını vazgeçilir görür.
Ki, bu da başka bir faciadır! Ahlâk yoksa ne vardır; düşünmek lâzım!
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Divan-ı Harb-i Örfi, s. 28; Beyanat ve Tenvirler, s. 82.
2- Hutbe-i Şamiye, s. 52, 53.
3- Beyanat ve Tenvirler, s. 112.
4- Eski Said Eserleri, s. 498.
5- Sünûhat, s. 65.
6- Eski Said Eserleri, s. 345.