İsim vermeyen okuyucumuz: “Huşu içinde bir namaz kılmak için neler yapmalıyım? İsteksiz kıldığım namazların durumu ve hükmü nedir?”
ŞEYTANIN AĞLADIĞI ANLAR
Namazla ilgili olarak şeytan içimize durmadan fitne atar. Çünkü bu şeytanın işidir. Şeytan, insanın derecesinin yükselmesini istemez.
Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Bil ki, sen Allah’a her secde ettiğinde, Allah bununla bir dereceni yükseltir ve bir günahını bağışlar.”1
Bir diğer hadiste Allah Resûlü (asm) kulun secde etmesiyle şeytanın perîşan oluşunu şöyle bildirmiştir: “İnsanoğlu secde âyetini okuyup secde edince şeytan ağlayarak uzaklaşır. Ve şöyle der: “Eyvah! Eyvah! İnsanoğluna secde etmesi emr olundu. O da secde edip Cenneti hak etti. Bana da secde etmem emr olundu; Ben ise emre karşı gelip Cehennemi hak ettim.”2
Peşimizde böyle hasım ve düşman bir şeytan varken, onun içimize isteksizlik hali atması ve bizi en yüce, en nâzik ve en nezîh bir ibâdetten alı koymaya çalışması, onun mesleğinin gereğidir.
O halde namazdan yılmayalım ve başarabildiğimiz kadarıyla huşû içinde kılmaya özen gösterelim. İsteksiz olduğumuz zamanlarda, hiç oralı olmadan, namazın bir fıtrat borcu olduğunu hatırlayarak namaza devam edelim. Şeytan bizimle uğraştığı halde bizim ısrarla ve şeytana inat namazı terk etmememiz, biz hissetmesek de, Allah’ın huzurunda daha fazîletli bir duruş teşkil eder. Şeytanın bizimle olan meşgûliyeti, bizim zevkimizi ve huzurumuzu kaçırsa bile, namazın fazîletinin daha da yükselmesine yarar.
NEFSİN SÖZLERİ
Bedîüzzaman Hazretleri, tembellik döşeğinde ve gaflet uykusunda şeytandan gelen böyle vesveselere kulak veren nefse şu soruları sorar:
Acaba ömür ebedî midir? Gelecek seneye, hattâ yarına kalmaya hiç kimsenin senedi var mıdır? İnsana usançlık veren şey, dünyada sonsuz seneler kalacağını zannetmesidir. Oysa vâkıa tam tersidir; insanın hem ömrü azdır, hem faydasız uçup gitmektedir. Geçip giden her bir fânî günün yirmi dörtten birisini hakîkî bir ebedî hayatın saadetini temin edecek güzel, hoş, rahat ve rahmet bir hizmete sarf etmek ise, usanmak şöyle dursun, bilâkis ciddî bir şevk ve hoş bir zevktir.
Diğer yandan; her gün her gün ekmek yiyen, su içen ve havayı teneffüs eden bir adam, ekmekten, sudan ve havadan usandığını söyleyebilir mi? Çünkü her an ihtiyaç tekrarlandığından; usanç değil, lezzet almaktadır.
Öte yandan kalp, ruh ve vicdan, cisim hanesinde nefsin arkadaşlarıdırlar. Nefis her ne kadar usandığını ve isteksiz olduğunu söylese de; kalbin, ruhun ve vicdanın gıdası, huzuru ve hayat kaynağı namazdır.
Çünkü şu fani dünyada, büyük bir sür’atle ayrılık feryatları koparıp giden bir rûhun hayat kaynağı, her şeye bedel bir Mâbud-u Bâkînin rahmet çeşmesine namaz ile yönelmektir. Fıtraten ebediyeti isteyen, ebediyet için yaratılmış olan, ezelî ve ebedî bir Zât’ın âyinesi bulunan ve sonsuz derece nâzik ve latîf olan insanın duyguları, şu kasâvetli, ezici, sıkıntılı, geçici ve boğucu olan dünya halleri içinde elbette teneffüse pek çok muhtaçtır. Bu teneffüsü ise ancak namaz penceresi sağlayabilmektedir.
NAMAZIN AHİRETTEKİ FAZİLETİ
Namaz, şu dünya misafirhanesinde âciz ve fakir kalbimize kuvvet ve zenginlik vermekte, şüphesiz gireceğimiz bir menzil olan kabirde gıdâ ve ışık hükmünde aydınlık kaynağı olmakta, çetin bir mahkeme olan Mahşerde senet ve berat hüviyetinde bizi kurtarmaktadır. Keza namaz ister istemez üstünden geçeceğimiz Sırat Köprüsünde nur ve Burak gibi elimizden tutacak, göz açıp kapayana kadar bizi inşallah Cennete ulaştıracaktır.
Nefsimize şunu söylemeliyiz: Bak ey nefsim! Dünkü gün elinden çıktı. Yarınki gün ise elinde sened yok ki, ona mâlik olasın! Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil ve her günün en az birer saatini, birer ihtiyat akçesi gibi, uhrevî bir sandukça hükmünde, hakikî istikbal için teşkil olunan bir mescide veya bir seccadeye at!3
Dipnotlar:
1- Câmiü’s-Sağîr, 1/687.
2- a.g.e., 1/439.
3- Sözler, s. 243-247.