Yaşar Bey: “Mu’tezile Mezhebi’nin Üstad Bedîüzzaman tarafından eleştirilen görüşleri nelerdir?”
EHL-İ SÜNNETİN ÇİZGİSİ DOĞRU
2- Tabiatçılar sebeplere hakikî tesir veriyorlar. Mecusiler biri şer için, biri hayır için olmak üzere iki yaratıcıya inanıyorlar. Mu’tezile de “kulun fiillerinin yaratıcısı kuldur.” diyor. Ehl-i Sünnete göre ise Allah birdir; insanın bütün fiillerini ve her şeyi yaratan Allah’tır.
Bedîüzzaman’a göre, ilk üç görüşte hata vardır. Üçü de haddini aşmaktadır.1
Bu yanlış vehimleri düzeltmek ve ehl-i Sünnet çizgisinin doğruluğunu göstermek için Bedîüzzaman şu tesbitlerde bulunur:
Cenâb-ı Hakk’ın sıfatları kayıt ve sınır altına alınamaz. Cenâb-ı Hakk’ın kudreti, ilmi, iradesi güneşin ışığı gibi bütün varlıkları birden sarar. Hiçbir şeyle ölçülemez. Sonra; Allah’ın kudreti en önce eşyanın iç yüzünü etkiler. Eşyanın iç yüzü ise her halde güzel ve şeffaftır. İnsanın zihni ve fikri, Cenab-ı Hakk’ın azametine bir ölçü bulacak genişlikte değildir. Cenâb-ı Hak varlıklara asla kıyas edilmez. Vacibi mümkine kıyas etmekten gülünç şeyler çıkar. İşte tabiatçıların vehimleri, Mecusilerin hataları ve Mu’tezile’nin yanlış hükümlerinin altında yatan sebepler bunlardır. Bu tür vehimlere bazen mü’minler de vesvese cihetiyle maruz kalmaktadırlar. Dikkat etmek lâzımdır.2
BÜYÜK GÜNAH İŞLEYENİN DURUMU
3- Mu’tezile imamları, “Büyük günah işleyen bir mü’minin imanı gider.” diyorlar. Oysa ehl-i Sünnet inancına göre, amel imandan bir cüz olmadığından, büyük günah işleyen kimse işlediği günahı helâl saymadıkça dinden ve imandan çıkmaz.
Bedîüzzaman ehl-i Sünnet inancının doğruluğunu şöyle açıklar: İnsanda hissiyat galip olduğunda aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmeder ve az bir hazır lezzeti, ilerideki gayet çok büyük mükâfata tercih eder. Nefis de yardım etse, iman mahalli olan kalp ve akıl mağlûp olurlar. Şu halde büyük günahları işlemek imansızlıktan gelmiyor; hissin, hevesin galip olmasıyla akıl ve kalbin mağlûbiyetinden ileri geliyor.3
4- Mu’tezile imamları derler ki: “Eşya kendi zatında hakikat itibariyle ya iyidir, ona binaen emredilmiştir. Ya da kötüdür, ona binaen yasaklanmıştır. Yani iyilik ve kötülük eşyanın zâtında vardır. Allah’ın emretmesi veya yasaklaması ona bağlıdır.”
Oysa ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat der ki: “Cenâb-ı Hak bir şeye emrederse o şey güzel olur. Yasaklarsa o şey çirkin olur. Yani güzellik Allah’ın emri ile, çirkinlik de Allah’ın yasaklaması ile ortaya çıkar.”
Ehl-i Sünneti bu görüşünde destekleyen Bedîüzzaman Hazretleri, namazdaki vesveseyi yenmenin de Ehl-i Sünnetin anlayışına göre mümkün olduğunu beyan eder. Yani güzellik ve çirkinlik Allah’ın emrine göre anlaşıldığından, meselâ kulun bilgisi dışında ibadet bozucu bir durum meydana gelmiş olsa, daha sonra anlaşılması da zor olsa, bu durum ibadeti bozmaz, Cenâb-ı Hakk’ın kabul etmesi umulur.4
CENNET VE CEHENNEM ŞU AN MEVCUT MUDUR?
5- Mu’tezile, “Cehennem sonradan yaratılacaktır.” der.
Oysa Ehl-i Sünnete göre Cennet ve Cehennem şu an mevcuttur.
Bedîüzzaman Hazretleri Ehl-i Sünnetin görüşü doğrultusunda Cennetin ve Cehennemin şu an mevcut olduğunu bürhanlarıyla ispat ediyor.
Mealen diyor ki: Büyük Cehennem, elektrik lambalarının fabrikasının kazanı hükmündedir. Âhirete bakan gökyüzündeki yıldızlar ateşi ve harareti büyük Cehennem’den, nur’u da Cennetten almaktadırlar.5
KADER MESELESİ
6- Mu’tezile kaderi inkâr eder. Kurşunla ölen birisi için Mu’tezile, “İsabet almasaydı ölmeyecekti.” der. Oysa Ehl-i Sünnete göre kadere iman, iman esaslarındandır. Böyle birisine Ehl-i Sünnet: “İsabet almasaydı, ölmesi bizce meçhuldür.” der.
Bedîüzzaman Hazretlerine göre, kaderin sebep ve sebebin sonucunda meydana gelen olayla alâkası birdir. Dolayısıyla, adamın ölmeyeceğini farzetmek, tüfeğin de atılmayacağını farzetmek demektir. Oysa vuran suçludur. Çünkü kendi iradesiyle hareket etmiştir. Vurmaya meyletmeseydi, adamın ölüp ölmeyeceği elbette meçhuldür. Yani ehl-i Sünnet görüşünde ve inanç çizgisinde isabetlidir.6
Dipnotlar:
1- Muhâkemât, s. 114.
2- İşârâtü’l-İ’câz, s. 76;109.
3- Lem’alar, s. 80, 81.
4- Sözler, s. 250.
5- Mektûbât, s. 15.
6- Sözler, s. 431.