"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rahmet rüzgârı ve siyaset topuzu

Süleyman KÖSMENE
04 Nisan 2015, Cumartesi

AHİRETE UĞURLARKEN HİSSEDİLEN RAHMET RÜZGARI 

Hatay’dan Nurettin Çağlar: “Hizmet ehli bulunan ve Risale-i Nur hizmetinde iken vefat eden eşim Fatma Nahide Hanımın defni hengâmında kabirde manevî hareketlilik, uçuşan nurânî şeyler görüyorlar. Defin esnasında birçok kişi bunu görüyor. Kızım Esra da görüyor. Bu ne anlama geliyor?”

Öncelikle Fatma Nahide Hanım için Allah’tan (cc) rahmet, kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ederim. 

Ahirete giderken kabri etrafında manevî hareketlilik yaşanması, inşallah hizmetlerinin makbuliyetine işarettir. Böyle işaretler görülmesi aslında genel bir kural değildir. Fakat görülünce alâmet-i makbuliyet sayılır. Kim bilir onu belki imanını kurtardığı ve kendisinden önce ahirete giden talebeleri karşıladı. Rahmet melekleri de bu rahmete banmış sevinç tablosunu kayıtlara geçirdi. Demek oluyor ki, bazen rahmetin galebe ettiği karelerde rahmeti gözler ve kalpler hissedebiliyor.  

Mektubat’ta zikrediliyor ki, bir eczacı vefat eden pederi ile ilgili bir rüya görüyor ve bu rüyayı Üstad Hazretlerine anlatıyor. 

Üstad Hazretlerinin bu rüya üzerine düştüğü not şöyledir: “Hem Eczacıya de ki: Merhum pederi hakkında gördüğü rüya için hatırıma şöyle bir mânâ geldi ki: Merhum pederi doktor olmak münasebetiyle, çok salih ve mübarek, belki velî insanlara faydası dokunmuş ve ondan memnun olan ve menfaat gören o mübareklerin ervahları, onun vefatı hengâmında kuşlar suretinde, en yakın akrabası olan oğluna görünmüş; onun ruhuna şefaatkârâne bir hoşâmedî nevinden bir istikbal ettikleri hatırıma geldi.”1 Bu hadisede de rahmetin izini, özünü, yüzünü görmek mümkündür. 

Öyleyse bize evvel-ahir lâzım olan şey siyaset veya dünya ne olursa olsun; halisane iman hizmetinden elimizi gevşetmemektir.   

***

İKİNCİ MERAKLI SUALDE SİYASET TOPUZU  

Kütahya/Tavşanlı’dan Recep Ziftçi: “Lem’alar’da İkinci Meraklı Sualin giriş kısmını açar mısınız?”

Tarih 12.08.1930. Ankara’nın izniyle yeni bir parti kuruluyor: SCF. Yani, Serbest Cumhuriyet Fırkası. Bu fırka, o gün hükümetin istibdadından bunalan milyonlara birden ümit oluyor, çok az zamanda çok büyük desteğe mazhar oluyor ve binlerce üyeye ulaşıyor. Memlekette büyük bir hürriyet havası ve heyecan rüzgârı esmeye başlıyor. 

İşte 16. Lem’a’da yer alan İkinci Meraklı Sual, bu yüksek ümit ve heyecan üzerine Üstad Hazretlerine sorulan bir soru ile alâkalıdır. Üstad Hazretleri o günlerde Barla’da sürgündür, hürriyeti fevkalâde kısıtlanmıştır; Barla’nın dağlarında, derelerinde, ağaçlarında kitap yazmasına bile izin verilmemektedir. Hürriyetperver güçlü bir partinin kuruluşu ile Üstadımız hizmeti için ilgilenir ve belki bir teşebbüs de eder diye düşünülüyor.

Oysa Bediüzzaman bu olayla asla meşgul değildir. Bu olayla ilgili olarak İkinci Meraklı Sual’in başında diyor ki: “Bu iki ay zarfında heyecanlı bir vaziyet-i siyasiye karşısında bana, hem alâkadar olduğum çok kardeşlerime kavî bir ihtimalle ferah verecek bir teşebbüs etmek lâzımken, o vaziyete hiç ehemmiyet vermeyerek, bilâkis, beni tazyik eden ehl-i dünyanın lehinde olarak bir fikirde bulundum. Bazı zatlar hayret içinde hayrette kaldılar.”2

Üstad Hazretleri devr-i ceberutta siyaset canibiyle hizmet edilemeyeceği ile ilgili hadis-i şerifin fehvasınca siyasetten tamamen çekilerek, hiçbir şeye alet olmayacak ve hiçbir siyasî güce yaslanmayacak biçimde iman hizmeti yapmanın önemi üzerinde içtihatta bulunmuştur. Siyaseti topuz olarak görmüş, “kalbi ıslâh etmez” demiş ve “siyaset topuzu ne şekilde olursa olsun bakmamak lâzım geliyor.” buyurmuştur. Mektubun devamında, “Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nura kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok.”3 diyerek safi iman mesleğine önemli bir metod getirmiştir.

Bu semavî metod bu gün de geçerlidir ve Nurcuların herhangi bir siyasî partiye yaslanmaları ve herhangi bir siyasî partiden beslenmeleri bu metod gereği caiz değildir. Nitekim Ankara’nın zaten güçlü bir muhalefete tahammülü olmadığından, SCF üç ay gibi kısa bir zaman sonra 17.11.1930 tarihinde kapatılmıştır.

Bu hadise aynı zamanda Bediüzaman’ın güçlü öngörüsünü de göstermiştir.

Dipnotlar:

1- Mektubat, s. 49. 2- Lem’alar, s. 155. 3- Lem’alar, s. 155.

Okunma Sayısı: 2266
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Recep

    5.4.2015 00:13:23

    Tahminen 1934 te yazıldığına göre ikinci dünya savaşının tohumlarının atıldığı yıllar.İtalyanların tehditkar tutumları var.Keza ingilizler de.Sonraki soruda da bu açıklanıyor.Savaştan uzak kalma yönündeki Türkiye politikasını üstadın desteklediğini ve bu konudaki siyasi görüşe tafartar olduğunu anlıyoruz.Eğer savaş çıksa ve Türkiye bu devletlerle savaşa girse bir kısım şeair ihya olabilse de zararının büyük olacağını söylüyor sonraki soruya verdiği cavapta.Cevabın üçüncü soruya verilen cevapta olduğunu acizane düşünüyorum.Serbest fırka olayı ise 1930 da başlayıp bitiyor.Yanıldıysam Allah Affetsin.

  • Recep

    5.4.2015 00:12:45

    " Verdiğim cevabın muhtasarı şudur ki: Bu zamanda ehl-i İslâmın en mühim tehlikesi, fen ve felsefeden gelen bir dalâletle kalblerin bozulması ve îmanın zedelenmesidir. Bunun çare-i yegânesi: Nurdur, nur göstermektir ki, kalbler ıslah olsun, îmanlar kurtulsun. Eğer siyaset topuziyle hareket edilse, galebe çalınsa, o kâfirler münafık derecesine iner. Münafık, kâfirden daha fenadır. Demek, topuz böyle bir zamanda kalbi ıslah etmez. O vakit küfür kalbe girer, saklanır; nifaka inkılâb eder. Hem nur, hem topuz.. İkisini, bu zamanda benim gibi bir âciz yapamaz. Onun için bütün kuvvetimle nura sarılmağa mecbur olduğumdan, siyaset topuzu ne şekilde olursa olsun bakmamak lâzım geliyor. Amma maddî cihadın muktezası ise; o vazife şimdilik bizde değildir. Evet ehline göre kâfirin veya mürtedin tecavüzatına sed çekmek için topuz lâzımdır. Fakat iki elimiz var. Eğer yüz elimiz de olsa, ancak nura kâfi gelir. Topuzu tutacak elimiz yok!.."

  • Osman Körükcü

    4.4.2015 02:47:09

    Sayin editör, Yazara hususi notumu yayinlamamanizi recâ ediyorum. Selamlar.

  • Osman Körükcü

    4.4.2015 02:45:01

    Yazara hususi not: Süleyman bey kardeşim, 2.meraklı suale izahınız sualle alakalı olmamış..... Lutfen Suali tekrar der dest-i tezekkür etmenizde faide var. Selamlar.

  • Recep

    4.4.2015 00:11:45

    "Bu semavî metod bu gün de geçerlidir ve Nurcuların herhangi bir siyasî partiye yaslanmaları ve herhangi bir siyasî partiden beslenmeleri bu metod gereği caiz değildir." Ekleyecek olursak siyasi meseleler yüzünden birbirini kırmaları ve siyasete tarafgirlik nazarıyla bakmaları...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı