Bekir Bey: “Ben öfkeme hep yenik düşmüş, bu yüzden ciddî zararlar görmüş ve her zaman büyük pişmanlıklar içinde yaşayan aciz kullardanım. Sinir ve öfke halindeyken, öfkeme yenik düşmemek için neler yapmalıyım?”
ÖFKE YERİNE GÖRE LÂZIMDIR
Kişinin kendini tanıması Allah’ın hususî bir lütfudur. Çünkü nefis kendini tanımak ve zafiyetini itiraf etmek istemiyor. Allah size öfkenizi fark ettirmiştir. Bir adım ötesinde olan öfkenizi yenmeniz hususunda da, kararlı olursanız, inşallah başaracaksınız.
Önce öfkeyi tanıyalım: Öfke kuvve-i gadabiyedendir, yani fıtrattandandır. Öfkeyi yok etmek mümkün değil, fıtrî de değildir. Esas olan, öfkeyi olması gereken yöne kanalize etmek, öfkeyi doğru yerde kullanmaktır. Yani öfkeyi mecazi olarak değil, yani dünyevî endişeyle değil; hakikî olarak, yani uhrevî endişeyle kullanmaktır.
Meselâ vatan savunmasında öfke şecaat olarak lâzımdır. Yoksa vatanı, milleti, hakkı, hukuku, doğruyu, iyiyi savunmak mümkün olmazdı. Fakat Müslümanlar arası ilişkilerde öfke değil, gazap değil, rıfk ve teenni, yani yumuşak huyluluk lâzımdır.
Düşmanlara karşı birer şahin kesilen ve canı pahasına gözünü kapayıp düşman üstüne atılan Ashab-ı Kiram, halk arasına döndüklerinde yumuşak huylu birer rıfk ve nezaket meleği olup çıkarlardı.
Bediüzzaman Hazretleri, öfkenin üç hali olduğunu söylemiştir: İfrat, tefrit ve vasat. Dinimiz bizi ifrat ve tefritten uzaklaştırıyor; öfkenin vasat halini ise yaşamamızı emrediyor.
ÖFKENİN ZARARLI VE FAYDALI HALLERİ
Öfkenin ifrat hali tehevvürdür; Müslümanlar arası ilişkilerde ileri derece saldırganlık, maddî manevî hiçbir şeyden korkmayıp yakıp yıkmak, kırıp dökmek, öfkeyle kalkıp zararla oturmak halidir. Bütün istibdatlar, tahakkümler, baskılar, şiddetler, zulümler, haksızlıklar, kavgalar, cinayetler bu mertebeden çıkıyor. Bu mertebede öfkeyi kullanmak helâl değildir, yasaklanmıştır.
Bir gün bir bedevi geldi ve sırf görgü noksanlığı dolayısıyla mescidin bir köşesine idrarını yapıverdi. Mescidin o zaman zemini topraktı. Sahabeler kızdılar ve öfkeyle adamın üzerine yürüdüler.
Peygamber Efendimiz (asm) uyardı:
“Bırakın! Oraya bir kova su dökün! Siz kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz. Zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz.”1
Peygamber Efendimiz (asm), mübarek huzuruna gelip:
“Ya Resulallah! Bana bir tavsiyede bulun” diyen asabî bir adama tavsiye olarak:
“Kızma!” buyurmuş; arzusunu birkaç kez tekrarlayan adama yine birkaç kez: Kızma!” buyurarak Müslümanlar arasında ve halkla beşeri ilişkilerimizde öfkeyi kullanmamamız gerektiğini, bunun yerine salim aklı ve sıhhatli düşünceyi kullanmamız ve yumuşak huylu olmamız gerektiğini bildirmiştir.2
Öfkenin tefrit hali cebanettir. İnsan bu halde, adeta evham külçesi gibidir; korkulmayan şeylerden dahi korkar.
Öfkenin vasat hali ise şecaat ve kahramanlıktır. Şecaat ve kahramanlık mertebesinde insan, din hakkı için, Allah hakkı için, vatan hakkı için, hak ve hukuk için canını verir. Meşrû olmayan ve hak olmayan kavgalara, sürtüşmelere ve tartışmalara ise karışmaz.3
Öfkelendiğimizde Ne Yapalım?
Müslümanlar arasında öfkesini yutanları, tutanları, öfkesine hâkim olanları Cenâb-ı Allah övüyor: “O takva sahipleri bollukta ve darlıkta verenler, öfkesini tutanlar ve insanların kusurlarını af edenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.”4
Peygamber Efendimiz’in (asm) muhtelif hadislerinden bir demet:
“Pehlivan güreşte hasmını yenen kimse değildir; asıl pehlivan öfke zamanında öfkesini yenendir.”5
“Kendisine öfkelenildiği halde yumuşak davranana Allah’ın sevgisi vacip olur.”6
“Öfkelenme! Çünkü öfke yıkıcıdır!”7
“Öfkelenme! Öfkelenmezsen Cenneti hak edersin!”8
“Öfkelendiğinizde ‘Eûzü Billâh’ (Allah’a sığınırım) derseniz, öfkeniz gider.”9
“Ayakta iken öfkelenirseniz oturun. Öfkeniz geçmezse uzanıp yatın!”10
“Öfkelendiğiniz zaman susunuz!”11
“Öfke şeytandandır. Şeytan da ateşten yaratılmıştır. Su ateşi söndürür. Öfkelendiğiniz zaman abdest alınız.”12
“Öfkenin ve ağız kavgasının ilâcı iki rekât namazdır.”13
Dipnotlar:
1- Rıyazu’s-Salihin, 634.
2- Riyazü’s-Salihin, 637.
3- Bediüzzaman, İşaratü’l-İ’caz, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2009, s. 45, 46.
4- Al-i İmran Sûresi: 134.
5- Rıyazu’s-Salihin, 645.
6- Camiü’s-Sağir, 4/3834.
7- Camiü’s-Sağir, 3/3867.
8- Camiü’s-Sağir, 3/3868.
9- Camiü’s-Sağir, 1/425.
10- Camiü’s-Sağir, 1/424.
11- Camiü’s-Sağir, 3/2662.
12- Camiü’s-Sağir, 3/2796.
13- Camiü’s-Sağir, 2/1801.