Eskişehir’den Süleyman AKKIN: 1- Mezarlara duvar yapmanın dini hükmü nedir? 2- Mahrem olsunlar diye sütkardeşliğine izin var mıdır? Sütkardeşi yapmanın gerekçeleri ve ölçüleri nelerdir?
MEZARLARA DUVAR YAPMANIN DİNÎ HÜKMÜ NEDİR?
Mezarlar ebediyete açılan kapılarımız. İçinde yatan yakınımız berzah âleminde, ebediyete bizden bir adım daha yakın yerde bekliyor.
Bizim onunla temasımız duâlarımız vasıtasıyla mümkün.
Mezarlar ve mezar taşları bizi ölü yakınımıza ulaştıran vasıtalar değildirler.
Ulaşım ve iletişim vasıtası olarak duâlarımız bize yeter!
Bu açıdan mezarın dışının süsüyle, taşıyla, toprağıyla, mermeriyle değil; daha çok mezarın içinin ebediyet yönü ile, mezarda yatanın bağışlanması ve Allah’ın rahmetine, mağfiretine ve rızasına ulaşması yönü ile ilgilenmemiz daha doğru olur.
Bunun için de taşa toprağa değil, duvara, süse değil; onun da, bizim de duâya ihtiyacımız var. Onun bize feyzi, bizim ona duâmız nispetinde gelir. Duâ yapmakla mükellef olan ise o değil; biziz! Bu durumda bizim ona mümkün olan her fırsatta duâ yapmamız gerektiğini unutmayalım.
Mezarlara duvar yapma meselesine gelince… Yerini belli etme ölçüsünde, israfa ve ihtişama, görkeme ve şatafata kaçmadan, hafif bir duvar ve bir mezar taşı yaptırılabilir.
Mezarda yatanın kim olduğunu tesbit etme, sonraki nesillere bir Fatiha okumaya medar olma ölçüsünde bir yazıya ve yapıya mubah diyen dinimiz, bunun ötesinde abartılı yazı ve yapılara mekruh diyor.
MAHREM OLSUNLAR DİYE SÜTKARDEŞİ YAPMAK
Çocukları sütkardeşi yapmanın dinî bir gerekçesi yoktur. Bu konuda dinî bir emir de yoktur.
Zorlukların ve ihtiyaçların getirdiği gerekçelere binaen, mesele hakkında dinî bir düzenleme söz konusudur.
Aslında dine sorarsanız, evlilik yolunu kapayıp mahremiyet yolunu açan adımları din tasvip etmez.
Çünkü dinin bir gayesi nesli korumak ve arttırmaktır.
Sütkardeşliği ise evlilik yolunu kapıyor.
Telefonda delikanlı ağlıyordu: Sevdiği kız kendisiyle sütkardeşi çıkmış! Bir çıkar yol olup olmadığını yana yana araştırıyordu. “Ben ölürüm, ayrılamam!” diyordu.
Fakat maalesef, yıllar önce olan olmuş! Muhterem anneler veya aileler kararlarını vermişler, uygulamayı yapmışlar. Belki bir ihtiyaç vardı; bilemiyorum. Her nasılsa; bu delikanlı o kızla sütkardeşi yapılmış! Birbirlerine öz kardeş gibi olmuşlar! Ama bilmiyorlar!
Neden bilmiyorlar? O da ayrı bir muamma!
Madem bu çocukları sütkardeşi yaptınız; sütkardeşi gibi, iki mahrem gibi yetiştireceksiniz! Kardeş olduklarını bilerek büyüyecekler. Birbirlerini kardeş olarak sevecekler.
İki namahrem gibi yetiştirmeyeceksiniz!
Bu konuda sorumluluk ailelerdedir. Günah ve vebal ailelerdedir.
Bu sebeple, soydan kardeş olmayan çocukların sütkardeşi olmalarında dinî bir fazilet yoktur.
Başka bir ifadeyle, birbirine mahrem olmayan çocukları birbirine mahrem yapmak sevaplı bir davranış değildir. Bunun dinî bir gerekçesi yoktur!
MELEKLER LÂTİFE YAPAR MI?
Seyfettin Öner: Melekler lâtife yaparlar mı?
Gönlü hoş tutan hoş sözlere ve içinde yalan olmamak kaydıyla güzel ve nükteli cümlelere lâtife denmiştir.
Melekler zaten lâtif varlıklardır, nuranî bir letafet içindedirler1, hoş ve güzel konuşurlar.
Nüktedan mıdırlar?
Eğer Allah emrederse nükte yaparlar. Çünkü onlar “emredileni yaparlar.”2
RİYAZET ORUCU NEDİR?
Said Okur: Riyazet orucu nedir? Bazı şeylerin yenmemesi, bazı şeylerin belli ölçülerde yenmesi gibi dinde bir riyazet orucu var mıdır?
Riyazet, zühd ve takvaya ulaşmak maksadıyla nefsi dünya zevklerinden uzak tutmaya, bu hedefe ulaşmak için yeme içmeyi, konuşmayı ve uyumayı son derece azaltmaya verilen tasavvufî bir isimdir. Dinde emredilen her oruç zaten insanı riyazete götürür.
Tasavvufta ruh ve nefis terbiyesini sağlamak için az yemek, az konuşmak ve az uyumak önemli bir düstur kabul edilmiştir.
Şam’ın büyük velilerinden Ebu Süleyman Dârânî: “Dünyanın anahtarı tokluk, ahiretin anahtarı açlıktır.” derdi.
Az yemek, az konuşmak ve az uyumak hakikat mesleğine de uygun düşmektedir. Nitekim Bediüzzaman Hazretleri açlığın Rahman ismine ulaşmanın bir vesilesi olduğunu bildiriyor.3
Peygamber Efendimiz de (asm) yeme içmeye dikkat çekerek: “İnsanoğlu karnından daha kötü bir kap doldurmamıştır. İnsana belini doğrultacak bir kaç lokma yeter.” buyurmuştur.
Dipnotlar:
1- Mektubat, s. 26. 2 -Nahl Sûresi: 50. 3- Barla Lâhikası, s. 188