Ethem Bey: “Hazret-i Yûsuf’un (as) kardeşi Bünyâmin, Hz. Yahyâ, Hz. Üzeyir ve Hz. Meryem’in babası İmran peygamber midirler?”
HAZRET-İ BÜNYAMİN
Bünyâmin, Hazret-i Yûsuf’un (as) öz kardeşidir. Kur’ân ayetlerine, “Yusuf’un kardeşi”1 olarak giren zatın Bünyâmin olduğu rivayet edilir. Peygamber olduğu konusunda her hangi bir haber mevcut değildir. Hz. Yûsuf’un (as), üvey kardeşlerince kuyuya atılmasından sonra babası Hz. Yakub’un (as) teselli kaynağı Bünyâmin olmuştur.
HAZRET-İ YAHYA
Hz. Yahya (as), Hazret-i Zekeriya’nın (as) yaşlılıkta ve kısır hanımından Allah’ın bir lütfu olarak dünyaya gelen oğludur. Kur’ân’da adı geçer. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Dünyaya geldiğinde, ‘Ey Yahya, Tevrat’a kuvvetle yapış!’ dedik. Ve daha çocukluğunda ona ilim ve hikmet verdik. Ona tarafımızdan bir şefkat ve günahlardan temizlik verdik. O da takva sahibi bir kul oldu.”2
Hazret-i Yahya’ya peygamberlik verilmiştir. Küçüklüğünde Tevrat’la amel etti. İsrail oğullarına Tevrat hükümlerine göre vaaz ve nasihatlerde bulundu. Hazret-i Musa’nın (as) şeriatına göre amel ederken, Hazret-i Îsâ’nın (as) peygamber olması üzerine Hazret-i Îsâ’yı (as) tasdik etti ve Hazret-i Îsâ’nın (as) şeriatıyla amel etmeye başladı.3
HAZRET-İ ÜZEYİR
Hz. Üzeyir (as), Kur’ân’da adı geçen salihlerdendir. Peygamber olup olmadığı konusunda sahih bir bilgiye sahip değiliz. Tevrat’ı ezberleyerek yazmış ve tahrif olmaktan korumuştur. Yahudiler kendisine “Allah’ın oğludur.” Diyerek dalalete girdiler.4
Şu ayette bahsedilen zat Hazret-i Üzeyir’dir:
“Yıkılıp harabeye dönmüş bir beldeye uğramıştı. Kendi kendine: “Acaba Allah bu beldeyi öldükten sonra nasıl diriltecek?” dedi. Allah da onu öldürüverdi. Ve yüz sene öylece bıraktı. Sonra tekrar diriltip: “Bu halde ne kadar kaldın?” diye sordu. O da, “Bir gün veya bir günden daha az.” Diye cevap verdi. Allah ise: “Yüz sene ölü kaldın!” buyurdu. “İşte yiyecek ve içeceğine bak ki, hiçbiri bozulmamış! Bir de merkebine bak! Kemikleri nasıl birbirinden ayrılmış! Senin yüz sene ölü kaldığını gösterir. Seni ise, insanlara bir delil olsun diye öldürüp dirilttik. Şimdi de kemiklere bak. Onu nasıl yerli yerine koyup et giydiriyoruz.” O da bu delilleri böylece apaçık görünce, “Bildim ki, Allah her şeye kâdirdir!” dedi.5
İMRAN HAZRETLERİ
İmrân ise Hazret-i Meryem’in babası, Hazret-i Îsâ’nın (as) dedesidir. İmrân’ın bağlı bulunduğu Mâşân oğulları Benî İsrâil’in gerek saltanat, gerekse din işleri bakımından reisleri idi. Bundan dolayı bu âilenin İsrâil oğulları üzerinde büyük nüfuzları ve şöhretleri vardı.
İmrân âilesi mânâsında bulunan “Âl-i İmrân” Kur’ân’ın 3. sûresinin adıdır. Kur’ân İmrân ailesinden mübârek bir âile olarak bahseder. Fakat İmrân’ın peygamber olduğu konusunda her hangi bir haber mevcut değildir.
İmrân’ın eşi Hânne yaşlanmış olmasına rağmen çocuk sahibi değildi, fakat çocuk sahibi olmak istiyordu. Bir çocuk vermesi için Cenab-ı Hakka ihlâs içinde duâ ediyordu. Bir gün hamile kaldığını öğrenince çok sevindi. Allah’ın bu büyük lütfuna karşılık karnındaki çocuğu Mescid-i Aksâ’nın hizmetine adamaya karar verdi ve dua etti.6
Çocuk doğmadan önce İmran vefat etti. Doğan çocuk ise bir kız çocuğu idi. Allah onun adağını bir kız çocuğu olarak kabul etmişti. Meryem, Allah’a adamış olarak Mescid-i Aksa’da yetişti.7 Burada vahye mazhar oldu ve Allah’ın emriyle Hazret-i İsa’yı dünyaya getirdi.
GÜNÜN DUASI
Ey eşsiz kemalat Sahibi! Ey emsalsiz emir Sahibi! Ey sınırsız hüccet sahibi olan Allah’ım! Bizi nimet, hikmet ve hidayet verdiğin kimselerin yollarına ulaştır! Bizi dalalete attığın kimselerin yollarından uzak eyle! Bizi gazabından muhafaza eyle! Âmin.
Dipnotlar:
1- Yûsuf Sûresi, 12/8, 69, 76.; 2- Meryem Sûresi, 19/12, 13, 14,15.; 3- Âl-i İmrân Sûresi, 3/39.; 4- Tevbe Sûresi, 9/30.; 5- Bakara Sûresi, 2/259.; 6- Âl-i İmrân Sûresi, 3/35.; 7- Âl-i İmrân Sûresi, 3/36, 37.