Tuba Hanım: “Hakikat Çekirdeklerinden ‘Küremiz hayvana benziyor; asar-ı hayat gösteriyor” cümlesiyle başlayan 105. maddeyi açıklar mısınız?”
Yerkürede Hayat
Bahsettiğiniz 105. Maddede yer küremizin hayvana benzediği, çünkü her yanından hayat fışkırdığı ve hayat emareleri gösterdiği; yumurta kadar küçülmesi halinde bir nevi hayvan olacağı; ya da bir mikrop, yer küremiz kadar büyüdüğü takdirde aynen yer küremize benzeyeceği beyan edilir. Ve ardından, hayattan ruha intikal edilir. Yer kürenin hayatı varsa, ruhu da vardır. Çünkü yer küre boş değildir! Yer kürenin ve hatta kâinatın her bir küresinin öylesine akıllı, isabetli ve istikametli hareketleri ve davranışları vardır ki, hayat, ruh ve şuur bu küreler için de, koca âlem için de, dev kâinat için de öyle uzak ve ulaşılmaz şeyler değildir! Öyleyse, İlâhî emre mazhar ve muhatap olan âlem, bir büyük insandan farksız olmalıdır!
Nitekim âlem insan kadar küçülse, yıldızları insanın vücut zerreleri ve cevherleri hükmüne geçecek; kendisi de şuur sahibi bir canlı hüviyetini kazanacaktır! Allah’ın böyle hayat ve ruh cevheri taşıyan çok mahlûkatı vardır.1
Ahirette Hayat
Saîd Nursî Hazretleri bu hususu Sünûhat’ta da ele alır. Cenab-ı Hak: “Âhiret yurdu var ya! İşte asıl hayat o!”2 buyurarak, hakikî hayatın âhiret hayatı olduğunu; hatta âhiretin hayatın ta kendisi bulunduğunu; başka bir ifadeyle, âhiret hayatının hiçbir zerresinin “ölü” olmadığını bildirmektedir. Bedîüzzaman, bu âyetin dehşetli bir sırrı açtığını; yani bu âyette, bu çokluklar âleminin başlangıcının vahdet olduğu gibi, nihayetinin de vahdete gittiğinin “hayat”la ifade edildiğini kaydeder.
Öyle ki, kâinata serpilmiş hayat katreleri ve pırıltıları, bir umumî hayatı göstermektedir. Zira hayat, hayat-ı ezelî olan Cenâb-ı Hakk’ın hayatının daimî tecellisinden başka bir şey değildir.3
Hayat öyle bir ezelî tecellidir ki, bütün âlem hayatın etrafında âdeta bir daire teşkil etmiş ve hayatı merkezine almıştır. Yani her şey hayatın etrafında mekik dokumaktadır. Bütün mevcudat hayata bakmakta, hayata hizmet etmekte ve hayat için lâzım olacak şeyleri yetiştirmektedir.
Demek kâinatın Hâlık’ı, kâinattan “hayat” istemektedir.4
Dünya Ahiretin Fidanlığıdır
Zerrelerin baş döndürücü hareketlerle hayvan, insan ve bitki hayatına bir misafirhane, bir kışla ve bir mektep gibi girerek hayatla nurlanmalarının; hususî bir talim ve terbiye içinde letafet kazanmalarının hikmeti budur; yani ebedî hayata mazhar olmaktır.
Vazife başındaki zerreler, âlem-i bekaya ve bütün cüzleriyle hayattâr olan âhiret yurduna birer zerre olmak için liyakat kazanmakla meşguldürler.5
Hayatın Aklı Kur’ân’dır
Bediüzzaman’a göre, Hazret-i Muhammed’in (asm) Peygamberliği ve Kur’ân, kâinatın umumî hayatı ile o kadar ilgilidir ki, Peygamberlik nuru gitse, kâinat divane olacak, vefat edecek; Kur’ân gitse, yer küre kafasını ve aklını kaybedecek, şuursuz kalmış olan başını bir gezegene çarpacak ve bir kıyameti koparacaktır.6
Bundandır ki, İslâmiyet vazgeçilmez vahdet ve hayat dinidir.
GÜNÜN DUASI
Ey istemediği şeyin olmasına Mâni’ olan! Ey zararlı şeyleri insan ve millet hayatından defeden ve faydalı şeyleri celb edip yaratan Allah’ım! Milletimizi fitnelerden ve fitnekârlardan ve zalimlerden ve kezzaplardan ve darbecilerden muhafaza eyle! Âmin.
Dipnotlar:
1- Mektûbât, s. 463. 2- Ankebût Sûresi, 29/64. 3- Sünûhât, s. 15 (yeni baskı: s. 84). 4- Mektûbât, s. 349. 5- Sözler, s. 510. 6- Lem’alar, s. 329.