Şu zulüm gören Arakan Müslümanlarını ve zalim Myanmar ülkesini bir parça tanıyalım mı?
İnançlarında sebat ettikleri için yıllar yılı zulümle, kanla iç içe yaşayan Arakan, Burma veya Birmanya adıyla da bilinen Myanmar’a bağlı bir dağlık bölgenin adıdır. Myanmar, Asya’nın güneydoğusunda Çinhindi yarım adasında bulunan bir ülkedir. Hindistan, Bengladeş, Çin, Laos ve Tayland ile komşu olan ülke, batıdan Bengal Körfezi ve Andaman denizi ile çevrilidir. Yaklaşık elli üç milyon nüfusa sahip olan Myanmar’da halkın yüzde seksen dokuzu Budist, yüzde dördü Müslüman, yüzde dördü Hıristiyan, yüzde ikisi Hindu, yüzde biri Animisttir. Müslümanların nüfusu yaklaşık iki milyondur ve Müslümanlar genellikle Arakan dağlık bölgesinde yaşamaktadırlar.
Bazı araştırmacılar Müslüman nüfusunu yüzde on dörte kadar çıkarıyor. Bunun sebebi, Müslümanların bir kısmının Myanmar’da vatandaşlıktan sayılmaması, bir kısmının Bengladeş, Pakistan, Suudi Arabistan, Ürdün ve Birleşik Arap Emirliklerinde mülteci olarak yaşaması nedeniyle nüfus sayısının net olarak tespit edilememesidir.
Ülkede Arakan bölgesinde yaşayan Rohingyalar, en kalabalık Müslüman topluluktur. Diğer Müslümanlara göre daha fakir olan Rohingyalar savaş, sürgün ve baskılara daha fazla maruz kalmışlardır.
Arakan Nasıl Müslüman Oldu?
Ülkeye İslam’ın ilk girişi hicri birinci asra kadar iner. Resulullah’ın (sav) sahabelerinden Vakkas bin Malik (ra) ve bir grup arkadaşı bu ülkeye ilk ayak basan Müslümanlardır. Keza hicri ikinci asırda Müslümanlara ait bir gemi Arakan’a yakın Bengal körfezinde batmış ve gemideki onlarca Müslüman karaya çıkarak Arakan’da yerleşmişlerdir. Bu Müslümanlar bir daha geriye dönmemişlerdir. Arakan’a yerleşen bu ilk dönem Müslümanları İslamiyet’in bu topraklarda yayılmasında büyük emek sarf etmişlerdir.
On üçüncü yüzyılda Arakan halkı tamamen Müslüman oldu.1430 yılında Süleyman Şah burada devlet kurdu. Bu devlet 1784 yılına kadar varlığını sürdürdü. Burma Sultanlığı tarafından bu devlet yıkılınca bölge iç karışıklıklara sahne oldu. Nihayet 19. Yüzyılda bu bölge İngiltere’nin sömürgesi altına girdi. Arakan’lı Müslümanları maden ocaklarında zorla çalıştıran İngiltere 1948 yılında Arakan’ı Burma Sultanlığına bırakarak bölgeden ayrıldı.
Burmalı Budistler, tarih boyunca her fırsatta Arakan’lı Müslümanlara büyük eziyetler etti. Onları sürekli olarak din değiştirmeye zorladı. Fakat Arakan’lı Müslümanlar her türlü baskıya göğüs gerdiler, dinlerini terk etmediler. Budistler işi katliamlara kadar götürdüler. 1942 yılında tüm Arakan’a yayılan bir katliamda 150 bin Müslüman öldüğü tahmin ediliyor. Bu katliam esnasında yüz binlerce Müslüman vatanını terk ederek komşu ülkelere sığındı.
Arakan’ın Çilesi Artarak Sürdü
1962 yılında askeri darbeyle iktidara gelen General Ne Win, devletin tüm imkânlarını Müslümanları yok etmek için kullandı. 1962-1984 yılları arasında yirmi bin Arakan Müslüman’ı katledildi. Müslümanların tüm mal varlıklarına el konuldu. Devletin iletişim araçları, İslam dini hakkında yalan ve iftiralar yaymak için kullanıldı. 1978 yılının baharında, iki yüz bin Müslüman, Bangladeş’e göçmek zorunda kaldı.
1990’lardan sonra Müslümanlar tekrar büyük bir kıyıma uğramış ve yine 200.000 kişi 1992 yılında Bangladeş’e sığınmak zorunda kalmıştır.
Dünya Kamuoyu Susmamalıdır
Budist çetelerin zulmü cinayet, toplu tutuklamalar, tecavüz vakaları ve işkence suretinde günümüzde de devam ediyor. Myanmar Müslümanları’nın evleri ve işyerleri ateşe veriliyor. Gençler keyfi tutuklamalar yüzünden yaşadıkları yerlerden kaçıyorlar. Budist çeteler, Müslümanlara ait olan ev, cami, işyerleri ve araçlarını kundaklamaya devam ediyor.
2012 – 2013 yıllarında Myanmar’da tekrar patlak veren şiddet olayları yüzünden, yaklaşık 140 bin kişi yer değiştirmek zorunda kaldı. Budist çetelerin kontrolünde yaşanan bu olaylara Türkiye dışındaki ülkelerin büyük kısmı sessiz kaldı.
Tarihi zulüm ve işkencelerle dolu Arakan Müslümanları, çaresiz bir şekilde eziyet görmeye devam ediyor. En tabii insan hakkı olan yaşama hakkı ve ibadet etme hakkına kavuşmaları için bir an önce, Arakan’da etkin adımlar atılmalı, akan kan derhal durmalıdır.
Birleşmiş Milletler ve Müslüman kamuoyu susmamalıdır.