Erol Bey: “Kabirde makamlar gösterilirse ruh mahşere makamını bilerek mi çıkıyor? Bu durumda mahkemenin bir değeri kalır mı? Mahşerden beraat alarak geçen bir kişi bir de Sırat üzerinde Cehenneme düşmeme korkusu yaşar mı? O zaman mahşerde tecelli eden beraat Sırat üzerinde geçersiz mi oluyor?”
MERHAMET VE ADALET FARKLI TECELLİLERDİR
1- Âhirette hiçbir şey bu dünyadaki gibi cereyan etmez. Dünya teklif yurdu, âhiret ücret yurdudur. Dünya hikmet yurdu, âhiret kudret yurdudur. Orada zaman farklıdır. Orası ezeliyet, ebediyet ve sonsuzluk ülkesidir. Sonsuzluk, Üstad Bedîüzzaman Hazretlerinin ifâdesiyle, maziyi, hâli ve istikbali iç içe ve birden tutar.1 Orası kesret dâiresi değil, çokluklar ülkesi değil, vahdet dâiresidir.2 Orada hakîkatlere bakışımız farklıdır. Burada îmân konusu olan âhiretle ilgili hemen her haber, orada müşahedemiz altında olacaktır. Kabir suâli, kabir azabı, mahşer, sırat, Cennet, Cehennem... vs. uhrevî hâdiseler buradaki gibi haberden ve îmân konusu olmaktan çıkacak, birer yaşanılan gerçek olarak bizi saracaktır. İmtihan yoktur artık. İmtihan dünyada kalmıştır. Her şey dünyada attığımız tohumların meyvesi ve fidanı olarak karşımıza çıkacaktır.
2- Hâkimin şefkati ve merhameti ayrı... Mağfireti, affı ve bağışlaması ayrı... Kahrı, gazabı, celâli ve galibiyeti ayrı... Hikmeti, hükmü, kararı ve adaleti ayrıdır. Hâkim, suçluyu idamla yargılar, fakat sonra döner şefkatinden ve merhametinden kalemini kırar.
Keza, Hâkim-i Ezelî olan Cenâb-ı Hakkın, ölümle yüksek huzuruna aldığı kuluna, dünyada Kendi Zât-ı Ulûhiyetine sığınmayı ihmal etmemiş kuluna, her ne kadar günahkâr da olsa, her ne kadar hesabı görülecek işleri de olsa, Cennetinden ve rahmetinden bir esinti hissettirerek istirahatını temin etmesi şefkatinden ve merhametindendir. Hesap ve yargılama ayrı, şefkat ve merhamet ayrı tecellilerdir. Zaten Peygamber Efendimizin (asm) ihbarıyla Cennet de, Cehennem de bize uzak değildir; bize ayakkabımızın bağından daha yakındır.3
KABİRDE SEBAT
3- Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Müslüman, kabrinde Rabb’inden ve Peygamberinden sorulduğunda Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed’in (asm) Allah’ın elçisi olduğuna şahadet eder. Bu şahadet, Allah’ın, “Allah iman edenlere dünya hayatında da, âhiret hayatında da sabit sözlerinde daima sebat ihsan eder.”4 Mealindeki yüksek âyetinin gerçekleşmesidir.”5
Bu hadiste dünyada iman üzere sebat eden bir kulun kabir suali sırasında da iman üzere bulunacağı müjdelenmiştir. Cenâb-ı Hak dilerse bu kuluna Cennetini gösterir.
4- Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) bildiriyor ki: “Kul kabre konulduğunda, dostları dönüp gittiği ve onların ayak sesleri henüz işitildiği sırada iki melek gelir. Onu oturturlar ve Hazret-i Muhammed’in (asm) kim olduğunu sorarlar. O mü’min ise şöyle der: “O’nun Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik ederim.”
Bunun üzerine kendisine:
“Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı Cennet ile değiştirdi.” denir.
O kişi her iki yerini de görür. Kabri yetmiş arşın genişletilir. Kıyâmet Günü insanlar diriltilinceye kadar kabri hoş kokularla doldurulur.”6
Burada bir hesap görme ve yargılama yoktur. Burada vazifeli melekler kulun imanda sebat üzere olduğunu tesbit ediyorlar ve kulu imandaki sebatı dolayısıyla Cennet ile müjdeliyorlar. Bu kul mahşerdeki Mahkeme-i Kübra’dan kurtulmuş değildir. Fakat bu kulun affedilmeye ve bağışlanmaya liyakati vardır. Cenâb-ı Allah’ın bu liyakat üzerine kulunu bağışlaması umulmaktadır. Muhtemelen mahşerde o da gerçekleşecektir.
Mahşerde Beratını Alan Sırattan Korkusuz Geçer
5- Esas olan Allah’ın haksızlık yapmayacağını ve zulmetmeyeceğini bilmek ve buna iman etmektir. Dünyada verilen haberlerle yetinmek, âhireti müşâhede etmeyi âhirete bırakmaktır. Dünyada gayba imanı en yüksek kemal saymak; gaybın ayrıntısını görmeyi âhirete bırakmaktır.
6- Nihayet berzah âlemi de, mahşer ve sırat da âlem-i gaybtan olduğundan; berzahta gideceğin yerin gösterilmesi mahşerdeki büyük muhakeme ile çelişmez.
7- Mahşerde beraatını alan bir kul artık Sırat üzerinden korkusuzca Cennete gider. Cehenneme düşme korkusu çekmez. Çünkü beraatını almıştır.
Dipnotlar: 1- Sözler, s. 430. 2- Mektûbât, s. 223. 3- Riyâzu’s-Sâlihîn, 444. 4- İbrâhîm Sûresi: 27. 5- Riyâzu’s-Sâlihîn, 426. 6- Câmiü’s-Sağîr, 1/558.