"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnanarak duâ etmekle ne kazanırız?

Süleyman KÖSMENE
28 Ağustos 2017, Pazartesi 00:05
Sedat Bey: “Hadiste geçiyor: “Allah’a duânızı kabul edeceğine inanarak duâ edin. Şunu bilin ki, Allah kendisinden başka bir şeyle meşgul ve gafil kalbin duâsını kabul etmez.”1 buyuruyor. Eğer duâmızın kesinlikle kabul edileceğine inanırsak, onunla ilgili bir daha duâ etmeme ihtimalimiz doğmuş olmaz mı?”

DUÂDA HÜSN-Ü ZAN

Bu hadis-i şerif bize Allah’ın duâları kabul edip etmeyeceğini sorgulama hakkı vermiyor.

Bize duâ adabı öğretiyor.

Allah’tan her şeyi isteyebileceğimizi; ama istediğimiz şeyi vereceğine inanarak istememizi tavsiye ediyor. Allah hakkında su-i zandan kaçınmamızı, hüsn-ü zan etmemizi emrediyor.

Nitekim bir hadis-i kutside Cenâb-ı Hak: “Kulum Beni nasıl tanırsa onunla öyle muamele ederim.”2 buyuruyor.  

Yani kulum Benim hakkımda su-i zan ediyorsa, yani Benim duâyı kabul etmeyeceğime inanmışsa, onun bu zannı duâsının kabulüne bir engeldir. Benim hakkımda hüsn-ü zan ederse, yani duâyı kabul edeceğime inanmışsa, kulumun bu iyi zannı duâsının kabulüne de önemli bir basamaktır. Hem duâsını daha içten yapar. Hem de beni doğru tanımış olur. 

DUÂDA SAMİMİYET

Bu hadiste vurgulanan en önemli husus, duâda samimiyetin şart olduğudur.

Duâmda samimî olursam, duâ ederken başka şeyle meşgul olmam. Tabir caizse, meşhur ifadeyle, elim işte, gözüm oynaşta olmaz. 

Elim de, gözüm de, kulağım da, kalbim de, aklım da, duygularım da, mümkünse el birliği ederler ve duâya iştirak ederler. 

Duâ ederken gafil olmamaya çalışırım. Yani istediğim şeyi kâinatın Sahibinden istediğimi bilir ve doğrudan O’na ve sadece O’na yönelirim.

Bir fakir ihtiyacı için Valinin kapısına gidiyor. Bin bir rica ve randevüden sonra Vali tarafından kabul ediliyor. Valinin kapısını çalıyor. Kapı açılıyor. 

Adam bu esnada yüzünü ve yönünü validen çevirse, valiye arz-ı hürmet etmese, isteklerini ağzının ucuyla sıralasa, bu esnada gözleri koltuklarda, kulakları müzikte, elleri başka bir işle meşgul olsa… Dileği kabul mü görür, yoksa kınanır ve dışarı mı atılır?

Duâ ederken Allah’a olan yönelişimiz, Allah’a olan inancımız, Allah’a olan saygımız, Allah’a olan samimiyetimiz, bir şey isterken valiye gösterdiğimiz yönelişimizden, inancımızdan, saygımızdan ve samimiyetimizden geri kalmamalı!  

DUÂDA DÜZGÜN ADIMLAR

İnanalım ki, Allah duâmızı kabul eder. Ama biz duâmızı doğru araçlarla yapalım. 

 Duâmıza doğru adımlarla yürüyelim. 

 Duâmızın fiilî yönü varsa elimizden gelen çabayı esirgemeyelim. 

Tembellik yapmayalım. Havalecilik yapmayalım. Vurdumduymazlık yapmayalım. Biz davranışlarımızı düzeltelim. Allah’ı imtihan etmeyelim. Meselâ, “Allah’ım! Azabından koru!” diye duâ eden birisi, günaha, isyana, tuğyana karşı cür’etkâr olmamalı. “Allah’ım! Salih kullarının arasında beni Cennetine al!” diye duâ eden birisi, Allah’ın salih kulları gibi, elinden geldiğince salih ameller işlemeye gayret etmeli. “Allah’ım! Resulullah’ın (asm) şefaatine nail eyle!” diyen birisi, elinden geldiğince Sünnet-i Seniyyeyi yaşamaya gayret etmeli. “Bana bir ev nasip et!” diye duâ eden birisi, ev almak için gerekli girişimler ne ise, helâl yollardan başvurmalı, fiilî adımlar atmalıdır.     

DUÂMIZIN KABUL EDİLECEĞİNE İNANALIM!      

Duâmızın kesin kabul edileceğine inanırsak bu bizi duâdan uzaklaştırmaz, duâ konusunda gevşeklik vermez, ihmalkâr davranmamızı gerektirmez. Bilâkis bizi daha çok duâya kamçılar, bizi daha çok Allah’ın rahmet kucağına atar.

Düşünün, bir kimseden bir şey isteyeceksiniz. Vereceğine inanırsanız istersiniz. İnanmazsanız istemezsiniz. Verecek, ama bazı şartları varsa, o şartları yerine getirirsiniz. Öte yandan unutmayalım ki ümitle yapılan duâ, ümitsizce yapılan duâdan daha faziletlidir, daha sevaplıdır, daha tedavi edicidir, daha pozitif kılıcıdır, daha yapıcıdır, kulluğa ve ubudiyete daha çok yakışır.

Ve duâmızı daha çok kabule yaklaştırır.

Dipnotlar:

1- Camiü’s-Sağir, 1/s. 115. 

2- Sözler, (8. Söz) s. 39; Buhari, Tevhid, 15; Tirmizi, Tevbe, 1.

Okunma Sayısı: 23440
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan çalışan

    28.8.2017 12:37:31

    Demek, dua bir sırr-ı ubûdiyettir. Ubûdiyet ise, hâlisen livechillâh olmalı. Yalnız aczini izhar edip, duaile Ona iltica etmeli, rububiyetine karışmamalı. Tedbiri Ona bırakmalı, hikmetine itimad etmeli,rahmetini itham etmemeli.Çünkü sultanı kainat birdir.Herşeyin dizgini onun elinde,herşeyin anahtarı onun yanında,her müşkül onun emri ile hallolur. Onu bulsan her matlubunu buldun,Hadsiz minnetlerden ,korkulardan kurtuldun.Diyebilen insan, hem dünyada hemde ahirete huzura kavuşur.

  • Ramazan çalışan

    28.8.2017 10:58:29

    Evet, bana öyle bir Hâlık ve Rab lâzım ki, en küçük hâtırât-ı kalbimi ve en hafî niyazımı bilecek; ve en gizli ihtiyac-ı ruhumu yerine getirdiği gibi, bana saadet-i ebediyeyi vermek için, koca dünyayı âhirete tebdil edecek ve bu dünyayı kaldırıp âhireti yerine kuracak; hem sineği halk ettiği gibi semâvâtı da icad edecek; hem güneşi semânın yüzüne bir göz olarak çaktığı gibi, bir zerreyi de gözbebeğimde yerleştirecek bir kudrete mâlik olsun. Öyleyse, benim Rabbim Odur ki, hem hâtırât-ı kalbimi ıslah eder, hem cevv-i havayı bulutlarla bir saatte doldurup boşalttığı gibi dünyayı âhirete tebdil edip, Cenneti yapıp, kapısını bana açar, “Haydi, gir” der. Diyen bir rabbe hulusi kalb ve tam teslimiyet içinde dua etmek lazım.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı