Hüseyin Bey: “Sanki fetret devri yaşıyoruz. Bazen namaz kılmasını hiç bilmeyen, hiç dua ve sure öğrenmemiş bulunan gençlerle karşılaşıyoruz. Bunlar İslam’ı yeni seçmiş kişiler değil. Ama nasıl bir ihmalliktir bilemiyorum. Böyle bir genç namaz kılmak isterse nasıl kılacaktır?”
KAYBEDİLECEK TEK BİR FERT YOKTUR
Ülkemiz bir İslâm ülkesi olmakla beraber, asrımızda bir fetret dönemi yaşadığı muhakkak.
Din namına tek bir kelime bile öğrenmemiş olarak yetişen insanımızın varlığı üzücü bir tablo olmakla beraber, bir gerçek.
Fakat zararlı yolun neresinden dönülürse kârdır.
Namaz kılmasını hiç bilmeyen, hiç namaz kılmamış, hiç dua ve sure bilmeyen birisi isterse elbette namaz kılabilir.
Dinimiz böyle insanları da kucaklamaya hazırdır.
Ahiret ve ebedi hayat söz konusu olunca, kaybedilecek tek fert yoktur.
BİLGİSİZLİK NAMAZA ENGEL DEĞİLDİR
Namaz kılmaya bilgisizlik engel değildir. Yeter ki kul istesin. Yeter ki gönül bunu arzu etsin.
Çünkü İslâmiyet namazı insanın özel şartlarına kadar indirgemiş ve kolaylaştırmıştır.
Çünkü İslâmiyet’te esasen zorluk yoktur. İslâmiyet’in tüm emir ve tekliflerine kolaylık nüfuz etmiştir.
Çünkü İslâmiyet rahmet dinidir.
Çünkü Allah Ğafûr ve Rahîm’dir.1
Çünkü Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) “Âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.”2
Çünkü İslâmiyet tüm dünya insanını kucaklamakta, tüm bölgelerin halklarını muhatap almaktadır.
Çünkü insan—farkında olsun veya olmasın—rahmete ve mağfirete ekmekten, sudan ve havadan daha çok muhtaçtır. İnsan acizdir. İnsan zayıftır. İnsan fakirdir. İnsan günahkârdır.
İLK YAPILACAKLAR
İslâmiyet’e yeni giren veya ibadete yeni başlayan bir Müslüman, ilk plânda namazın on iki farzını öğrenir ve hemen ilk vakitte uygulamaya başlar. Yani namazın farzları arasında bulunan temizliği, gusül abdesti ve namaz abdesti almayı, üstünü, başını ve namaz kıldığı yeri temiz tutmayı ve tahareti birinci plânda öğrenir. Namazı vakti içinde kıbleye dönerek kılacağını öğrenir. Bunlar zor şeyler değildir ve namazın farzlarındandır.
Sonra hemen Fatiha Suresini öğrenir. Fakat Fatiha Suresini öğrenme süreci içerisinde namaz vakti girmişse namazını ihmal etmez; kılar. Bu durumda namazını şöyle kılar:
Dört mezhebe göre, bu durumda kişi Kur’ân-ı Kerim’den Fatiha’ya denk her hangi bir ayet biliyor ise Fatiha yerine okur; yalnızca kısa bir ayet biliyor ise bildiği ayeti Fatiha Suresi kadar tekrar eder. Nitekim Cenâb-ı Hak; “O halde Kur’ân’dan kolay geleni okuyun”3 buyurmuştur. Peygamber Efendimiz de (asm): “Namaza kalktığın zaman abdestini tam al; sonra kıbleye dön; sonra da Kur’ân’dan sana kolay geleni oku”4 buyurmuştur.
Bunu da yapmaya şimdilik güç yetiremeyen kimse, Fatiha Suresi okuma süresi kadar içinden “Allah… Allah… Allah… Allah…” der. Bunu da bilmiyor ise kıyamda Fatiha Suresi okuyabilecek kadar bekleyip susar, tefekkür eder.
Veya Fatiha Suresini öğreninceye kadar namazda bir imama uyar. Fatiha Suresinden sonra Ettahıyyâtü’yü öğrenir. Daha sonra zamm-ı sûre olarak okuyabileceği kısa sureleri öğrenir. Daha sonra ise namazın diğer dua, zikir, tekbir ve tespihlerini öğrenir. Fakat bu süreçlerin hiçbir yerinde namazı terk etmez.
BİLMEYENİN İZLEYECEĞİ YOL
Dua, zikir, tekbir ve tespihleri yerli yerince bilmese de namazını kılar. Şöyle kılar:
1- Mümkünse bir imama uyar. Bu durumda hiçbir şey okumasına gerek kalmaz.
2- Bir imama uyma imkânı yoksa kendisi Allah rızası için namaz kılmaya niyet eder, başlangıç tekbirini alır, kıyamda durur, kıraatini yukarıda ifade ettiğimiz şekillerden biriyle yapar, rükû yapar, secde yapar, ikinci rekatı da aynı şekilde kılar, ardından teşehhüt miktarı (Ettahıyyâtü’yü okuyacak kadar) oturur.
3- Bu hareketlerin içinde yer alan tespih, tekbir, dua ve zikirleri bilmese de bu hareketleri yapar; bu duaları ise bilâhare öğrendikçe okumaya başlar. Öğrendikçe namazını kemale erdirir.
4- Yeni öğrenen birisinin, eksikleriyle beraber kıldığı bu namaz, inşallah salihlerin namazından yazılır. Bediüzzaman der ki: “Bir âmînin -velev hissetmezse- namazı, büyük bir velinin namazı gibi, şu nurdan bir hissesi var, şu hakikatten bir sırrı vardır.”5
Allah kabul etsin.
Dipnotlar:
1- Zümer Sûresi, 39/53,
2- Enbiyâ Sûresi: 107
3- Müzemmil Sûresi, 73/20,
4- Buhârî, Vüdû’, 29
5- Sözler, s. 247