Turhan Bey: “Bediüzzaman 2. Şuâda, 30. Lema’da ve başka yerlerde bir karıncanın Firavun’u, bir mikrobun bir Cebbarı helâk ettiğinden bahsediyor. Bu olay nasıl gerçekleşmiştir?
UNSURLAR VE ZALİMLER
Unsurlar ve zalimler hiç geçinmezler. Zalimler ne zaman haddi aşsalar, ilk tokadı unsurlardan yerler, yemişlerdir. Unsurlar kendilerinde tecelli eden Esma hesabına zalimlere ölüm ve helâk tokadı vururlar.
Aslında tabiî ki vuran Allah’tır. Unsurlar, Allah’ın sadece kuludurlar, ordusudurlar.
Şiddetli su ve tufan unsuru Nuh ‘Aleyhisselâmın kavmini1, şiddetli rüzgâr ve hava unsuru Hud Aleyhisselâm’ın Ad kavmini2, bulut unsuru ve şiddetli gök gürültüsü Salih Aleyhisselâmın Semud kavmini3, pişmiş balçık ve taş unsuru Lut Aleyhisselâmın kavmini,4 ebabil kuşlarının attığı sert çamur ve pişmiş taş unsuru Ebrehe ordusunu5, çekirge, haşerat, kurbağa ve kan unsuru Firavun kavimini6 helâk etmiştir. Nice mikrobun nice cebbarı yere serdiği de neredeyse adiyattan olmuştur.
Kur’ân bu olaylardan muhtelif sûre ve âyetlerinde bahsediyor.
FİRAVUN KAVMİNİ CANINDAN BEZDİREN TOKATLAR
Musa Aleyhisselâm mu’cizesiyle sihirbazlara galip geldikten sonra Firavun kavmi içinde on sene kaldı. Bu süre içinde Firavun kavmi iman ile küfür arasında gidip geldi. Felâket gelince iman ettiler, felâketten kurtulunca küfre döndüler. Sihirbazlarla beraber çoğunlukla iman eden kavim, Firavun’un baskısıyla küfre döndü. Bu defa yağmur ve sel felâketi geldi. Günlerce geceli gündüzlü yağmur yağdı. Kavmin evlerine boğazlarına kadar su doldu. Böyle günlerce kaldı. Kavim Hz. Musa’ya (as) yalvardı: “Rabbine duâ et, başımızdan bu belâyı kaldırsın. Sana iman edeceğiz!” dediler.
Hz. Musa (as) duâ etti, sular çekildi. Her taraf yeşilliklerle, bolluk ve bereketle doldu, taştı. Bu defa kavim, “Bu bir felâket değil, tabiatın bereketiymiş! Musa’nın Rabbi ile alâkası yokmuş!” dediler ve inkâra saptılar.
Ardından çekirge afeti geldi. Bulutlar halinde toplu çekirge sürüleri, ekinlerini, meyvelerini ve yiyeceklerini yedikten sonra, evlerine saldırdılar, üstlerine başlarına üşüştüler.
Kavim Hz. Musa’ya koştu, yalvarıp feryat etti.
Hz. Musa (as) duâ etti. Allah kuvvetli bir rüzgâr ile çekirgeleri denize döktü. Kavim bu defa, “Rüzgârla Musa’nın Rabbinin ne alâkası var ki?” dedi ve tekrar inkâra saptı. Ardından bit musallat oldu. Ekinleri ve meyveleri bitler ve kurtçuklar yerken, bitler elbiselerinin içine giriyor ve kanlarını emiyordu. Tekrar Hz. Musa’ya koştular, yalvardılar. Hz. Musa (as) duâ etti, bitten kurtuldular.
Ama çok geçmedi. “Bunlar sihirden başka bir şey değil” dediler ve küfre döndüler. Bu defa kurbağa belâsı geldi. Evlerine ve elbiselerine saldırgan kurbağalar doluştu. Tekrar tövbe ettiler, kurbağadan kurtuldular. Fakat tövbeleri çok sürmedi. Yeniden inkâra kalktılar. Bu defa kan belâsı yakalarından tuttu. İçtikleri ve kullandıkları sular kana döndü. Ağızlarından ve burunlarından kan geliyordu.7
Kavim tekrar tövbe etti. Kandan kurtuldular.
Fakat çok geçmedi, yine saptılar. Bu defa da karınca sürüleri belâ oldu.
KARINCALAR FİRAVUNUN SARAYINDA
Yığınlar halinde karıncalar evlerine ve elbiselerine doluşmaya başladı. Karıncalar yiyecek namına ne varsa taşıyıp tükettiler. Yedikleri yemeklerin içine doldular. İnsanların elbiselerinin içinden bedenleri üzerine yürüdüler ve bedenlerini ısırdılar, taciz ettiler.
Nihayet evlerinin üstüne tuğladan ve kireçten karıncanın yürüyemeyeceği kaygan sütunlar yaptılar ve yemeklerini bu sütunların üzerine koydular.
Fakat bu da çare olmadı. Karıncalar bu sütunlara da tırmandı ve burada da yemek kaplarına doluştular. Firavun kavmini canlarına bezdirdiler.
Bu esnada Hz. Musa (as) Allah’ın varlığını, vahdaniyetini ve her şeye hâkimiyetini her fırsatta anlatıyor ve onları bıkmadan imana dâvet ediyordu.
Nihayet karınca ordusu rüzgârla ve yağmurla zaten iyice gevşeyen ve dökülmeye yüz tutan Firavun’un saray duvarının taş, çamur ve sıva taneciklerini söküp taşıyarak Firavun’un gözü önünde, Firavun’un bağırmasına ve etrafına yağdırdığı emirlere aldırmadan Firavun’un sarayını yerle bir ettiler.8
Bediüzzaman bu olayı şöyle anlatıyor: “Vahdette, ferdiyette, bir karınca bir Firavunu, bir sinek bir Nemrud’u, bir mikrop bir cebbarı o intisap kuvvetiyle mağlûp edebildiği gibi, nohut tanesi küçüklüğünde bir çekirdek dahi, dağ gibi heybetli bir çam ağacını omuzunda taşıyabilir.”9
Dipnotlar: 1- Ankebut Sûresi. 14. 2- Fussilet Sûresi: 16. 3- Şems Sûresi: 13-14. 4 - Hud Sûresi: 82. 5- Fil Sûresi: 4, 6 -Araf Sûresi: 133. 7- İbn-i Kesir, 2/46. 8 - Araf Sûresi: 137; Tefsiri için: Hak Dini Kur’ân Dili, Araf Sûresi tefsiri. 9- Lem’alar, s. 315; Şuâlar, s. 28.