Recep Bey: “Felçli ve yaşlı yatalak bir hasta namazını nasıl kılar? Nasıl abdest alır?”
ÖZÜR SAHİBİNE KOLAYLIK VARDIR
Öncelikle bütün hastalarımıza geçmiş olsun diyor; hastalığı ve yaşlılığı, görünen ve bize bakan yüzü zahmetli, görünmeyen ve ahirete bakan yüzü rahmet yüklü bir tecelli olarak bize gösteren Cenâb-ı Allah’a sonsuz şükürler ediyoruz.
İslâm dîni kolaylık dînidir.
Hastalarımızın ve yaşlılarımızın ibadet adına yapabildikleri onlar için inşallah makbuldür. Şöyle ki: 1- Hadesten taharet ve necasetten taharet konularını sizin yardımınızla yapabiliyorsa, bundan sevap ve feyiz cihetiyle hem siz ve yardım eden kimseler, hem de inşallah kendisi yararlanır.
Üç gramdan fazla olmayan katı necaset veya el ayasından fazla olmayan sıvı necaset böyle zorunlu hallerde namaza zarar vermez. Bu ölçüleri koruyabilmesi için şüphesiz ev halkının yardımına ve şefkatine ihtiyaç olacaktır. Bu yardımı, yaklaşımı ve şefkati gösteren herkes bu yaşlının sevabından, feyiz ve bereketinden –belki başka yerde bulamayacağı ölçüde- hissedar olur.
Görünürde üstünde ve başında necaset olmadığında ise, konuyu vesvese haline getirmeden abdest alıp namazını kılmasında hiçbir sakınca yoktur.
2- Eğer bir namaz vaktinden fazla sürecek ölçüde sürekli kanaması veya akıntısı varsa, bu kendisini özür sahibi kılar. Bu durumda tampon koyma, pansuman yapma gibi araçlarla mümkün mertebe o bölgenin temizliği yapılır. Kesilmeyen kanama veya akıntı sürdüğü halde namazını kılar. Çünkü özür sahibidir.
3- Özürlü kimsenin akıntıdan dolayı elbisesi kirlendiğinde, eğer namazını bitirmeden yeniden akıntı olacağına inanıyorsa elbisesini değiştirmesine gerek yoktur. Fakat namazını bitirene kadar artık başka akıntı olmayacağından emin olursa, elbisesini yıkar veya değiştirir.
GÜÇ YETİŞTİREMEYENE YARDIMCI OLMAK SEVAPTIR
4- Abdest almada sıkıntı çekiyorsa, bulunduğu yerde veya yattığı yerde abdest alması için yardımcı olunabilir. Bu sevaptır. Meselâ sıcak su hazırlanabilir. Yıkayamadığı abdest azaları yıkanabilir.
5- Eğer yaşlılığı ve hastalığı dolayısıyla abdest alma imkânı hiç yoksa temiz bir taş veya mermer parçası üzerinde teyemmüm yaptırılır.
6- Ayakta namaz kılamıyorsa, oturarak kılar. Oturarak kılamıyorsa, nasıl kolayına geliyorsa öyle kılar. Seccade üzerinde kılamıyorsa, yattığı yerde kılar. Bu durumda gösterebildiği namaz hareketlerini gösterir. Eğer hiçbir namaz hareketi gösteremiyorsa, namazını ima ile kılar.
Namaz kılabilmesi için kıbleye dönmesine ve yattığı yerin namaz kılmasına uygun hale getirilmesine yardımcı olunur.
7- Oturarak namaz kılan kimse rükû ve secde yapabiliyorsa yapar; yapamıyorsa ima ile yapar. Bu durumda secde için yaptığı ima, rükû için yaptığı imaya göre biraz daha eğimli olur ki bu vaciptir. Ayakta durabildiği halde oturmaya ve rükû ve secde yapmaya muktedir olmayan kimse ise, rükû ve secde için, ayakta iken ima eder. Bu durumda yine secde için, rükû için eğildiğinden biraz fazlaca eğilir.
HİÇBİR ŞEYE MUKTEDİR DEĞİLSE
8- Ayakta durmaya da, oturmaya da muktedir olmayan kimseler namazlarını mümkünse ayakları kıbleye gelecek şekilde arkası üzerine yatarak kılarlar. Bu durumda yine mümkünse başları altına bir yastık koyarak başlarını hafifçe kaldırırlar ve böylece kıbleye dönmeleri sağlanmış olur. Rükû ve secdeleri ise ima ile yaparlar. Bunlar mümkün değilse, imkânları ölçüsünde önce sağ yanı üzerine döner; bu da mümkün değilse dilediği gibi ima ile kılar.
9- Yatarak ima ile de namaz kılmaya güç yetiremeyen ve bu şekilde beş vakitten fazla hastalığı devam eden kimseler için artık, muktedir olana kadar, Hanefî Mezhebine göre namazın farziyeti düşer.
Şafiî Mezhebi ise kılabiliyorsa göz ile kaş ile ve hatta kalp ile imada bulunarak kılması gerektiğine hükmetmiştir. Buna da güç yetiremeyenler, iyileştikleri zaman kaza ederler. Eğer iyileşmeden ölüm gelirse, inşallah Allah onları affeder.
Allah kabul etsin. Âmin.