SEVİNÇ VE GÖZYAŞLARINA BOĞULDUK
Âyetül-Kübra Risalesinin cifrî ve ebcedî makamı 666’dır. Üstad Hazretleri bundan şöyle bir lâtif manaya işaret ediyor: Bu rakam Kur’ân’ın âyet sayısı olan 6666’nın dört mertebesinden üç mertebesidir. Bu bir işarettir ki, bu Risale Kur’ân âyetlerinin bir lem’asıdır, bir parlak tefsiridir ve Kur’ân’ın senasına mazhardır.1
Yeni Asya, Risale-i Nur’ların basımı devlet tekeline alınmasın ve siyasete de malzeme olmasın diye 666 gün hukukî yollardan mücadele vermiş, 666. Gün bandrol almıştır. Demek oluyor ki, Yeni Asya Risale-i Nur’ları aslına sadık kalarak basmak, neşretmek ve devlet tekeline rıza göstermemek meselesinde haklıdır ve bu meseleyi takip edip sonuçlandırmasıyla -inşallah- Üstadın senasına mazhar olmuştur.
666 Gün Risale-i Nur’ların hür bir biçimde bandrol aldığı gün olarak tarihin kayıtlarında yerini almıştır.
Öncelikle belirtelim ki: Bu süreci başından beri müsbet manada takip eden siyasî ve sivil çevrelere, Yeni Asya Hukuk Bürosuna, Yeni Asya gazetesine, Yeni Asya camiasına, Anayasa Mahkemesinin ve Danıştay’ın adil hâkimlerine, hassaten şanlı ecdadına yakışır bir asaletli duruş sergileyerek, Risale-i Nur’ları aslına uygun şekilde basan herkese şanlı ecdadı namına muvafakat veren muhterem Saadet Kaynak’a ve Seyda Ünlükul’a okuyucularım adına en içten teşekkürlerimi sunarım.
Bizleri sevinç gözyaşlarına boğdular.
Allah milyonlar kere razı olsun. Âmin.
BU HAKKIN ZAFERİDİR
Risale-i Nur’lar bir zümrenin malı değil, ümmetin ortak malıdır. Her hür eserin devlet tekeline girmesi nasıl zalimane bir mahkûmiyetse, sivil ortamında serbestçe neşredilmesi de hem eserin, hem de okuyucularının en asil hakkıdır.
Şimdi hak yerini bulmuştur.
BU HUKUKUN ZAFERİDİR
Risale-i Nur’lar tarihte en zorba devirlerde bile tahakküm altına girmedi. Kendini siyasete kullandırmadı. Haktan ve hukuktan ayrılmadı. Kendini hep hukuk çerçevesinde savundu ve iki binden fazla mahkemeden hep beraat aldı.
İşte bu son iki şerefli mahkemenin kararları da hukuk tarihine altın harflerle yazıldı. Hukuk tahakküme boyun eğmemekle rüştünü ispat etti.
BU DUÂNIN ZAFERİDİR
Sağduyulu Nur Talebeleri 666 günden beri Risale-i Nur tahakkümden kurtulsun, aslına uygun olmak şartıyla serbestçe basılabilsin diye duâ ettiler.
Demek duâları makbul oldu ki, bu göz yaşartıcı kutlu ve mutlu netice alındı.
BU İHLÂSIN ZAFERİDİR
Üstad Hazretleri, “Bir zerre ihlâslı amel, batmanlarla halis olmayana müreccahtır.”2 diyor.
Risale-i Nur’dan hep şu dersi aldık: Yüzde bir de olsanız, ihlâslı iseniz kazanırsınız.
Elhamdülillahi haza min fazli Rabbi.
BU YENİ ASYA’NIN ZAFERİDİR
Yeni Asya, sırf hakkın hatırı için Nur Talebeliği hassasiyetiyle bu meseleye başından beri sahip çıktı. Bu sebeple düşmandan değil, dosttan çok çamur yedi, çok taş yedi, çok dayak yedi. Ama yılmadı. Hukuk yolundan vazgeçmedi. Kimseyle de polemiğe girmedi.
Sadece Üstadının, “Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.”3 Sözüne inandı ve Nur Talebeliğinin gereğini yaptı.
Elhamdülillahi haza min fazli Rabbi.
BU ŞAHS-I MANEVİNİN ZAFERİDİR
Ey Yeni Asya’nın arkasında, ona zahir olan, ona güç ve kuvvet veren, ona duâ eden, ona hayatiyet kazandıran, ona himmet eden ve Üstadının tasarrufuyla onda tasarruf eden…
Ve ey kesilmez sesi, çelikten iradesi, bükülmez bileği ile Yeni Asya’da tezahür eden kutlu ve asil şahs-ı manevî! Seni kâinat alkışlıyor! Seni melekler alkışlıyor! Seni Üstadın alkışlıyor! Bu senin zaferindir. Gazan mübarek olsun!
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman, Şuâlar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2005, s. 292.
2- Lem’alar, s. 323.
3- Mektubat, s. 575.