Gürkan Bey: “1-Her günahın affı için tövbe etmemiz şat mıdır? Allah’ın lütfedip bağışladığı, bizim ise hala kendimizi günahkâr saydığımız durumlar var mıdır? 2-Bu dünyada bir Müslüman şirke düşse ama pişman olup tevbe etse tövbesi kabul edilir mi? Bazıları kabul edilmez diyorlar...”
Bağışlandığından Haberimiz Olmayan Günahlar
Birçok günah vardır ki, biz fakında olmadan umumi tövbe ve istiğfarımızla, ibadet ve tespihimizle, evrad ve ezkârımızla, salih amel ve hulus-u kalbimizle bağışlanır da, bizim haberimiz olmaz.
Mesela Peygamber Efendimiz (asm) bir müjdesinde: “Namazdan sonra otuz üçer defa Sübhânallah, Elhamdülillâh ve Allahu ekber diyen ve hemen sonra: “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerike leh. Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir” diyen kimsenin denizlerin köpüğü kadar günahları da olsa bağışlanır ve bu kişi öncekilerin yüksek derecelerine ulaşır.”1
Bu yüksek bağışlanmaya nail olmak zor mudur?
Namazların ardından tesbihleri, tahmidleri ve tekbirleri yapanlar bu umumi bağışlanmaya nail oluyorlar. Günah yükünü daha oracıkta seccadenin üzerinde bırakıyorlar.
Denizlerin köpüğü kadar günahların bağışlanması ne demektir?
Kişinin bilsin bilmesin, küçük ya da büyük günahlarının affedilmesi, silinmesi; bu günahlarla ilgili mahşer sorgusunun kaldırılması ve bu kişinin günahlarıyla ilgili Cehennem azabından kurtulması demektir.
Az bir bedel, çok çok büyük bir netice… Çünkü bağışlanmadığı takdirde yarın mahşerde bu günahların her birisi sırtımızın yükü olacak; ağırlığı belimizi bükecek, utancı yüzümüzü kızartacak, azabı vicdanımızı yakacak!
Bunları düşünmemek daha büyük bir hastalığın işaretidir.–Maazallah- Bediüzzaman’ın ifadesiyle: “Eğer günahları düşünmüyorsan yahut âhireti bilmiyorsan veya Allah’ı tanımıyorsan, sende öyle dehşetli bir hastalık var ki, milyon defa sendeki bu küçük hastalıktan daha büyüktür; ondan feryad et.”2
Tövbe Etmedikçe Bağışlanmayan Günahlar
Peki, bu bağışlama sağanağının dışında kalan, tövbe etmedikçe bağışlanmayan günahlar var mıdır? Elbette vardır.
Nedir onlar? Onlar iki türlü günahlardır:
1-İçerisinde kul hakkı bulunan günahlar.
2-Şirk ve küfür ihtiva eden günahlar.
Bu iki türlü günahlar şartlarına uyarak tövbe etmedikçe bağışlanmaz. Bunlardan birincisinin şartı, kul hakkını tazmin etmek, yani ödemek ve helalleşmektir.
İkincisinin şartı da şirkten, küfürden ve inkârdan kurtulup tevhit inancına ulaşmaktır.
Şu ayet bu ikinci tür günahların mahiyetinden haber veriyor:
“Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.”3
Şu ayet de mefhum- muhalifiyle bu ikinci tür günahtan çıkış yolunu gösteriyor:
“İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcı olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamaz.”4
Şirk ve Küfür Günahından Kurtulmanın Yolu
Bağışlanmanın temel yolunu şu ayet gösteriyor: “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”5
Bu son üç ayeti telif edip birlikte düşündüğümüzde ortaya çıkan gerçek şu olsa gerektir:
1-Şirk ve küfür günahından tövbe edip Tevhit inancına geçmeden ölenlerin bağışlanmaları söz konusu değildir.
2-Şirk ve küfür günahından tövbe edip Tevhit inancına geçenler inşallah bağışlanırlar.
Demek bu dünyada şirke düşen bir Müslüman, henüz ölmeden, kendisine tövbe nasip olsa, tövbe etse ve Tevhit inancına yeniden girse inşallah bağışlanmış olur. Zaten tövbesi ve Tevhit inancına girmesi makbul tövbesinin de ilk adımlarını teşkil ediyor.
Dipnotlar:
1- Müslim, Mesâcid, 146 /
2- Lem’alar, s. 210 /
3 - Nisa Suresi: 116 /
4- Muhammed Suresi: 34 5 Zümer Suresi: 53