"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Akıl ne zaman şaşırtır?

Süleyman KÖSMENE
03 Mayıs 2017, Çarşamba
Mustafa Bey: “Dinimiz hikmet ve teslimiyet dini midir, akıl ve mantık dini midir? Akıl tek başına rehber olamaz mı? Neden?”

İSLÂMİYET ZÜLCENAHEYNDİR

İslâmiyet zülcenaheyndir. Yani iki kanatlı bir dindir. Hem aklı, hem teslimiyeti esas alır. Hem kullar nezdinde Allah’ın mesajı, hem Allah nezdinde kulların duâsı hükmündedir. Hem Allah’ın vahyinden ibarettir, hem kulun Allah nezdindeki makbul kulluğunun resmidir. Hem vahyi, hem aklı ciddiye alır. Hem dünyayı, hem ahireti mamur eder. 

İslâmiyet hikmet dinidir. Çünkü Allah Hakim’dir. İslâmiyet Hakim ismine mazhar, baştanbaşa hikmetten ibarettir. İslâmiyet, Kur’ân’ın “Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çok büyük hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar.”1 Âyetine mazhar bir dindir. 

Asrımızda tek hakim din İslâmiyet; İslâmiyet’in Hakim ismine mazhar güçlü bir yorumu da, yaklaşık yüz yıldır zuhur etmiş bulunan Risale-i Nur Külliyatı’dır. 

İSLÂMİYET’TE AKIL VURGUSU

İslâmiyet akla hitap eder. Emirlerini, esaslarını, rükünlerini, nehiylerini, mesajlarını aklın idrakine sunar. Kur’ân akletmeyi önemser ve hak ve hakikati tesbit, ispat ve ikna için bütün sorusunu akla sorar. Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Kur’ân bürhan-ı aklîye istinat eder ve bütün hükümlerini akla tesbit ettirir.”2 

İslâmiyet’te iman etmenin öncesinde akletmek ve düşünmek vardır. Aklı olmayanın dini ve imanı yoktur. 

Bu, aklı olmayan dinsizdir ve imansızdır demek değildir şüphesiz. Ama aklı olmayanın İslâmiyet’te sorumluluğu yoktur. İslâmiyet’te aklı olmayan iman etmekten ve dini yaşamaktan muaftır, yani mesul değildir. Aklı olmayanın mahşerde hesabı yoktur,  

İslâmiyet emir ve hükümlerinde iman ve amel bakımından sorumluluk vermek için sadece aklı değil büluğ yaşını da önemsiyor. Mükellefiyet çağı denen bir çağ vardır. 

Bu çağda olmanın iki önemli şartı vardır: 

1-Akıl, 2- Ergenlik. İslâmiyet’te âkil olmayanın olduğu gibi, baliğ olmayanın da sorumluluğu yoktur. Günah işlese kendisinden affedilir. Günah yazılmaz. 

Bu manalar çerçevesinde ve yalnızca bu manaları vurgulamak için İslâmiyet’e “akıl ve mantık dini” denebilir. Fakat bu söylem böyle yalın haliyle yetersizdir. 

İSLÂMİYET AKLA VE MANTIĞA TESLİM OMAZ

 Yani akıl ve mantık dini olan İslâmiyet, akla ve mantığa teslim olmaz. Bilâkis akıldan ve mantıktan teslimiyet ister! Çünkü İslâmiyet mahza vahiy olan bir dindir. Akla ve mantığa bir şey sormaz. Aklı ve mantığı vahiyden üstün tutmaz. Akla ve mantığa kulluktan başka bir değer vermez. 

Öyleyse akıl ve mantık haddini bilmelidir. Çünkü akıl, Allah karşısında otorite değil, kuldur! Çünkü aklı ve mantığı yaratan, vahyi gönderen Allah’tan başkası değildir. 

Öyleyse akıl ve mantık İslâmiyet’i anlamaya çalışır, ama sorgulayamaz!

Akıl ve mantık İslâmiyet’in emirlerini anlasa da, anlamasa da teslim olmakla yükümlüdür. Dolayısıyla mantığıma uymuyor diye yaşamadım tarzında bir gerekçe geçerli değildir. 

AKIL TEK BAŞINA REHBET DEĞİLDİR

Akıl, insana hakkı ve hakikati gösterir. Fakat akıl tek başına bir hakikat rehberi değildir. Akıl ancak vahyin kontrolünde hakikate ulaşabilir! Yoksa eğer vahiy yok sayılıp, akıl putlaştırılırsa, böyle akıl insana hakikat rehberi olamaz, insanı dalâlete atar, eğriliğe götürür, yanlış sonuca götürür. İnsana doğru yol göstermez. 

İşin vahim tarafı böyle akıl cerbezecidir, şaşkınlığının ve yanlışının farkında olmaz. Batılı hak bilir, yanlışı doğru diye alır, başına geçirir. 

AKLIN ÜÇ BOYUTU

 Bediüzzaman’ın ifadesiyle aklın üç boyutu vardır. Bunlar: 

1- İfrat, 2- Tefrit, 3- Vasat (Mutedil)3

Aklın ifrat mertebesi cerbeze halidir, tefrit mertebesi gabavet halidir ki, bu iki boyuttan da Allah’a sığınmak lâzım. Bu iki boyut bin dereden su getirir ve vahyi anlamaz. Özellikle cerbeze boyutu bir faciadır. Vahiy ile boy ölçüşmeye kalkar! 

Aklın vasat, yani mutedil mertebesi ise hikmettir. Vahyi anlar, kabul eder, hakkı hak, batılı batıl bilir ve hak için vahye teslim olur.

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi: 269.

2- Hutbe-i Şamiye, s. 33. 

3- İşaratü’l-İcaz, s. 29.

Okunma Sayısı: 3036
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan Çalışan

    3.5.2017 16:23:01

    -AKIL ve VAHİY ilişkisi Kadim zamanlardan beri,hem din adamlarının hem felsefecilerin üstünde kafa yorduğu bir konudur.Hiç şüphesizki bu konuda, ifrat ve tefritte gidenler olduğu gibi sizinde yazınızda"Aklın vasat, yani mutedil mertebesi ise hikmettir. Vahyi anlar, kabul eder, hakkı hak, batılı batıl bilir ve hak için vahye teslim olur." Cizgisinde kalanlar sahili selamete çıkanlardır.RİSALE-İ NUR'dan "Akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbalde elbette bürhan-ı akliye istinad eden ve bütün hükümlerini AKLA TESBİT ETTİREN Kur'an hükmedecek"-"HER FERDİN AKLI ,ADALETİ İDRAKTEN ACİZ OLDUĞUNDAN KÜLLİ BİR AKLA İHTİYAÇ VARDIR.FERTLER O KÜLLİ AKILDAN İSTİFADE ETSİNLER"-" Madem biz gözümüzle görüyoruzki,umum mahluklarda ve zemin yüzünde öyle bir hikmet eli işliyor ve öyle bir adalet ölçüleriyle işler dönüyorki,AKL-I BEŞER ONUN FEVKİNDE DÜŞÜNEMİYOR." bunlar gibi, bir çok konuda aciz kalan akıl elbetteki külli akla tabi olmalı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı