İbrahim Bey: “Ayetlerimi az bir menfaat karşılığında satmayın” ayetini nasıl anlamalıyız? Az menfaati veya çok menfaati nasıl anlamalıyız?”
KUR’ÂN’A BAHA BİÇİLMEZ!
“Ayetlerimi az bir bedel karşılığında satmayın” mânâsını işleyen birçok ayet vardır.1 Bu ayetler, Kur’ân’ın az veya çok hiçbir bedel ile ölçülemeyeceğini, Kur’ân’a dünyevî bir baha biçilemeyeceğini, Kur’ân’ın kıymetine hiçbir dünyevî değerin yetişemeyeceğini ifade ediyor.
Bu Kur’ân’ın hakkıdır. Çünkü Kur’ân Allah’ın kelamıdır. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, Kur’ân ism-i azamdan ve her ismin azamlık mertebesinden gelmiştir.2 Allah’ın zatı, kudreti ve sair sıfatları beşerden ne kadar yüksekse, Allah’ın kelâmı da beşer kelâmından o kadar yüksektir ve baha biçilmez derecededir.
“Az bir bedel ile satmayın” emrinden “çok bedele satabilirsiniz” gibi bir mânâ anlaşılmaz. Kur’ân’a uyun, emrine itaat edin; ama Kur’ân’ı bir menfaat aracı yapmayın gibi bir nehiy anlamak gerekir.
Dünyada beşer olarak Kur’ân’a ne kadar baha biçerseniz biçin, o baha Kur’ân’ın damen-i muallasından çok aşağıda olacaktır. Beşerin ona bedel biçmesine imkân yoktur.
BİR SİNEK KANADI KADAR NURUN DEĞERİ
Kur’ân’a baha biçilemediği gibi, Kur’ân’a ait hiçbir değere de baha biçilemez. Keza Kur’ân’ın müjdelediği sevap, feyiz ve hasenatın, dünyevî bir ölçme aracı ile ölçülüp tartılması da mümkün değildir. Bir tek sevaba dünyevî hiçbir bedel karşılık gelemez. Feyiz satılıp alınmaz. Bir tek hasenenin değerine dünya ölçüleriyle güç yetmez. Kur’ân’ın ifadesiyle “bakıyatü’s-salihattan” olan bir amel için, yani baki değerler taşıyan bir amel için dünya ölçüleri ile bir bedel, bir karşılık takdir edilemez.
Bir tek sevabın, bir tek feyzin, bir tek hasenenin uhrevî karşılığı ise ebedî Cennettir.
“Dünyanın Allah katında bir sinek kanadı kadar değeri olsaydı, kâfirler ondan bir yudum su bile içemeyecektiler.”3 Hadisini Bediüzzaman Hazretleri şöyle tefsir ediyor: “Âlem-i bekadan bir sinek kanadı kadar bir nur, madem ebedîdir, yeryüzünü dolduracak muvakkat bir nurdan daha çoktur.”4
Yani herkesin kısacık ömrüne yerleşen hususi dünyası, beka âleminden bir sinek kanadı kadar “daimî bir feyz-i İlâhî ve bir ihsan-ı İlâhî” ile muvazene edilemez, ölçülemez.
DAHA FAZLA VEREN VAR
Medine’de bir kıtlık senesinde Hazret-i Osman (ra) Şam’dan yüz deve yükü buğday getirmişti. İnsanlar bir miktar buğday satın almak için Hazret-i Osman’ın kapısında toplandılar. Fakat Hazret-i Osman (ra):
“Size satılık buğdayım yok. Sizden daha çok veren var.” Diyor, buğdayı satmaya yanaşmıyordu.
İçlerinden daha yüksek fiyat teklif edenler oldu. Fakat Hazret-i Osman (ra) hiçbir fiyata razı olmuyor, her yüksek teklifi azımsıyor ve:
“Hayır! Daha fazla kâr veren var!” diyordu.
İnsanlar kırgın ve üzgün Hazret-i Ebu Bekir’e (ra) durumu şikâyet ettiler. Hazret-i Ebu Bekir halife idi. Müslümanların şikâyetini dinledi ve:
“O (ra), Resulullah’ın (asm) damadıdır. Cennetle müjdelenmiştir. Siz onu yanlış anlamışsınızdır. Buyurun, beraber gidelim, bakalım ne diyor.” Dedi ve Hazret-i Osman’a gittiler.
Vardıklarında Hazret-i Ebu Bekir (ra):
“Ya Osman! Bunlara buğday vermemişsin. Nedir mesele?” diye sordu.
Hazret-i Osman (ra):
“Ya Emira’l-Mü’minîn! Bunlar benim malımı çok ucuza kapatmak istiyorlar. Oysa bire yedi yüz kâr veren varken, ben bunlara çok düşük fiyata neden vereyim?” diyor.
Hazret-i Osman’ın (ra) daha sonra yüz deve yükü buğdayı Allah rızası için Medine’nin fakirine fukarasına bedelsiz olarak dağıttığını kaynaklar yazıyorlar.5
Anlaşılıyor ki, dünya bedeli ne kadar küçük ve hakir, ahiret ücreti ne kadar yüksek ve onurludur!
GÜNÜN DUASI
Ey gerçek izzet ve cemal kendisine ait olan! Ey gerçek mülk ve celal kendisine ait olan! Ey gerçek kudret ve kemal kendisine ait olan Allah’ım! Bizi gerçek bedelden, gerçek mülkten, gerçek güzellikten ve gerçek kulluktan mahrum eyleme! Nazarımızı, maksudumuzu, hedefimizi, amelimizi bakîyattan eyle! Âmin.
Dipnotlar:
1- Bakara Suresi: 43; Al-i İmran Suresi, 199; Maide Suresi, 44 .
2- Bediüzzaman, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 221.
3 -Buharî, Tefsir: 18; Müslim, Münaf›kun: 18; ‹bni Mâce, Züht: 3; Tirmizî, Züht: 13.
4 -Bediüzzaman, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 554.
5 -Tirmizî, Menâkıb: 19; Hayâtü’s-Sahâbe, 2: 97