Talha Kuruçaylı: “Abdestte mesh ile ilgili bilgi verir misiniz? Varis çorabının üzerine mesh yapılır mı?”
Abdest için ayaklarda mest kullanmak ve mestler üzerine mesh yapmak bir ruhsattır. İslâm kolaylık dînidir. Peygamber Efendimiz (asm) mest üzerine mesh yapmış ve bunu ümmetine göstermiştir.
Muğîre bin Şu’be (ra) anlatır: Yolculuk esnasında bir gece Hazret-i Peygamber ile (asm) birlikte idim. Bana:
“Yanında su var mı?” buyurdu. Ben:
“Evet!” dedim.
Bineğinden indi ve yürümeye başladı. Nihayet gece karanlığı içinde görünmez oldu. Sonra geldi. Ben kendisine kabdan su döktüm. Yüzünü yıkadı. Üstünde yünden bir cübbe vardı. Kollarını cübbeden çıkarmaya uğraştı, çıkaramadı. Nihayet cübbenin aşağı tarafından çıkardı ve yıkadı. Başını mesh etti. Sonra ben mestlerini çıkarmak için eğilmiştim. Bana:
“Onları bırak. Çünkü ben onları abdestli iken giydim.” buyurdu. Ve üzerlerine meshetti.1
Yine, Muğîre bin Şu’be (ra) bildirmiştir: “Resûlullah (asm) abdest aldı; çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine meshetti.”2
Ayaklara giyilen mestler üzerine mesh yapılabilmesi için şüphesiz mestlerin veya çorapların bir takım özellikleri olması gerekir.
Mâlikîlere göre, mest deriden yapılmış olmalıdır. Eğer çoraptan olacaksa, çorap kalın olmalıdır. Şâfîilere göre, ayağa giyilen mest veya çorap su geçirmeyecek kadar sağlam olmalıdır. Hanefîlere göre mest veya çorap, kendisiyle ayakkabısız olarak yaklaşık üç mil, yani on iki bin adım, yani altı kilometre yürünebilecek kadar sağlam olmalıdır. Hanbelîlere göre de mestler veya mest yerine kullanılabilecek çorapların örfe göre belirli bir mesafe yürüyebilecek derecede sağlam olması şarttır.
Bu özellikleri ihtiva eden, temiz olan ve ayağı sıkı kavrayan ayak giysileri üzerine mesh yapmak câizdir. Binâenaleyh; kalın ve sıkı dikişli olması ve dayanıklı olması şartıyla çoraplar üzerine mesh yapılabileceği konusunda görüş birliği vardır.
Meshin müddetine gelince; Safvan bin Assal’dan (ra) rivâyet edilmiştir: Dedi ki: “Seferde olduğumuzda Resûlullah (asm) bize büyük abdest bozmaktan, küçük abdest bozmaktan ve uyumaktan dolayı üç gün üç gece mestlerimizi çıkarmamamızı; yalnız cünüplükte (yıkanırken) çıkarmamızı emrederdi.”3
Demek; mestler abdestli olarak giyiliyor; giyildikten sonra yolcular için üç gün üç gece; yolcu olmayıp evinde bulunanlar için ise bir gündüz ile gecesinde, yani yirmi dört saat ayakta kalıyor. Eğer süresinden önce ayaktan çıkarılacak olursa; bilâhare yeniden abdest alınıp ayaklar yıkanarak giyilebilir ve süre yeniden başlatılabilir.
CAMİYE ÇORAPSIZ GİRMENİN SAKINCASI VAR MI?
İbrahim Bey: “Camiye çıplak ayakla girmenin bir sakıncası var mıdır?”
Evde kendi seccademizde çıplak ayakla namaz kılmanın bir sakıncası yoktur.
Fakat camiler toplu ibadet yerleridir. Toplu ibadet yapılan kapalı mekânları kendi özel hanemiz gibi algılamamız elbette doğru olmaz. Camilerde hem herkesin hakkı ve hukuku vardır, hem de sorumluluğu vardır. Oraları temiz tutmak, havasını, halısını kirletmemek herkesin görevi bulunmaktadır.
Meselâ Peygamber Efendimiz (asm) soğan ve sarımsak yiyen kimsenin camiden uzak durmasını tavsiye ediyor. Buyuruyor ki: “Soğan ve sarımsak yiyen kimse mescidimize gelmesin. Evinde kalsın.”4
Bu emrin hikmeti, soğan ve sarımsağın kapalı mekânda koku yapmasıdır. Dolayısıyla buna kıyasen kapalı ve toplu bulunulan mekânlarda koku yapıp insanları rahatsız eden başka şeyler de mekruh bulunmaktadır.
Meselâ camiye kirli ve terli elbiselerle gelmemeli, nefes yoluyla bulaşıcı bir rahatsızlığımız varsa gelmemeli, ıslak ayaklarla ve çorapsız girmemeli; camiye girerken giysilerimizin ve çoraplarımızın temiz olmasına özen göstermeliyiz. Camide çorabın hikmeti, ayaktaki ıslaklık ve mantar gibi şeyleri örtmesidir. Çünkü cami halısının her yeri secde mahallidir.
Bu özen ve dikkat, kul hakkı açısından da önemlidir.
Dipnotlar:
1 - Müslim, Taharet, 274.
2- Tirmizî, Tahâret, 74.
3- Tirmizî, Tahâret, 96.
4- Buhari, Ezan, 160; Ebu Davud, Et’ime, 41.