Arapların,“harp dönüşümlüdür”, sözünü tedai eden mücadelelerle yine sarsılıyoruz.
Dünyamızın merkezi olan Ortadoğu’da yakılan küresel ateşin kıtalara da sıçramasını isteyenler, Filistin’de döktükleri masumların kanlarında boğulmak üzere ileiken; savaşı Amerika’ya taşımayı bile göze aldılar. Bu ölüm-kalım mücadelesi, küresel tahripçilerin ne denli sıkıştıklarının resmi olabilir.
Amerika’daki Marksist küreselci kapitalistlere rağmen bir dönem başkanlık yapan Trump’a karşı birleşen Avrupa ve Çin sermayedarları, binbir entrika ile hafızasını kaybetmiş Biden’in arkasında Kamala Harris’in liderliğinde siperlere girdiler. Geldikleri ilk haftalarda meşhur Kazakistan baskınını gerçekleştirdiler ve hemen ardından Ukrayna savaşını başlattılar. Trump’ın Pentagon adına tekl kurşun atmadığı dört senenin sonunda, ihtilâlci küresel Marksistlerin tertibiyle önce Doğu Ukrayna’da, sonra Batı Afrika’da ve nihayet Gazze’de kan akmaya başladı. Sıradan hadiseler değildi. Bu Ttroçkici küreselciler, tıpkı önderleri Lenin gibi barış ve yeknesaklığı “devrimin ölümü” olarak tavsif ederler.
Medeni ve demokratik ülkelerde kişiler belli fikirleri temsil ederler. Onlardaki değişim paradigmayı değiştirmez. Amerika’daki siyasi mücadelede; küresel kapitalistler, demokrasi karşıtları, değişim adına fıtratı tahrip edenler, semavi din düşmanları ve savaş sevdalılarının hangi cephede toplandığını son dört yılda açıkça görmüş olduk. Onlara karşı demokrasiyi, milli devletleri, fıtratı, Allah’a inancını, ahlâkı, barışı ve sosyal devleti savunanların şu an muhalefeti desteklediklerini taakip edebiliyoruz. Bu mücadelenin mahiyetini gizlemek ve insanlığı müşevveş etmek için öne sürülen; kapitalizm, evangelism, siyonizm, haçlılar, Amerika ve Batı düşmanlığı ile salt Yahudi düşmanlığı gibi manaları, gündemimizden tamamen kaldırmamız gerekiyor. Aksi halde çatışmanın mahiyetini asla anlayamayız.
Bu mücadelenin tarihî boyutu yok mu? Elbette var. Küçük kıtadan yenidünyaya göç edenler arasında, büyük zenginler de vardı. Hayatının gayesi ve felsefesi para ve mal biriktirmek olan Yahudiler başta olmak üzere… Donald Trump’ın Andrew Jakson’u kendisine örnek almasının arkasında; 1832 başkanlık seçimlerindeki kapital ile demokrasinin savaşı vardır. General Jakson bankalara karşı demokrasi savaşını kazanacaktır. Kontrollerine aldıkları kapital ile küresel bir materyalist sistem kurmaya kalkışanlara karşı savaşırken Trump, mücadelesinin farkındadır.
Kapitale karşı demokrasiyi savunmasında her ne kadar Andrew Jakson’a benzese de, müdafaa ettiği değerler ve düşmanlarının özellikleri cihetiyle Trump’ın savaşı daha çok Kennedy’i tedai ettiriyor. Dinsizlik, komünizm, ahlâksızlık, sermayedarların keyfîi hareketleri, belli bir sınıfın menfaati için yapılan müdahaleler, iç savaşlar ve ihtilaller cihetiyle Kennedy’nin itirazına yakın bir yerde duruyor, Donald Trump… Bankaların yönetime müdahaleleri, menfaatlerine göre Pentagonu operasyonlara yönlendirmeleri, Hristiyanlık ve de insani değerlerden gençliğin hızlıca uzaklaştırılması gibi tüm Amerika halkını alakadar eden klasik meseleler için Trump olmasa da, milletin bir başka adayı seçeceğini araştırmalar gösteriyor.
Trump’ın siyaseti elbette bir neticedir. ABD’nin meselelerini birkaç noktaya indirgeyemeyiz. Çoğu Yahudi olan bankerlerin elinde esir merkez bankası, dolar etrafındaki suiistimaller, sözkonusu küresel çetenin dünya çapında tetikçilerine dağıttığı rüşvetler, emperyalistlerin düne kadar sömürdükleri coğrafyalardan yükselen hürriyet hareketleri ve onları bastırmak üzere işlenen cinayetler ve daha onlarca önemli öldürücü hastalıklarla Amerikan hükümetleri boğuşmak zorundalar.
Trump’ın Gazze’ye ve İsrail’e yönelik beyanatlarının, küresel finans çetesine verilmiş rüşvetler olmasını temenni ediyoruz. Bir kısım sosyal Marksistlerle siyasal İslamcıların iddia ettikleri gibi İsrail devletine ciddi bir tarafgirlik olmamasını diliyoruz. Zira şimdiye kadar müdafaasını yaptığı değerlerle İsrail’e yönelik beyanatları-şimdilik- tezat görünüyorlar. Gerçi önceki döneminde esas aldığı barış, dindarlarla ittifak ve Pentagonu merkeze çekmek gibi icraatları, küresel sermayedarların şerrinden emin olmak üzere bir rüşvet gibi görünüyor. Yeniden iktidarını ve icraatını görmeden bir şey söylememizin faydalı olmayacağını biliyoruz.