"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fıtrat mezraasının bahçıvan ve çobanlarına dair…

Şükrü BULUT
17 Mayıs 2024, Cuma
Bahçıvan ve çobana, hiç tatil olmadığını biliyor muydunuz? Bayramları bile o kadar kısadır ki…

Ne güneşten yanan gül ve ne de ağılda meleyen kuzular… Ne tatil bilirler ve ne de bayram… Çoğu kez cenazenin defnine bile sabırsızlanırlar… Ekimi, bakımı ve suyu gecikirse, boynu bükük kururlar. Kuzular da öyledir… Bir gözüyle tüm hayata ve diğer gözüyle bostana bakar, bağban… Ya çoban…

Sevgiyle yıllarını bahçeye ve çobanlığa verenlerin; tasarrufu altındakilerine ne kadar adaletli davrandığını da dışardan göremeyiz. Ne fazla ve ne de eksik… Yalnızca yemini ve suyunu değil… Çapası ve tımarı da dâhil… Bütün ihtiyaçlarında öyle adaletli orta bir yol izlerler ki bahçıvan ile çoban… Bu hassas mizanın nazari kitabını yazamazsınız. Bahçıvan gülü fazla sevemez mi, bir meyve ağacına ayrıcalık yapamaz mı veya düşkün olduğu bir sebzeye… Hayır… Ölçüyü kaçırdığında, sevdiğine kötülük yapacağını bilir… Hele bir çoban… Çok nazladığı, serbestiyet isteyen kuzusunu veya şımarık oğlağını ağılın dışında tutarsa ne olur ki…  Biraz daha serbestiyet veya hürriyet… Bu serbestiyetten düşmanı olan kurtların faydalanacağını bilir… Kuzuya rağmen, onu ağıla zorla sokması sevgisinden değil mi?

Bahçıvan için de aynı şeyler geçerli… Birbiriyle cedelleşenleri nasıl ayırır, seyreltir, budar… Toprak sevgisi ve serazadlık tutkunlarını dayanaklarına bağlar… Yerlerde çiğnenmesinler ve haşerelere yem olmasınlar diye değil mi? Bağban olmayanlar, bu bağlamayı esaret zannederler. Kendisinden beklenilen meyveyi vermesi için öyle güzel bir muamelede bulunur ki bahçıvan… Çekirdeğindeki tüm kabiliyetlerini sergileyecek şekilde… Ne az ve ne de fazla… Neticeden bahçıvan da memnun, bostan da… Çoban ile hayvancıklarının memnuniyeti kadar…

Peygamberimizin meşhur bir sözü var: Hepiniz çobansınız… Ve diğer bir sözü ise bize bahçıvan olduğumuzu hatırlatır. Dünya hayatlarının fıtrat tarlasını boş bırakanların acı akıbetlerinden bahseder Kur’an… Hem idare ettiklerimizin meyveleri süt ve kuzularından ibaret olmadığı gibi, bahçıvanlık ettiğimiz bahçenin meyveleri de bildiğimiz sebze ve meyvelerden ibaret değil… Ebedi bir memlekete yolcu ve zamanın güneşinden gölgelenmek üzere ağacın altında soluklanan bir ahiret yolcusu… Yetiştirdiklerinin meyve ve neticeleri oraya göre olacaksa; bahçıvanlık ile çobanlığımızı yeniden gözden geçirmeliyiz, değil mi?

Bahçıvanları ve çobanları tedirgin eden en önemli hususun terbiyede adalet olduğunu biliyoruz? Yüzlerce farklı fıtrattaki bitkiler ve ağaçlar… Koyunlar ve keçiler… Toprağın farklılığından meraların hallerine kader… İşte burada fıtratı yakalayıp adaletle meyvelerin ortaya çıkışını sağlamak o kadar zor ki… Ne kadar… Fazla mı? Az mı? Ortası neresi… Âlimlerin ifrat ve tefrit ile tarif ettikleri iki aşırı uçtan nasıl kurtulup ölçülü davranacak, bahçıvan ile çoban…

Gülistandan veya bostandan önce bağban… Kuzulardan-oğlaklardan önce de çoban… Sevgilerini ölçüsüz kullandıklarında… Güle ve sebzeye fazla suyun çürüme getireceğini düşünmeden aşırıya kaçsa ne olur? Veya azadlık isteyen ağaçlara keyfemayeşa dallarını uzatma hürriyetini… Güneşini kaybedenlerin feryadını duymasa adalet olur mu?

Kuzularına muhabbette ifrat eden çoban… Oynaş içinde ormana dalan yavru keçilere ses çıkarmazsa, gözyaşlarıyla korkunç akıbeti değiştirebilir mi? Ağılın kapı ve pencerelerinin sağlamlığı kadar, köpeğinin de çalışkan ve sadakatlisine ihtiyacı yok mu, çobanın?

Ah insan kuzularına annelik-babalık yapanlar… “Ben yaşayamadım evlâdım yaşasın” gafletiyle körpecik çocuklarını sokağa salanlar…  En dehşetli bakteriden daha saldırganca makinaların içine yerleşenmiş yedi başlı canavarlardan habersizce, üzerinde titrediği biriciklerini sakınmayan anneler-babalar… Bahçemin güzelliğini ahali görsün, diye çitsiz bırakan bağbana ne derler ki… Tıpkı, hanesinin tefrişatını komşularına gösterme saflığıyla, evinin perdelerini açan hanımlara… veya Allah’ın kendisine verdiği güzelliğin sebebini idrak edemediklerinden,  fıtri tesettürden kaçan genç kızlara… Ve bütün bunları “ hürriyet” bahanesiyle hoş karşılayan bağban ile çobana ne dersiniz…

Okunma Sayısı: 1797
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mehmet

    18.5.2024 12:26:03

    İnsanların, teknolojinin kötüye kullanılması neticesinde okumalardan ve düşünceden uzaklaştırıldığı bu zamanda, yazdığınız makalelere çok ihtiyaç var ağabey. Önce okumayı ve sonra düşünmeyi bizden almaya çalıştılar. Okuma ve düşünme gidince de, insani değerlerimiz de tehlikeye girmiş olacaklar.

  • Nurfeza

    18.5.2024 11:43:37

    Edebi yazılarınızı özlemişiz değerli hocam, daha sık okumak dileği ile, kaleminize sağlık.

  • Rehanur

    18.5.2024 00:06:08

    Düşünenler için muhteşem bir yazı olmuş, hem de tam ihtiyaç duyduğumuz bir noktaya parmak basmışsiniz hocam..en az iki kez okunmalı...

  • Süleyman

    17.5.2024 16:28:10

    Çok uygun bir metaforla, dikkatli nazarlara, hiç batılı tasvire gerek kalmadan, letafetleri incitmeden çok ama çok önemli bir meseleyi anlatmışsınız. Tebrikler ve Allah razı olsun

  • Ayhan

    17.5.2024 10:09:37

    İnşaallah fıtrat çizgisine ehlimektep de sahip çıkar, deccaliyet de mağlup olur.

  • İsmail

    17.5.2024 10:07:01

    Semavi dinlerin bir siperi olan fıtratı, mecazi olarak güzelce müdafaa eden bir makale olmuş.

  • Demokrat Avrupa

    17.5.2024 00:58:46

    Zalim ve cahil olan insanoğlundan başka ne beklenir ki? Yaratılışta ve kainattaki inceliklikleri, adaleti ve dengeyi idrak etmekten uzak olan, diğer taraftan kuvveleri ve meyelanları sınır tanımayan, tatmin olmayan hırsları ile bütün dünyayı ateşe vermeye hazır olanlar için mücâzat yeri olan ahiret aleminin olması ne kadar güzel değil mi?

  • S.topuz

    17.5.2024 00:56:28

    "İmam-ı Taberanî ve Ebu Nuaym Delail-i Nübüvvet'te Nu'man İbn-i Beşir'den haber veriyorlar ki: Zeyd İbn-i Harice, çarşı içinde birden düşüp vefat etti. Eve getirdik. Akşam ve yatsı arasında etrafında kadınlar ağlarken birden اَنْصِتُوا اَنْصِتُوا "Susunuz!" dedi. Sonra fasih bir lisanla: مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ اَلسَّلَامُ عَلَيْكَ يَا رَسُولَ اللّٰهِ diyerek bir mikdar konuştu. Sonra baktık ki, cansız vefat etmiş. İşte cansız cenazeler onun risaletini tasdik etse; canlı olanlar tasdik etmese; elbette o câni canlılar, cansızlardan daha cansız ve ölülerden daha ölüdürler." Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Mektubat - 155

  • S.topuz

    17.5.2024 00:47:22

    ..."Hem Kur'an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için, hayâ perdesini takmasını emreder. Tâ hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler. Âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta' hükmüne geçmesinler."... "Medeniyet ise, kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp, beşeri de baştan çıkarmıştır. Halbuki aile hayatı, kadın-erkek mabeyninde mütekabil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki açık-saçıklık, samimî hürmet ve muhabbeti izale edip ailevî hayatı zehirlemiştir."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı Sözler - 410

  • Hüseyin T

    17.5.2024 00:21:50

    Yine bizleri derinden yaralayan, içinde bulunduğumuz hâli pür melali nazara veren ibretamiz bir yazı kaleme almış kıymetli hocamız. Bir bahçıvan titizliği ve hassasiyeti ile yakıtı insanlar ve taşlar olan o dehşet verici günden kurtuluş reçetesini hatırlatan naif bir yazı... Ahir zamanın bütün alametlerinin ortaya çıktığı bir zamanda yaşıyoruz ve halimiz hiç de umut verici değil maalesef.Ama Risale-i nurların elmas ve altın kiymetinde olan hakikat efşan parıltılari yolumuza ışık kaynağı oluyor alhamdulillah. Onun için me'yus ve muteellim olmuyoruz. Çünkü üstadımızın da ifade ettiği gibi, İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacaktır inşallah...

  • Mustafa coban

    17.5.2024 00:11:59

    Güzel ve deĝiṣik bir yazi.hocam aĝziniza saglik.insanin soyadi çoban olunca üzerime aldim çogunu.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı