"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Açıklık mı? Yoksa, çıplaklık mı?

Şükrü BULUT
19 Temmuz 2024, Cuma
Fıtrat düşmanları, “ikisi aynı” diyorlar. Fakat ilim adamları, semavi dinlerin temsilcileri, hukukçular, psikologlar, pedagoglar, aileyi ve insan neslini savunan kuruluşlar, bu iki tabir arasında büyük farklar olduğunu söylüyorlar.

Avrupa’daki ve Amerika’daki bazı uygulamalar da, farklı olduğunu ortaya koyuyor. Birçok kilise, ziyaretçilerine belli kuralları hatırlatıyor. Göbeğini veya dizüstü bacaklarını açmış kişiler (kadın olsun erkek olsun) çoğu yerde mabetlere alınmıyorlar. Hatta İtalya’daki, Fransa’daki ve İspanya’nın bazı yerleşim yerlerindeki belediyeler, bu düzenlemeyi, sokakları ve caddeleri kapsayacak şekilde, sakinlerinin reyleriyle genişletiyor.

Bu konunun nereden çıktığını tahmin edebiliyorsunuz… Ortada bir adaletsizlik/hukuksuzluk var. Sokakta karınları/belleri açılmış kadınları görmemek ve onlarla aynı ortamı paylaşmamak için şu günlerde kendilerini evlerine hapseden epeyce dindarımız var. İşleri olduğu halde çarşı-pazara inmiyor, mümkün olduğunca toplu taşıma kullanmamaya gayret ediyor ve insanların –bilhassa turistlerin– yoğunca yaşadığı kalabalık mahallerden kaçışıyorlar. Bunlar T.C. vatandaşı. O şehirde yaşama hakkına herkesten fazla sahip insanlar. Ve çok da rahatsız durumdalar. İşte bu insanlar, açık saçıklığa değil, çıplaklığa hayır diyorlar. Diğer insanlar gibi temel haklarından ve hürriyetlerinden mahrum yaşamak istemiyorlar.

“Bu dehşetli tereddiye nereden geldik?” diyeceksiniz. Ve birileri haklardan ve hürriyetlerden bahsedecek, size… Bahsettiğimiz hâlin hürriyet ile ilgili olmadığını, iddia edenler de biliyor. Fakat onlar, gençliği hevesatından yakalayarak onları “fıtri hayatın” dışına sürükleyen bozguncular değil mi? Ülkedeki hürriyetlerin sınırları vardır. En basit tarifiyle, başkasının hürriyetine müdahale, hukuksuzluktur. Bir kadının mahrem mekânında giyeceği kıyafetle sokağa inmesini nasıl karşılarsınız? Öğretmenlerin, subayların ve diğer memurların iş yerlerine pijamalarıyla gelmeleri bile bu kadar hukuksuzluk değildir, değil mi? Ayıplanacaksa da, fizikî olarak mağdur olacaksa da veya başka hâllere giriftar olacaksa da zararı kendisinedir. Ancak mahreminin yanında giyebileceği kıyafetle caddeye çıkan kadının hâli, diğer insanlara ve bilhassa erkeklere zarar veriyor. Marksist Herbert Marcuse’nin şakirtleri gibi, Sigmund Freud gibi veya Wilhelm Reich gibi düşünenlere, Avrupa/Amerika toplumları bir yere kadar sabretmişlerdir. Bu hususta Amerikalı ahlâkçıların en ziyade lanetledikleri kişi Marcuse’dir. Wilhelm Reich’e sabredemediklerinden, zindanda ölümünü beklemişler. İnsan fıtratının kabul etmediği tarzları, usulleri, ritüelleri ve hareketleri insaniyete dayatan sefih materyalist felsefecilerin akıbetlerini araştıranlar, şehit kanlarıyla sulanmış ve “Allah Allah” sesleriyle bin küsur senedir bize ulaşmış bu mübarek toprakları müptezellikleri ve ahlâksızlıklarıyla kirletenlere karşı; siyasi ve ticari menfaatleri uğruna dinlerini kullanmaktan çekinmeyen siyaset kurmaylarımızın bu meseledeki sessizliği, hakikaten bizi ürkütüyor.

Bu tür tartışmaları, “hürriyetler” ve bilhassa “kadın hakları” kulvarına taşıyarak hukuku sulandırmak isteyen sefahetçilere birkaç sözümüz olacak. Bizim meseleye yalnızca dinî adeseden baktığımız zannedenler; nüfuslarıyla iftihar ettiğimiz Türkiye gençliğinin, gayesizliğin boşluğunda, sefahatin pençesinde Temmuz güneşinde erimekte olan karlar gibi tükendiğinin farkında değillerse, gafletin en korkunç demini yaşıyorlar demektir. Milletimizin ruh/beden sağlığını, medeniyetini, ahlâkî tekâmülünü, milli bağımsızlığını ve adalete dayalı sosyal hayatını teslim ettiği –sözde– seçilmişleri bu ölümcül uykudan uyandırmak, yine millete düşüyor gibi…

İnsaniyet düşmanlarının, zaaflarından ve hassasiyetlerinden yakaladığı bilhassa genç kızlarımızın hali, ehl-i hamiyeti ağlattırıyor. Bunlar bizim çocuklarımız mı? Kanımızdan, canımızdan kardeşlerimiz, torunlarımız ve büyük Türkiye’nin çekirdeğini teşkil edecek “yarının anneleri” mi? Her biri doğumundan şu yaşına kadar anne-babalarınca, en nazenin çiçekler gibi kem gözlerden sakınılmaya çalışarak büyütülmüş çiçeklerimiz mi? “Heyhat” dedirten şu manzaralardan, mukaddesatı her türlü menfaatine alet etmekten çekinmeyen idarecilerimizin sorumluluklarını düşünmeyelim mi?

Sokaklarda ve caddelerde göbek ve bellerinden başlayarak bedenlerini teşhir ederek Müslüman Türk kadınını en ulvi mertebeden müptezel derekelerine indiren manzaraları hürriyetçilikle, kadın haklarıyla, anne-baba duyarsızlığıyla ve hatta feminizm ile açıklamaya çalışanlar, tehlikeyi gördükleri halde inatla ısrarlarına devam ediyorlarsa iki husus hatıra geliyor: Ya gaflet, ya da milletimize ihanet…

Okunma Sayısı: 3098
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Süleyman

    19.7.2024 23:36:30

    Erkek için olan da kadın için olan da. Tesettür direk Müslüman kimliği ile ilgilidir. Türkleri bu kimlikten soğutanlar hesabını iki dünyada da verecekler. Müslüman erkeklerin, gözlerini sakindirarak ve bunu utanmadan, açıkça yaparak netliklerini ortaya koyup değişimi harekete geçirmeleri gerekiyor. Bununla beraber, tesettür fıtrattır, dönüş fıtrata olacaktır.

  • S.topuz

    19.7.2024 20:06:57

    ..."Risale-i Nur şakirdlerinin bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir. Madem her dakikada, şimdiki tarz-ı hayat-ı içtimaiyede(Sosyal hayat tarzında) yüz günah insana karşı geliyor(Hücum ediyor) ; elbette takva ile ve niyet-i içtinab (Günahlardan çekinmek niyetiyle) ile yüz amel-i sâlih işlemiş hükmündedir."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Kastamonu - 148

  • S.topuz

    19.7.2024 19:58:44

    ..." Hem takva içinde bir nevi amel-i sâlih var. Çünki bir haramın terki vâcibdir. Bir vâcibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var. Takva, böyle zamanlarda, binler günahın tehacümünde bir tek içtinab, az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vâcib işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta niyetiyle, takva nâmıyla ve günahtan kaçınmak kasdıyla, menfî ibadetten gelen ehemmiyetli a'mal-i sâlihadır."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Kastamonu - 148

  • S.topuz

    19.7.2024 19:57:15

    "Aziz, sıddık kardeşlerim! Bugünlerde Kur'an-ı Hakîm'in nazarında imandan sonra en ziyade esas tutulan takva ve amel-i sâlih esaslarını düşündüm. Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i sâlih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır. Her zaman def'-i şer, celb-i nef'a racih olmakla beraber; bu tahribat ve sefahet ve cazibedar hevesat zamanında bu takva olan def'-i mefasid ve terk-i kebair(Büyük günahları terk) üssü'l-esas olup, büyük bir rüçhaniyet kesbetmiş. Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. Farzlarını yapan, kebireleri işlemeyen, kurtulur. Böyle kebair-i azîme içinde amel-i sâlihin ihlasla muvaffakıyeti pek azdır. Hem az bir amel-i sâlih, bu ağır şerait içinde çok hükmündedir."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Kastamonu - 148

  • Sebahattin

    19.7.2024 18:09:05

    Allah Râzı Olsun çok önemli bir yarayı dile getirmişsiniz Rabbimden İnşallah tesirini halk etmesini temenni ve niyaz ediyoruz, size de çok çok teşekkür ediyoruz sağ olun var olun.

  • Ahmet Said

    19.7.2024 11:54:38

    Bu milletin önce cehaletinden yararlandılar. Şimdi de hem cehaletinden ve hem de fukaralığından. Gençliğin iffetinin sokaklarda teşhirine razı olan yöneticileri de Allah'ın adaletiyle mutlaka karşılaşacaklar.

  • Muhammed Arslan

    19.7.2024 11:43:41

    Bu sıcak yaz günlerinin en önemli hastalığına acil şifa olacak bir yazı.

  • Hüseyin T

    19.7.2024 10:05:56

    Küreselleşme /dijitalleşme ile beraber yerel ve ulusal çapta ahlâki ve dini değerler, örf ve adetler  erezyona uğradı. ferdi ve kollektif özgürlük alanları , cinsel sapkınlıkların her türlü teşhirine ve  gösterisine sahne oldu.. Beni Adem'in beşeri varlık olma basamağından insan olma vasfına ulaşmasına vesile olan yegane mevhum ölüm düşüncesidir.. Modern yaşam âdemoğlunu ölüm düşüncesinden uzak tutmak için dizayn edildi..Bu nedenle yeni imar planlarında kabristanlar yerleşim yerlerinden uzak tutuldu. Ölümü unutan , ölümsüzmüş gibi yaşayan yaşam formları çoğaldı.  Ölüm düşüncesinden  yoksun olanlar her türlü melaneti işlemekten imtina etmezler.. Peygamber efendimizin sık sık  kabristanları ziyaret ediniz, ölümü sık sık tefekkür ediniz ifadesi, dünya hayatı için denge ve denetleme mekanizması, ahiret için ise bir ön hazırlıktır. .

  • Mustafa

    19.7.2024 09:58:23

    Rabbim bu kalemleri istikametten saptırmasın. Her insanın istifade edeceği bir makale olmuş. Allah kalbine, diline ve nefesine kuvvet versin.

  • Müjdat Bayar

    19.7.2024 09:49:16

    İşin garip ve acı tarafı ahlak dışı giyinen(!) birini uyaramıyoruz. Uyarırsak iftiraya dahi maruz kalabiliriz. Okullarda öğretmeniyle, öğrencisiyle durum fecaat. Anlatmaya gerek yok.

  • Said

    19.7.2024 09:43:33

    Ümmetin kanayan acil bir yarası. Himmet ehlini vazifeye çağıracak bir yazı olmuş. Kaleminize sağlık. Allah tesirini halk etsin. Amin.

  • Müjdat Bayar

    19.7.2024 08:59:09

    Maalesef durum tasvir ettiğinizden bile vahim. Belalar yağmıyorsa Rabb'imin imhalindendir.

  • Burhan

    19.7.2024 08:23:56

    Selamunaleyküm . Kaleminize sağlık bu yaz günü bu yazı iyi oldu ,cenabı hak tesirini artırsın selam ve dua

  • Zübeyir

    19.7.2024 07:50:39

    Hürriyeti Nissan adı altında, Taif'e-i nisanın nefsi tezkiye edildi ve kutsandı. Bir şey demek haddimize mi. Va esefa.

  • S.topuz

    19.7.2024 06:44:53

    ..."Hem Kur'an merhameten, kadınların hürmetini muhafaza için hayâ perdesini takmasını emreder. Tâ hevesat-ı rezilenin ayağı altında o şefkat madenleri zillet çekmesinler. Âlet-i hevesat, ehemmiyetsiz bir meta hükmüne geçmesinler."..."Medeniyet ise kadınları yuvalarından çıkarıp, perdelerini yırtıp beşeri de baştan çıkarmıştır. Halbuki aile hayatı, kadın-erkek mabeyninde mütekabil hürmet ve muhabbetle devam eder. Halbuki açık saçıklık, samimi hürmet ve muhabbeti izale edip ailevî hayatı zehirlemiştir."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, Zülfikar - 279

  • S.topuz

    19.7.2024 06:41:15

    ..."Malûmdur ki; insan sevmediği ve istiskal ettiği adamların nazarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık-saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâmahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskal eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nazik ve seriü't-teessür olduğundan, maddeten tesiri tecrübe edilen belki semlendiren pis nazarlardan elbette sıkılır. Hattâ işitiyoruz; açık-saçıklık yeri olan Avrupa'da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, "Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar" diye polislere şekva ediyorlar. Demek medeniyetin ref'-i tesettürü, hilaf-ı fıtrattır. Kur'an'ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o maden-i şefkat ve kıymetdar birer refika-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukuttan, zilletten ve manevî esaretten ve sefaletten kurtarıyor."... Bediüzzaman Said Nursi, Risale-i Nur Külliyatı, İman ve Küfür Müvazeneleri - 191

  • Semanur Tunoğlu

    19.7.2024 05:01:57

    Bırakın erkekleri bayanların bile rahatsız olduğu bir açıklık hüküm sürüyor. Bazı şeyleri devletin yasaklaması gerektiğini düşünmeye başladım. Yasaklara karşıyız tamam ama belli bir sınırı muhafaza etmekte gerekiyor. Allahın haram kıldığı şeyler en azından kamusal alanda rahat ve serbest olmamalı. İnternet sıkı bir denetim süzgecinden geçirilmeli. Oyunlarla, videolarla açıklık, dinsizlik, sapıklık çocukları ve gençleri tehdit ediyor.

  • Naim k.

    19.7.2024 04:52:35

    Hocam pekala bu saatten sonra büyüklerimize ne yapmak düşer. Buda gene o azim dinsizlik komitesinin pek sinsi ve en tehlikeli oyunlarından biri değilmi? Teşhirciliğin sonu korkunç bir israfat getirmekte maalesef. Rabbim ,Temmuz da eriyen karları görmemek ihanetinden hepimizi kurtarsın. Muhabbetle

  • Demokrat Avrupa

    19.7.2024 01:42:59

    Fesad komitelerin toplumu yıkmak için uyguladıkları tahribatla mahremiyette ki hassasiyet ortadan kaldırılarak açık saçıklık yaygınlaşmaya çalışılıyor…Maalesef okuma alışkanlığı olmayan ailelerde kendilerini eğitemedikleri gibi tehlikelerin nereden geldiğini bilemediklerinden koruma reflekslerini de kullanamaz hale geliyorlar…

  • Sefer Akgül

    19.7.2024 01:13:54

    Müthiş bir yazı. Tebrikler..Her kelimesi, her cümlesi hakikati yansıtıyor. Kaleminize sağlık

  • Mehmet Rauf

    19.7.2024 00:23:48

    Allah razı olsun hocam kaleminize sağlık özellikle yaz aylarında şiddetini artıran bu çıplaklık maalesef genç dimağların akıllarını , kalplerin ve ruhlarını yaralıyor. Rabbim hepimize takvayı da kuş almayı nasip etsin bizleri ve gençlerimizi ahir zamanın bu cazibedar fitnesinden muhafaza etsin tebrik ediyorum bu yazınızdan dolayı Asrın sahibine kulak verip takvayı kuşanmak

  • Erdal

    19.7.2024 00:13:37

    Evet, artık erkeklerin de hakk ve hürriyetleri için hukuki düzenlemeler yapılmalı. Aksi halde aileyi sel almaya başladı. Gecikme bütün insanlara zarar verecek.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı