Ne çok şey söylenebilir hayata dair. Bir tarafta insanlık dışı vahşet, diğer tarafta insan suretinde melekler. Hayat tam da bu işte. Ebu Bekirler, Ebu Cehiller aynı çağda.
Ne diyor kuşlar? Bu bir çığlık, bir acı mesaj mı? Ya sokak köpekleri, onlar da eskisi gibi değil sanki. Baksanıza köpek gibi tüyleri diken diken eden havlamaları kalmamış; cılız, isteksiz, etkisiz hev hev sesler… Kediler de öyle. Farelerden çekinir hale gelmişler sanki. Farenin kovaladığı kediler var artık! Hele akıllı varlık insanlara bakın, ateşe atıyor kendini, bile bile.
Bazen bulutlarla gizleniyor güneş, oysa bir gün doğacak şems-i hakikat. Ümitle sabahı beklemek ne güzel. Sağımdan solumdan bütün varlık, yalnız değilsin diyor kulağıma. Ve uzunca bir karanlıktan sonra usulca güneş penceremden sokulup geliyor masama.
Sonra biraz toparlıyorum kendimi. Görüyor olmanın hazzına varıyorum varlığı. Böylece miyavlamayan kediyi de, havlamayan köpeği de, erken öten horozu da sevmeye başlıyorum nedense. Dün nice gözler kapandı hayata. Nice gözler görmeye başladı bugün varlığı. Sevmeye başladı niceleri, niceleri de nefretin gazabında tüketti günü. Böylece sürüp gidiyor hayat.
Sevmeyi öğrenmek, görmeyi başarmak, farkında olmak; yaratılış, coşkun akan bir ırmak gibi doğal akışında. Zulüm de hayatta, merhamet de. Ya şahidi olmak ağlayamadan katledilen bebeğin? Bu hangi dilde tarif edilir? Bu vahşeti hangi kelimeler taşıyabilir? Görmenin de imtihanı bu olsa gerek. Gördüklerin bir şeyleri tetikliyor sende. Elin açıp yalvarıyorsun istekle.
Biliyorum, haksızlığa haykıran ölmemiş vicdanlar var. Buna seviniyorum. Başkası için akan göz yaşları ne kadar da kıymetli. Hayret uyandıran barbarlık değil; sakinlerin, insanlık vicdanının sessiz çığlığı. Dünyayı bu ruh kurtaracak. Zayıfın güçlü duruşu, acizin büyük kudreti bir şeylerden haber veriyor açık kulaklara. “Güce karşı bu sakin cesaret beni Müslüman etti.” diyor birileri. Şimdi daha iyi anlıyorum, “Zalimler için yaşasın cehennem”i.
Bebekler tarifi imkansız kurşunlarla katledilirken, ben İlahi huzurda, ‘Sen ne yaptın?’ denildiğinde, ‘El açtım sana, yardım istedim Senden’ diyeceğim. Acizliğim, gücüm.
Biliyorum, haksızlık etmemeliyim, bunca nimetlere ve cehenneme. Cennet ehlini beklediği gibi, cehennem de bekler layığını.
Belki de onun için gülüyordu Rabbine giderken bebekler, şehitler… Onlar, yaşar gibi ölüyorlardı. Gülüyorlardı, kapatırken gözlerini… Bense, ölürken, yaşar gibi duruyordum ayakta. Gerçek yanılgı bu olmalı. Neyse ki, ellerim açık Sana doğru. Neyse ki dilimde Sen varsın. Sen’i seviyorum. Kulluk, büyük bir lezzet, hissediyorum.
Biliyordum bir gün bu duyguları yaşayacağımı.