"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Akıl nimeti ve tefekkür ibadeti - 2

Sami CEBECİ
03 Aralık 2023, Pazar
Cenab-ı Hak, diğer duygular gibi akıl nimetine yaratılıştan bir had ve sınır koymamıştır.

Bu yüzden aklın ifrat ve tefrit denilen mertebeleri vardır. İfrat mertebesi, şimdi demogoji diye tabir denilen bir cerbeze hali vardır ki, hakkı bâtıl, bâtılı hak gösterecek kadar aldatıcı bir zekâya sahip olmaktır. Tefrit mertebesi de gabâvettir, ahmaklıktır ve geri zekâlılıktır ki, hiç bir şeyden anlamaz. Akıl noktasında en büyük hidayet, hakkı hak olarak bilip ona uymak, bâtılı bâtıl olarak görüp ondan kaçınmaktır. Bu, aklın vasat mertebesi olan hikmettir. Hikmet ise, en büyük nimetlerdendir. “Kime hikmet verilmişse, ona çok büyük hayırlar verilmiştir.” mealindeki ayet bu hakikate işaret eder.

Hikmet sahibi olan her akıl, varlıkların yaratılış sırlarını vahyin yardımıyla anlar ve Yüce Yaratıcıyı bulur. Allah’ı tanıma ilminde mertebeler kat eder. Vazifesini hakkıyla yerine getirir. İstikametini kaybeden bir akıl ise, dengeli düşünemez. İfrat ve tefrit halleriyle varlıkları Allah’tan başka şeylere havale eder. Tabiat ve tesadüfün oyuncağı, sebeplerin bir araya gelmesiyle oluşmuş şeyler zanneder.

Böyle insanlar, dünyanın akıbetini ebediyen hiçlik ve yok olmak olarak görür. Ölümü, bütün sevdiklerinden ebedi bir ayrılık kabul eder. Yaratıcısını bulamaz ve âhiret hayatını bir aldatmaca olduğunu zanneder. Böyle bir akıl, normalde en büyük bir nimet iken, sahibi için en büyük bir baş belâsı olur. Bediüzzaman Hazretlerinin dediği gibi; geçmiş zamanın elem ve kederleri, gelecek zamanın endişe ve korkuları, o şahsın hazır zamandaki bütün keyif ve lezzetlerini kaçırır ve hayatı ona zehir eder. O kişi, bu dehşetli halden kurtulmak için ya eğlencelere gider ya da sarhoşluğa kaçar. Geçici olarak her şeyi unutur. Kendine geldiği zaman tekrar aynı hallerle karşılaşır ve yine sarhoş olmaya sığınır. Bu hal böyle devam eder gider.

Şayet akıl, iman ile aklını başına alırsa, bütün geçmiş ve gelecek zamanlar iman nuruyla aydınlanır. Dünya hayatı mânevi bir cennete dönüştüğü gibi, âhireti de ebedi ve daimi saadetler ve cennetlere kavuşmasına vesile olur.

Aklın bir hali diğer halini tutmaz. Bu hakikati Bediüzzaman ne güzel izah etmiş. “İnsanın akıl ve fikir meydanı öyle bir vüs’attedir ki, ihatası mümkün değildir; ve o kadar dardır ki, iğneye mahal olamaz. Evet, bazen zerre içinde dönüyor, katre içinde yüzüyor, bir noktada hapsoluyor. Bazen de âlemi bir karpuz gibi eline alır ve kâinatı misafireten getirir, akıl odasında misafir eder. Bazen de o kadar haddini tecavüz eder, yükseğe çıkar ki; Vacib-ül Vücudu (Allah’ı) görmeye çalışır. Bazen de küçülür, zerreye benzer. Bazen de semâvat kadar büyür. Bazen de katreye girer. Bazen de fıtrat ve hılkati (yaratılışı) içine alır.” (Mesnevi-i Nuriye s. 85)

Evet, akıl sanata bakarak San’atkârını görmeli. Yoksa zatı ve hakikatiyle Allah bilinemez ve bundan sorumlu da değildir. Allah, ancak sıfat ve isimleriyle bilinebilir. Bu nokta çok önemlidir.

Okunma Sayısı: 1762
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan Çalışan

    3.12.2023 11:19:53

    insan, âdetâ bir sanatkârın güzide eserleriyle donatılmış bir sergiye ça­ğırılan seçkin bir davetli gibi, kâinatı baştan başa fikren dolaşacak, karşısındaki her eseri inceleyecek, ondaki sanat inceliklerini çözecek, bütün varlıkların tek tek ve hep beraber şahitliklerini dinleyecek, onların ibadet ve tesbihatlarını anlayacak ve tıpkı birliği adına tekmil veren bir komutan gibi, kendisine teshir edilmiş varlıkların ibadet ve tahiyyatlarını, onlar adına dergâh-ı İlâhîye takdim edecektir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı