Yakın zamana kadar ”Biz bu hale nasıl geldik?” suali sorulurdu. Artık bu soruları sormanın pek bir anlamı kalmadı. Her şey açık seçik ortada. Toplum mühendisi olmaya da gerek yoktur.
Sosyal hayatımızın maalesef, acınacak hâli karşısında üzülmemek elde değil. Biz yine de soralım ve biraz da düşünelim. Sahiden, ”Biz bu hale nasıl geldik?” Ne olmuş halimize diyenler de olabilir. Fakat bize göre, çok acılarla muhatap olmaktayız..
Bu acılardan birisi de, yuvaların bacalarının, dizi ateşleri tarafından sarılmış olmasıdır. Bu hususu, Bediüzzaman Hazretleri şöyle dillendirir:
“Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt gövdenin içine girdi. Şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cemiyetin basiret gözü böyle körleşirse iman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırabım, yegâne ıztırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeğe bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da iman kalesinin istikbali selâmette olsa.” (Tarihçe-i Hayat: 959).
Cemiyetin iç bünyesinin bozulmasını tetikleyen unsurlardan birisi de, sosyal ve aile hayatını tehdit eden menfî dizilerdir. Aile hayatını dejenereye sebep olan bu programlar, iç bünyeyi tahribe sebep olmaktadırlar.
Aile yuvaları Cennetten birer köşe olması gerekirken, Cehennemî bir hâlete bürünüyor. Saatlerce süren, öz değerlerimizden kopuk televizyon dizileri, ruhlara, aile hayatına ve akıllara bir çok zararlı alışkanlıklara yol açıyor.
Geçen gün bizzat yaşadık. Bir dizi hayranı (!) yuvamızda misafiraten bulunuyordu. ”Amca” dedi sessizce, sonra da ekledi, “Bir dizi seyrediyorum, bakabilir miyim? Açtık televizyonu, geçti karşısına, fakat televizyonu antene bağlayan kablo yuvasından çıkmış meğer. Doğrusu sevindim. Tekrarla, ”Bilgisayardan izleyebilir miyim?” demesin mi?
İşte, böylesine etkilemiş bir afet insanımızı, özellikle de çocuklarımızı, bu âfet diziler. Bu hususta, anne ve babaların çok dikkat etmesi gerekiyor. Çözümü yine kendi inisiyatiflerini kullanarak bulmalıdırlar..
Olumlu veya olumsuz diziler aileleri oldukça çok meşgul ediyor, hatta tahrib ediyor diyebiliriz. Zaman mefhumunun israfından tutun da, örf, anane, değer ve özellikle mânevî değerlere muğayır diziler, aileyi ve toplumu dejenere ederek, ruhunu incitiyor, hatte sosyal yapımızın bozulmasına sebep oluyorlar.
Bu hususlarda fikir beyan eden bir çok işin erbabı şahıslar bakın neler söylüyorlar. Kısaca birkaç tanesine göz atalım isterseniz.
Dr. Osman Salış:
“-Samsun Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Osman Salış, ütopik, ulaşılması zor, gerçek hayatla bağdaşmaz dizilerin insan ruh sağlığı üzerine ciddî negatif etkileri olduğunu savundu.” (Psikiyatri-Nöropsikiyatrı.com.)
Sosyolog Yar. Doç. Dr. Süleyman Doğan:
“-Kültürel değerlerimizi korumak için son derece dikkatli olmak durumundayız. Televizyonlarda yayınlanan özellikle belli diziler (!), çarpık ilişkiler, kötü örnekler ve ahlâk dışı, gayrimeşrû yaşantılar, gelenek ve kültürümüze aykırı davranışlarla toplumun dengesini bozmaktadır.” (Yeni Asya, 28.11.2011)
Prof. Dr. Nevzat Tarhan:
“Çocuklarla ebeveynlerin, dizilerden ne anladıklarını ve aslında ne anlatılmak istendiğini konuşmaları gerektiğini vurgulayan Tarhan, “Çocuk, bir şey izlerken kafasında kavramlar oluşur. Bu tür dizileri izlerken de anne babalar çocuklarına yanlışı ve doğruyu anlatmalı. Yani bu yaşlarda çocuklara ‘gerçek algılama’ öğretilmeli”
Son söz: Olumsuz diziler yoluyla, aile yuvalarının ve toplumun daha fazla dejenere olmasına yol açan bu oluşumlara bir dur diyen olsun!