İsrail 7 Ekim 2023’ten beri Gazze’yi işgalini sürdürüyor. Ancak işgal öncesi ve sonrasında Binyamin Netanyahu ve hükümeti muhtelif sorunlarla karşı karşıyadır.
Bunlar hem Gazze işgali hem de İran saldırıları, İsrail’deki koalisyon hükümeti içerisindeki ayrı sesler ve heterojen siyasî yapıyı homojenleştirmedeki başarısızlık, yolsuzlukların araştırılmasını engelleyen Makullük Doktrini Yasası, konut, su, ekonomi, Filistin, Afrika kökenli Yahudilere yönelik ayrımcılık, Gazze savaşında kurtarılacak rehineler gibi sorunlar hâlen çözüm bekliyor (Yeni Asya, 23.04.2024, İsrail Saldırısı).
Yukarıda zikredilen tüm olumsuzlukların, Netanyahu’nun Gazze’deki işgali uzatmasına ve Kasım 2024’teki ABD seçimlerini beklediğine yorumlanıyor. Seçim sürecindeki ABD’de mevcut Başkan Joe Biden’ın rakibi eski başkan Donald Trump’ın bazı eyaletlerde seçmenler nazarında tercih oranının artması, Netanyahu’nun beklentisini destekler nitelikte.
Ancak tam da bu vartada 30 Nisan 2024 tarihli Time dergisinde Eric Cortellessa’nın Donald Trump’la yaptığı “Eğer Kazanırsa” başlıklı röportaj dikkat çekiyor. Trump röportajda Netanyahu’ya “Gazze’deki çatışmanın mümkün olduğu kadar çabuk sona erdirilmesini” tavsiye ediyor. Ayrıca Trump “3 Ocak 2020’de İranlı General Kasım Süleymani’nin suikastla öldürülmesinin 6 Ekim’deki Hamas saldırısına zemin hazırladığını, Netanyahu’nun eleştirilmesi ve 6 Ekim saldırılarından sorumlu tutulması gerektiğini” belirtiyor.
Aynı zamanda Trump “6 Ekim asla yaşanmamalıydı” diyerek, “İsrail’in Hamas saldırılarını önceden bilecek imkânlara sahip olduğunu, önceden saldırı hazırlıklarını herkesin bildiğini ama İsrail’in bilmediğini söylemek doğru olmayacaktır, trajediyi önleyemedik” sözleriyle Trump, Netanyahu’ya desteğinde şüphe uyandırıyor.
Bununla birlikte Trump, röportajda “İsrail’e diğer ABD başkanlarından daha fazla destek verdim. Netanyahu, Kasım Süleymani’ye yönelik operasyonu gerçekleştirmede beni yalnız bıraktı. Benim için Netanyahu bu hususta kötü bir deneyim oldu”. Böylece Trump’la Netanyahu arasındaki ilişkilerin zayıflamasının başlangıcı Kasım Süleymani olayıdır demek mümkündür. Çünkü Trump’ın “İsrail’de başbakan olarak iyi iş çıkarabilecek pek çok kişi var” sözleri, Netanyahu’ya yönelik bir güven kaybını da ortaya koyuyor.
Trump’ın desteğinden yoksun Netanyahu için başka başarısızlıkların ve ülke içi istikrarsızlıkların artması muhtemeldir. Bundan dolayı “İsrail muhalefeti ve kamuoyunun giderek artan uluslararası izolasyon algısı riski var”. Diğer taraftan Netanyahu, İran’ın 13 Nisan 2024’teki füze ve SİHA saldırılarına karşı, ABD’nin desteğini almasına rağmen, Washington ve Tel-Aviv ilişkilerinde gerginlik devam ediyor. Bu durumun İsrail’de uluslararası izolasyon algısı riskini yükselttiği kuvvetle muhtemeldir.
Ayrıca Hamas’ın elindeki İsrailli rehinelerin kurtarılmasındaki gecikmeler ve başarısızlıklar günden güne Netanyahu ve hükümeti karşıtı gösterilerde artışa neden oluyor. “Son anketlerde İsrailliler’in yüzde 58’inin Gazze’deki işgalin sonlandırılmasını ve İsrail’de bir erken seçim talebini ortaya koyuyor”.
Netice itibariyle Trump’ın Kasım 2024’teki ABD seçimlerini kazanmasını bekleyen Netanyahu’yu mevcut durumundan kurtar(a)mayacağı muhtemeldir.
Birde Trump döneminde ABD Büyükelçiliği’nin Tel-Aviv’den Kudüs’e taşındığı, Washington’un Tahran’la nükleer müzakerelerden vaz geçtiği, danışmanı ve kızı Ivanka Trump’ın ile danışmanı ve damadı Jared Kushner’in İsrail’e ilgisi, Kushner’in Yahudi asıllı olduğu iddiaları unutulmamalı. İran saldırıları sonucunda, sırf “ben başkan olsaydım bu saldırılar yaşanmazdı” sözlerini sarf ettiği için Trump’ı savunanların, rasyonaliteden uzaklaşmadan ve tarafsız olmaları gerektiğini anlamış olmalılar.
Netanyahu’dan muhtemelen desteğini çeken Trump’ın, seçimler yaklaştıkça farklı söylemlerde bulunabileceği ihtimal dahilindedir.