Taliban’ın 15 Ağustos 2021’de Afganistan’da iktidarı ele geçirmesi bir milat niteliğinde.
Taliban rejiminin izleyeceği politikalar, özellikle Çin-Pakistan-Afganistan üçgenindeki ilişkilerde bölgesel işbirliği ve terörizmle mücadele gibi önemli hususları öne çıkarıyor. Ancak Afganistan’da güvenliğin istenilen düzeyde sağlanamaması ve bazı yerel grupların çatışmaya varan mücadeleleri, zikredilen iki hususun bölge ülkeleri arasındaki çıkarlar, güç, rekabet, çekinceler, şüpheler, terör vb. yakından etkiliyor.
Çin-Pakistan-Afganistan ilişkilerinin yanı sıra Hindistan, Türkiye, Rusya ve İran gibi bölgesel aktörler de Taliban’la ilişkilerini Kabil’deki diplomatik misyonlarını yeniden faaliyete geçirerek geliştirme yoluna gittiler.
Bununla birlikte Taliban rejimi de, içerisinde bulunduğu şartlardan ve mevcut konumundan dolayı Çin ve Pakistan’a aşırı bağımlılığının farkında. Birde Hindistan, Türkiye, Rusya ve İran, Taliban’ın İslam Devleti (İD) örgütüyle mücadelesinde birçok ortak noktada buluşuyorlar. Bundan dolayı Kabil yönetimi, Çin ve Pakistan’a aşırı bağımlılığın da bilincinde olarak Hindistan, Türkiye, Rusya ve İran’la alternatif ekonomik fırsat arayışındadır.
Kabil bu amaçla Taliban’ın Afganistan’da iktidara gelmesinin ardından 29 Ocak 2024’te “Bölgesel İşbirliği Girişimi” başlıklı ilk uluslararası toplantısına ev sahipliği yaptı. Ağırlıklı olarak bölgesel güvenlik ve ekonomik işbirliğinin ele alındığı toplantıya “Hindistan, Kazakistan, Türkiye, Rusya, Çin, İran, Pakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Endonezya’dan temsilcileri katıldılar”.
Toplantı sonrasında Kabil’in, Hindistan ve İran’la kurduğu ilişkiler Çin ve Pakistan’ın dikkatini çekiyor. Taliban rejimi 27 Şubat 2024’te İran’ın Cabahar Limanı ve Cabahar Serbest Ekonomik Bölgesi’ndeki projelere 35 milyon dolar yatırım yapacağını duyurdu.” Muhtelif ekonomik zorluklar içerisindeki Taliban’ın bu yatırımı hayretle karşılanıyor. Fakat Taliban’ın bu tarz girişimleriyle ekonomik ve siyasî ortaklarını çeşitlendirmedeki gayreti değerlendiriliyor.
İran, Afganistan’a limana erişim izni verirse, Taliban’ın Pakistan ve Çin’e olan bağımlılığı da azalacak. Yani Kabil, Pakistan ve Çin’i İran’la dengelemeye çalışıyor. Birde Hindistan, Kabil’in İran’daki liman yatırımını destekliyor.
Diğer taraftan Taliban’ın yatırım girişiminin “İran’ın Afgan mültecilere 16 vilayetinde ikamet yasağı getirmesi ve Tahran’ın Afganistan sınır kapılarını güvenlik gerekçesiyle kapatma kararını tartıştığı bir dönemde gerçekleşmesi” manidardır. Kabil böylece “Afgan mültecileri sınır dışı etme de dahil” olmak üzere İran’ın zikredilen politikalarına cevap vererek ilişkilerini arttırarak geliştirme fırsatı kolluyor.
Taliban rejimi, Hindistan’la da ilişkilerini geliştirmek arayışında. Bu amaçla Taliban Sözcüsü Hafız Barakatullah Rasuli’nin 16 Nisan 2024’teki “İslam’ın Hanefi mezhebinde dinî azınlıkların haklarına ilişkin ayrıntılı hükümlerden hareketle, dinî azınlıkların, özellikle de Hindular ve Sihler’in haklarını İslam şeriatı hükümlerine uygun şekilde güvence altına almaya kararlı olduklarını” bildirmesi Kabil’in Yeni Delhi’yle ilişkilerinde önemli yer tutuyor.
Hatta Kabil yönetimi, geçmiş yıllarda savaşlarda dolayı “Hindular ve Sihler’in el konulan mülkiyet haklarında da restorasyona gidecekleri” kaydediliyor. Taliban’ın ilişkilerini geliştirerek ilerleyen dönemlerde Hindistan üzerinden BRICS’e girmenin yollarını araması da ihtimallerdendir.
Afganistan’da işsizlik, yoksulluk, yoksunluk, açlık gibi sosyo-ekonomik nedenlerle 2024’te 23,7 milyon kişi, insanî yardıma muhtaç durumda. Ülkeye yönelik yaptırımlar, özel teşebbüs ve yatırımları olumsuz etkiliyor. Ekonomik sorunlar ve yeniden iktidardan uzaklaştırılma endişesi, Taliban’ın Afganistan sosyo-ekonomisini canlandırmak ve kendi rejimini diplomatik/resmî yollarla meşru hükümet olarak tanınmasını sağlamak için başta Çin ve Pakistan’la ve diğer ülkelerle ekonomik teşebbüsler aracılığıyla ilişkilerine önem veriyor.