Bediüzzaman Siirt’e bağlı Tillo’da “Kubbe-i Hasiye”de iken bir gece Şeyh Abdülkadir-i Geylani (k.s.) Hazretlerini rüyasında görür.
Geylani Hazretleri ona,“Molla Said, Mîran aşireti reisi Mustafa Paşaya gidiniz ve kendisini tarik-i hidayete dâvet ediniz. Yaptığı zulümlerden vazgeçerek namaza ve emr-i mârufa müdavim olmasını tavsiye ediniz. Aksi takdirde öldürünüz” der. Bunun üzerine Bediüzzaman, Cizre’ye Mustafa Paşa’nın çadırına gider. Geliş sebebini soran Paşaya, kendisini hidayete davet için geldiğini, yaptığı zulümlerden vazgeçmesini, namaza başlamasını, aksi takdirde kendisini öldüreceğini herkesin içinde söyler. Molla Said’in söz ve tavrından çok rahatsız olan Mustafa Paşa’yı etrafındakiler sakinleştirir. Paşa, kendisinden kurtulmak için, Cezire âlimleri ile aralarında bir ilmi münâzara tertipleyerek, âlimleri ilzam etmesini söyler, aksi takdirde Fırat Nehri’ne atmakla da tehdit eder. Bunun üzerine Bediüzzaman, “Bütün ulemâyı ilzâm etmek benim haddim olmadığı gibi, beni de nehre atmak sizin haddiniz değildir” der.
Mustafa Paşa’nın düzenlediği münazaraya talebe olan Fakirullah Mollazade de âlimlerle birlikte katılır. Âlimler Bediüzzaman’a yaklaşık kırk soru sormalarına rağmen Bediüzzzaman, onlara hiçbir soru sormaz ve bütün sorulara ikna edici cevaplar verir. Bir soruya yanlış cevap verdiği halde âlimler cevabı doğru zanneder. Münazaradan sonra âlimler dağılır, Bediüzzaman arkalarına düşer ve yanlış cevap verdiği soru için “Affedersiniz falanca sualin cevabını yanlış söylediğim halde siz farkına varmadınız” diyerek cevabı düzeltir. Bunun üzerine âlimler “İşte şimdi bizi tam hakkıyla ilzam (susturdunuz) ettiniz” derler. Bu münazaradan sonra bazı âlimler Bediüzzaman’dan ders almaya başlar.
Bediüzzaman’ın açık farkla münazaranın galibi olması âlim ve talebeleri çok etkiler. Bu etkilenenler arasında Fakirullah Mollazade de vardı. Mollazade, Bediüzzaman’dan yedi ay kadar ayrılmaz ve onun yanında kalır. Bu süre içerisinde Bediüzzaman, Fakirullah Mollazade’ye ara sıra ders verir. Fakirullah’ı çok sevdiğinden dolayı da ara sıra onunla şakalaşır. Bediüzzaman bir defasında ona “Sad salo” (yüzlük adam) yüzyıl yaşayacaksın. Ben Urfa’da vefat edeceğim. Fakat benim kabrimi açıp beni oradan çıkarıp götürecekler” der. Bazen de ona “Nemıro” (ölmez adam) diye takılır.
Fakirullah, Mollazade Bediüzzaman’dan ayrıldıktan sonra talebeliğine devam eder. Sonraki yıllar tahsilini tamamlar ve icazetnamesini(diploma) alır. Mardin’in Nusaybin kazasına gelir. Atmış yıla yakın burada vaizlik ve müftülük yapar. Bediüzzaman’ın Urfa’ya geldiği haberini alınca hemen ziyaretine gitmeye hazırlanırken vefat haberini alır.
Fakirullah Mollazade yıllar önce Bediüzzaman’ın söylediği “Yüzyıl yaşayacaksın. Ben Urfa’da vefat edeceğim. Fakat benim kabrimi açıp beni oradan çıkarıp götürecekler” sözlerinin tek tek gerçekleştiğini görünce öleceği yüzüncü yaşını beklemeye başlar. Fakirullah Mollazade, ömrünün son zamanlarında uzun beyaz sakalı ile nur topu gibi bir görüntü sergiler. Ömrünün sonuna kadar akıl muhakemesi yerinde oldu. Son günlerine kadar Bediüzaman’la aralarında geçenleri ve çokça gördüğü kerametlerini anlatırdı. Bediüzzaman’dan bir yaş büyük olan Fakirullah Mollazade tam yüz yaşında Nusaybin’de vefat etmiştir.
Kaynaklar:
1-Abdulkadir Badıllı-Mufassal Tarihçe-i Hayat cilt:1- sayfa:90-91
2-Bediüzzaman Said Nursi- Tarihçe-i Hayat–41