Rus jetinin düşürülmesiyle bozulan Türk-Rus ilişkilerinde normalleşme başarılamadı.
Hem Rus, hem Türk hükümetlerinde normalleşmeyi sağlayabilecek bir ortak aklın olmadığı da zaten net ortada. AKP hükümetinin nedense dış politika da başarabildiği tek şey, iç politika da olduğu gibi, herkesle bozuşmak.
İç politikada olduğu gibi, dış politikada da dünyayı kendi etraflarında döndürmek istiyorlar, ama öyle bir dünya maalesef yok. Ülkenizde yaptığınız kaprisler, Kapıkule’nin dışında sökmüyor. Neo Osmanlıcı, reaksiyoner ve hayalperest AKP Dış Politikası’nın kazandığı ne var? Koca bir hiç. Kaybettiği ne var? Çok şey. En başta bütün komşularla sorunlu ilişkiler ve neredeyse sıfır dost.
Bir ülke popülist politikalarla yönetilirse, sonu yaklaşmış demektir. Son yapılan bir ankette, “Rus uçağının düşürülmesi haklı mıydı?” sorusuna cevap verenlerin % 70’i haklıydı şeklinde cevap vermiş. Madem öyle, Türkiye’nin bu uçak düşürme dolayısıyla 2016’da uğrayacağı 10-15 milyar dolarlık tahminin zararın faturasını ödemeye geldiğinde de aynı düşüncede olacak mı acaba? Ülke, anketlere göre yönetilemez. Bugün bir anket olsa, eminim ki, uçağı düşürmeyi haklı gören bu yüzde % 70 “Rusya’ya savaş açalım mı?” sorusuna “evet” cevabı verecektir. Bu durumda Rusya’ya savaş mı açacağız? Devlet politikaları avamın görüşüne göre şekillendirilemez. Çünkü avam konuları yüzeysel görür, derinlemesine tahkik edip bir sonuca varmaz. Belli bir konuda siyaset kurumu, “avam”-dan farklı düşünüyorsa, illa ki avamın peşinden gitmesi gerekmez, gerektiğinde onu ikna edip kendi çizgisine getirmeye çaba sarf eder.
Rus uçağının düşürülmesi doksan üç yıllık Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli stratejik hatalarından biriydi. Bu hareket, üzerlerindeki acı tecrübelerle yoğrulmuş, tarihî Rus baskısını iyice üstlerinde hisseden, başta Almanya olmak üzere, Doğu ve Kuzey Avrupa ülkelerinin kalplerini bir nebze soğutsa da, Türkiye’yi Rusya’nın hedef tahtasına koydu. Türkiye’ye tam destek veren bu ülkeler geleneksel olarak zaten Ruslara soğuklar. Meselâ Alman-Rus soğukluğu, halklar düzleminde bile hâlâ tam gaz devam ediyor. Bir turizmci tanıdığım güneydeki tatil yörelerinde Ruslarla Almanların kolay kolay aynı otelde beraberce konaklamadığını anlatmış, “tabiri caizse bunların biri, bir diğerini kovar, birinin girdiği yere diğeri mecbur olmadıkça girmez” demişti. Daha sonra birçok turizmci tanıdığım benzer bilgileri teyit etmişti. Dolayısıyla, Türk-Rus ilişkilerinin seyrinde Türkiye, Doğu ve Kuzey Avrupa’nın etkisi altına girmemeye dikkat etmeli.
Son hava sahası ihlâlleri, Rusya’nın sokak tabiriyle Türkiye’ye sataştığı anlamına geliyor. Gözüne kestirdiği ve dişine göre bulduğu Türkiye’ye, tabiri caizse düz yolda yürürken omuz atıyor. Amaçları, kavga, yani savaş çıkarmak olabilir. Rusya içinde bulunduğu ekonomik durum itibarıyla Türkiye gibi bir ülkeyle savaşı göze alabilir. Rusya savaşa girerek, yeni silâh üretmeyecek ya da ithal etmeyecek, ellerinde soğuk savaş döneminden de kalan hatırı sayılır miktarda bir silâh stokları zaten mevcut. Bir savaş durumunda yeni silâh harcaması ve savaş yatırımı yapmayacaklar, mevcut stoklarını kullanacaklar. Bir savaş durumunda, en önemli gelirleri olan petrol ve doğal gaz fiyatlarının yukarı yükseleceğinden hareketle, savaş çıkarmak Rusya’yı ekonomik açıdan kâra bile geçirebilir.
Türkiye açısından ise, tam tersi bir durum söz konusu. Savaş sanayisi ciddî manada dışa bağımlı. Bir savaşı göze alırsa, ciddî manada silâh harcaması ve savaş yatırımı yapmak zorunda. Ekonominin ise böyle bir gücü yok. Bir yıldır işaretlerini verdiğimiz genel ekonominin kötüye gittiğini görebilmek için ekonomi profesörü olmaya gerek yok. Döviz üç yıldır sürekli artıyor, borsa ise beş yıldır ileri geri aynı seviyelerde. Faizler, aldı başını gitti. Ülke, güney şehirlerindeki terör sorunuyla cebelleşiyor, yanlış Suriye politikalarının ülkenin kucağına bıraktığı milyonlarca Suriye’li mültecinin milyarlarca dolara varan maliyeti milletin sırtında. Hükümetin de gözünü, vatandaşın yırtık cüzdanına diktiği, konulan ek vergiler ve mevcut vergi oranlarının artışından anlamak mümkün. Fakat, milletin cüzdanında ortak olacak bir şey yok. Vatandaşın üzerindeki borç yükü 150 milyar doların üzerinde. Kaba hesap, her bir vatandaş ortalama iki bin dolar, yani altı bin tl borçlu. Devlet borçlu, özel sektör borçlu, vatandaş borçlu.
Dolayısıyla, Rusya’nın aksine, Türkiye’nin bir savaşa girmesi hayatî bir hata olur. Rusya ise, tam tersine, Türkiye ile bir çatışmayı zorluyor. Batı basınında da, yaşanan son hava ihlâlleriyle, Rusya-Türkiye savaş senaryoları yeniden yazılmaya başlandı bile. AKP Dış Politikasının akılcılıktan uzak, hayalci ve reaksiyoner bir karakter arz etmesi de bu çatışma ve savaş riskini arttırıyor.
Testi kırıldıktan sonra akıl veren çok olur. Testi kırılmadan uyarıyoruz. Rusya, şimdiki gibi bundan sonra da, tahriklerine devam edecektir. Yapılması gereken Rusya’nın tahriklerine kapılmayarak bu tahrikleri boşa çıkarmaktır. İlkinde yapılması gerektiği gibi şimdi de yapılması gereken 10-12 saniyelik hava ihlâllerini görmezden gelmektir. AKP Dış politikası birçok şeye fazla takılıyor. Bir şeylere takılma huyunuz varsa, sokakta bile yürüyemez hale gelebilirsiniz. Normal hayatta sokağınızdaki her taşa ayağınızı takıp yere düşüyor, her çukura ayağınızı sokup yere kapaklanıyor musunuz? Hayır, taşa ayağınızı çarpmayıp yanından geçiyor, çukura ayağınızı takmayıp üzerinden atlıyorsunuz. Devlet yönetiminde de böyle olmalı.