Medyadan uzak kaldığımız son iki-üç hafta zarfında pek mühim gelişmeler yaşandı.
Gerek iç ve gerekse dış bağlantılı hadiselerin başında, şüphesiz Suriye topraklarında kara harekâtını netice veren “Fırat Kalkanı” operasyonudur.
Bunun yanı sıra, bölge ve dünya ülkeleriyle sürdürülen diplomatik münasebetler, şu dönemde son derece önem arz ediyor.
Bu konuya aralıklı da olsa temas etmenin lüzûmu, zarureti ortada.
* * *
Öte yandan, “15 Temmuz Saldırıları” sonrasında ülke çapında ilân edilen OHAL ve bununla bağlantılı olarak icrâ edilen KHK’lara istinaden sürdürülen operasyonlar, farklı ve yeni boyutlar da kazanarak hayatı derinden etkilemeye devam ediyor.
Sosyal sarsıntılara, hatta aile fâcialarına yol açan bu zincirleme etkileşimlerin teşkil ettiği bazı tabloları şu şekilde sıralamak mümkün: Ailenin yükünü omuzlayan kimi anne, ya da baba, şüpheye veya yetersiz delillere istinaden işten-meslekten ihraç ediliyor. Maaşı kesiliyor. Bütün özlük hakları sıfırlanıyor. Kimi içerde tutuluyor; dışarıda olanlar da “damgalı” olduklarından hemen hiçbir sektöde iş bulamıyor.
Mağdur edilen bu insanların durumu, çoğu yerde Suriyeli sığınmacılardan da beter bir vaziyete dönüşüyor: Adeta bütün imkân ve dayanakların sıfırlandığı bir noktada, kiracı olan kirayı nasıl ödesin?
Misâl, her şeyden bîhaber durumdaki bir kadın, faraza suçlu durumdaki kocasının ateşine niçin yansın, ya da yandırılsın?
Bütün bu herc û merç içinde, tahsil çağında olan çocukların durumu ne olacak; düşünen var mı?
Velev ki, anne-babaları zanlı veya suçlu da olsa, onların çocuklarını sefil ve perişan bir hayata mahkûm etmeye kimin vicdanı elverir?
Misâl: Siirt’teki Adliye koridorlarında üç çocuğuyla feryâd û figân eden çaresiz kadının şu çığlığına duyarsız kalmak mümkün mü: “Kocam içerde. Meslekten atıldı. Maaşı kesildi. Üç çocuğumla kirada oturuyorum. Babamın yardım edecek durumu yok. Kardeşim, kayın biraderim de yok. Kirayı veremiyorum; ev sahibi çıkmamı istiyor. Nereye gidebilirim? Çocuklarımın zarurî ihtiyaçlarını nasıl ve ne ile karşılarım ben? Yarı okullar açılacak, çaresiz şekilde ulu-orta yerde kaldık. Bize yapılan bu muamele revâ mıdır? Kocamın bir suçu varsa, benim ve çocuklarımın suçun ne? Hukuk bu mu? Adalet bunun neresinde?”
* * *
Görüldüğü gibi, içerde ve dışarda bîgâne kalamayacağımız, gözümüzü-kulağımızı kapatamayacağımız bir dizi hayatî meselelerle karşı karşıyayız.
Bunların sebep ve çarelerine inşaallah hak nâmına ve hakikat hesabına peyder-pey değinmek, temas etmek ümit ve temennisiyle.
GÜNÜN TARİHİ: 9 Eylül 1919-23
Sivas, İzmir, Halk Fırkası
Tek parti, dahası “devlet partisi” olma yolunda ilerleyen bir siyasî hareket olarak tasarlanan Halk Fırkası (CHP), resmî kuruluş tarihi olarak “9 Eylül”ü tercih etti. (1923)
Bu tarihin tercih edilmesinde önemli iki sebep var: Birincisi, Sivas Kongresinin 9 Eylül’de (1919) başlaması. İkinci sebep, Anadolu’nun Yunan işgalinden bütünüyle arındırıldıktan sonra, bu zaferin İzmir’in Kurtuluşuyla taçlandırılmış olması.
Cumhuriyetin ilânından 50 gün kadar önce kurulan Halk Fırkasının başına 10 Kasım 1924'te “Cumhuriyet” tabiri eklemlendi; 1935’teki kurultayda ise, ismen bugün de geçerli olan nihaî şeklini almış oldu.
@salihoglulatif:
Özellikle 1925’ten sonraki konjonktürel şartlar hemen tümüyle Said Nursî'nin aleyhinde olduğu halde, o, yine de açılan bütün mahkemelere katıldığı ve bütün dâvâlardan beraat ettiği gibi, hiçbir suça bulaşmadan da ömrünü tamamlayıp gitti. Buna rağmen çıkıp ona ve dâvâsına kara çalmanın hukukla, insafla, vicdanla bir alâkası olamaz.