Seçimler geride kaldı... Millet seçim yorgunuydu. Partiler, siyasetçiler seçim yorgunuydu.
Bir tek canlı, dinamik, zinde ve de zengin olan “devlet partisi” idi; yani, elinde devlet imkânını bulunduran ve bunu da sonuna kadar kullanan iktidar partisi...
Devletin yorgunluğu, zayıflığı veya parasızlığı söz konusu olmadığına ve olamayacağına göre, bu şartlarda kazanan tarafın “devlet partisi” olması gayet normal.
Kemalizmin vaktiyle devlete hâkim duruma gelip yıllarca milletin başına tebelleş olmasının öncelikli sebebi, bu milletin savaş yorgunu, fakir, perişan, zayıf ve takatsiz bir duruma düşmüş olmasıydı.
Taktikler arasında fevkalâde bir benzerlik var. İnançlar, düşünceler, dünya görüşleri farklı olsa da, metot hemen hemen aynı.
Evet, şu veya bu sebepten dolayı yorgun düşmüş bir topluma, devletin kuvvetiyle istediğini dayatabilir, ya da istediğin tarafa doğru onu yönlendirebilirsiniz.
Tabiî, bu da bir yere kadar; yani, ilânihâye sürüp gitmez.
Demokrasi hassasiyeti
Seçimler öncesinde, kendi bakış açımıza göre gerekli yorum ve değerlendirmelerde bulunduk.
Bundan sonrası ise, daha çok fiilen siyasetin içinde olanların yapacağı şeyler.
Biz yapılan seçimde bir parti tarafgirliği içinde asla olmadık, olmayız da. Özellikle bu son seçimde, en büyük hassasiyetimiz, hukuk, hürriyet ve demokrasi noktasında temerküz etti.
Bundan sonra da aynı hassasiyet devam edecek.
Tarihte Faşizan Demokrasi Örnekleri
Seçimle iktidarı ele geçiren İttihatçılar, Meşrûtiyet devrinde Meşrûtiyetin canına okudular. Mutlakiyette olan “hafif istibdad”ı, bir “şiddetli istibdad”a çevirdiler. Osmanlı’yı da ateşe attılar.
Mussolini, İtalya’da seçimle başa geldi; baskıcı politikalarla faşizme doğru hızlı bir geçiş yaptı.
Hitler’in partisi de seçimle iktidara geldiydi; ama, Almanya ile birlikte dünyayı ateşe veren bir gaddarlığa imza attı.
Bunlar zahirî sebepler kısmı; bir de kaderin fetvâsı ciheti var ki, o ayrı bir değerlendirmeye tâbidir.
Kriz, bomba, gerilim..., şut ve gol
Bu bölümde, geride kalan seçim sonuçlarına dair bazı görüşlerimizi de kısa ve net ifadelerle dile getirmek istiyoruz. Şöyle ki:
* * *
7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar olan süre içinde, seçimin sonucunu etkileyen faktörlerin başında şunlar geliyor: Önce, 7 Haziran’daki sonuç tablosunu beğenmeme. Hemen ardından, “Kriz, bomba, gerilim, kutuplaşma, çifte mitingler, şut ve gol” geldi.
* * *
Toplum, hiçbir seçim öncesinde bu derece gerilmiş değildi. Seçim döneminde 400’den fazla insanımız can verdi, en az bir o kadar da yaralandı. Gerginliğin şiddeti, toplumun kutuplaşma derecesini tayin eder. Krizi kontrol eden veya gerilimi yönlendiren cereyan, toplumun bir yarısını kentini taraf etmede başarılı olur.
* * *
Seçim öncesinde, bir çok alanda ölçümler yapabilirsiniz. Ekonomik durum, geçim derdi, işsizlerin tepkisi, dış politika başarısızlığı, vesaire...
Ama, hiçbir araştırma ile gerilimin, öfkenin, kutuplaşmanın derecesini net bir şekilde ölçemezsiniz. Bu duygu selinin kimi nasıl ve ne şekilde vuracağını, kimden neler koparacağını kestiremezsiniz.
1 Kasım seçimlerinin şaşırtan sonuç tablosunun önemli bir sebebi de budur.
* * *
Büyük Birlik, Saadet Partililer ve bu cereyanın Kürt versiyonu olan Hüdapar’lılar, 1 Kasım seçimlerinde AKP’yi destekledi. Bu husustaki tesbitimizi, geçen hafta “Millî Görüşçüler AKP’de birleşiyor” başlığıyla yazmıştık.
* * *
PKK, şurada-burada kazmış olduğu derin hendeklere, onunla fikir akrabalığı olan HDP’nin kendisi düştü. Bunu da, yine seçim öncesinde “PKK’nın bir kolu HDP’nin başarısızlığı için çalışıyor” cümlesiyle ifade etmiştik.
* * *
Mevcut muhlafet partilerinden hiç biri, mevcut iktidar partisine alternatif olamadığı gibi, tek başına iktidar adayı da olamaz. Meclis’e girebilen Halkçı, Türkçü ve Kürtçü partiler var. Bunlar, ancak bir ileri, iki geri standardıyla siyaset yapabilirler.
Alternatif, ancak ve ancak eski DP-AP çizgisinde performans gösterebilecek bir siyasî yapılanmayla mümkün olur.
* * *
AA ve TRT ilk sonuçları AKP lehinde olarak yüzde 53.1’den başlattı. Sonra kademe kademe indirerek yüzde 49,5’e bağladı. Tarafgirlik, baştan sona had safhada oldu.
* * *
Demokrasi, 1 Kasım’da bıçak sırtında gidip geldi. Yapılan tercihlerin yarısına yakını vesayet, yarıdan biraz fazlası ise demokrasi hesabına geçti.
Çok az bir farkla da olsa şimdilik demokrasi kazandı; lâkin, görünen o ki bir süre daha vesayet hükmedecek. Şayet, şimdiye kadar yaptıkları, bundan sonra yapacaklarının teminatı ise...