"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yamuk adamların düzgün sözleri

M. Latif SALİHOĞLU
21 Haziran 2017, Çarşamba
Milletin neredeyse bir yarısını esir alan sosyal medya (e-mail, twitter, facebook, instagram...) furyasından sonra, “söz-fiil birliği”ndeki mertlik iyice bozuldu.

İnsanların çoğu, yazdığı, yaydığı, beğendiği ve paylaştığı güzel sözleri maalesef hayatına, fiiliyatına tatbik etmiyor, edemiyor.

Yani, hayatımıza giren, gözümüze ilişen güzel sözler çoğaldı; ama, güzel davranışlar aynı oranda çoğalmadı. Aksine, daha da azaldı.

Bir başka ifade ile, günden güne çoğalan güzel sözlere paralel şekilde, çevremizdeki yamuk davranışlar, sahte yaklaşımlar da çoğaldı.

Tıpkı, boşanmalar arttıkça, aşk şarkılarının da artması gibi.

Demek ki, o aşk şarkılarının da çoğu sahte, riyâkâr, samimiyetsiz...

Bu sebeple, her şeyden önce samimiyet gelir, ciddiyet gelir, tutarlılık gelir. Bu da, muhatabımızda söz ve davranış birliğinin varlığını, dirliğini, ispatını iktiza eder.

Üstad Bediüzzaman’ın tâbiriyle "Sözünüzü, fiiliniz tasdik etmeli.” (Münâzarât)

Evet, kişinin fiili sözünü tasdik etmiyorsa, o kimseden uzak durmalı. Onun söylediklerini ihtiyatla karşılamalı. Aksi halde, büyük zarar vermesi, saf kimseleri hayal kırıklığına uğratması muhtemel.

Enaniyet ve tesanüd

Bir kimse bencil davranıyorsa, hodbîn, yani egoistçe tavırlar sergiliyorsa, onun sarfettiği güzel sözleri de ihtiyatla karşılamalı. Aksi halde aldanmak kaçınılmaz olur.

Evet, bazen bakıyorsunuz, kişi çok güzel konuşuyor veya yazıyor. Anlattıklarını hayranlıkla dinliyor, okuyorsunuz. Kendi kendinize “Ağzından-kaleminden bal damlıyor” der durursunuz.

Zira, o kimse bakıyorsunuz birlik-beraberlikten söz ediyor; kardeşlikten-muhabbetten dem vuruyor; ittifaktan-imtizaçtan-tesanüdden mest edici dersler veriyor, vesaire...

Ama, o kimsenin hal ve haretlerine bakıyor, davranışlarına dikkat ediyor ve hayretler içinde görüyorsunuz ki: O kimse fevkalâde bencildir. Dâvayı değil, kendini merkeze alıyor. Hizipçi-grupçudur. Herkesle samimi kardeş gibi göründüğü halde, gayet ustalıklı manevralarla kayırmacılık yapıyor. “Kendi adamı” gördüğü kişilere öncelik veriyor, imtiyaz tanıyor.

Oysa, hakiki iman kardeşliğinde böyle şeylerin yeri yoktur. Zira, “İmân, bütün mü’minleri bir babanın cenâh-ı şefkati altında yaşayan kardeşler gibi kardeş addediyor.” (Mesnevî-i Nuriye, Hubâb)

* * *

Evet, mü’minler arasındaki iman kardeşliği dairesi içinde şahsiyetçilik, benlik, enaniyet, hodfürûşluk gibi mazarrata, menhiyata yer yoktur.

Fakat, şu imtihan dünyasında her insanın bazı zaafları olabilir.

Kimi zaaflar şehvete, kimileri şöhrete, kimileri de servete tutku derecesinde meyledebiliyor. Hatta, önü alınmazsa esir, köle derekesine kadar düşebiliyor.

Bu sebeple, söylenen her sözü ihtiyatla karşılayıp sorgulamalı, yani Münâzarât’taki ifade ile “mihenge vurmalı.” Çünkü, kişinin kendisi müfsid olabildiği gibi, kişi bilmeyerek ifsad ediyor da olabilir.

İster öyle, ister böyle, güzel de olsa söylenen sözlere hemen kapılmamalı. Hele hele, o güzel sözleri sıralayıp duran şahıslara yuları asla kaptırmamalı.

Özellikle de şu sebepten dolayı: O kimsenin gayesi, hedefi, maksadı başka türlü olabilir. Bir başka odak adına hareket ediyor olması da muhtemel... 

Dolayısıyla, sarf etmiş olduğu o güzel sözlerle sâfdilleri avlamaya çalışıyor. Kitleleri kendine hayran bırakıp, sonra da onları başka tarafa sürüklemek istiyor. 

Şayet işin başında tedbirli davranılmazsa, sonradan dönüşler çok zor olabilir. Üstelik, yara-bere içinde halsiz-takatsiz kalmak, hatta ye’se düşmek de ihtimal dahilinde.

Netice itibariyle, elimizde daima ölçüler, düstûrlar, prensipler manzumesi olmalı. Tâ ki, hem söylenen sözleri mihenge vurma şansımız bulunsun, hem de kişinin sözü ile fiili arasında herhangi bir tutarsızlığın olup olmadığını görme fırsatımız olsun.

Asla ve kat’a unutmayalım ki: Usûl, daima esâstan evvel gelir.

***

@salihoglulatif:

TERAZİ

Yapıp ettiklerin yanlış ve usûle aykırı ise, esasa dair söylediğin bütün güzel sözler ‘trafiğe tersinden girmenin fazileti’ni anlatmaya benzer.

* * *

Demokrasi, adâlet, insan temel hak ve hürriyetleri, şahsî, siyasî, ideolojik heveslere göre şekillendirilemez.

Okunma Sayısı: 7278
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Adil

    21.6.2017 22:16:20

    Hiç hoslanmazken yeni asyadan bu kadar sevdalısı olacağım hiç aklima gelmezdi.kalemine yüreğine sağlık

  • Ö.Faruk YILDIZ

    21.6.2017 15:02:50

    Katılıyorum ağabey. Kişi söylediğine zıt hareket ediyorsa; o kimsede menfaatçilik de vardır. Çünkü menfaati için hakîkati istediği yöne çekmeye kalkar. Aynı zamanda ☀️ gibi, balçıkla sıvanmayacak hakikatlerin önüne geçmeye kalkar. O kişiye bakan, bitişiğinde olan biriside o hakikati yok sanar. Bozguncunun yanından uzaklaşıp güneşe bir daha bakmazsa aldanır.

  • Latif Salihoğlu

    21.6.2017 11:12:17

    Ö.Faruk YILDIZ. Aziz kardeşim, kişi yaşayamadığı doğruları anlatabilir. Bunda bir sakınca yok. Ama, tam tersini yaptığı bir meselede sarfettiği güzel sözlerle hem yalancı, hem aldatıcı durumuna düşer. Mesela: Hem vargücüyle ihtilafa-inşikaka çalışır, hem de demet demet güzel sözlerle ittifak-imtizaçtan dem vurur. Veya, enesi çifteli olup BENcilce davranışlar sergilediği halde, tutup deste deste güzel sözlerle tesanüd, uhuvvet, isar hasletinden ahkâm keser. Bunlar, zihinleri fesada, kargaşaya sürükletir.

  • Abdullah TUNÇ

    21.6.2017 09:27:05

    12 Eylül ve 28 şubat darbeleri,aynı zamanda insan karakterine indirilmiş birer darbelerdir. Bunlara Menhus 15 Temmuz darbesi de eklendi. Ve bu darbeler maddi,manevi çok tahribatlar yaptı.En büyük tahribat ta manevi cihetten oldu.Yani ahlaki yapıda,karakterlerde büyük bozulmalar oldu. Buna ahlaktaki anarşide diyebilirsiniz. Mertlik, asalet,vefa,cesaret, doğruluk,tutarlılık,sözünde durma,hak,hukuk,adalet gibi ulvi duygular zedelendi.temelden sarsıldı. Bu yüksek duyguların yerini; bencillik,vefasızlık,menfaat,tutarsızlık,yalakalık,makam sevgisi,korkaklık, haksızlıklar karşısında duyarsızlık ırkçılık,gibi süfli duygular aldı.Şimdi Toplum büyük bir sınavdan ve ince eleklerden geçiyor.Ciddi bir muhasebe ve silkinme zamanıdır. Hayatımızda ümitsizlik asla olmamalıdır.Çünkü ''ümitsizlik mani-i her kemaldir'' Osmanlı İmparatorluğunun tarihten silinme noktasında ve herkesin ümitsizliğe kapıldığı sıralarda;Üstadın istikbale dair müjdeli beyanlarını hatırlayalım.

  • Ö.Faruk YILDIZ

    21.6.2017 06:53:29

    2) Bu söyleminizin kırmızı çizgilerini belirtmeniz gerekirdi. Zira kişi yaşamadığı hakikaketleri paylaşabilir. Fakat verdiği sözü veya adadığını fiiliyatıyla tasdik etmesi gerekir. Yoksa yalancı konumuna düşer. Bu konumda da münafıklık hassesi vardır.

  • Ö.Faruk YILDIZ

    21.6.2017 06:46:50

    1-)Birey geçmişti yapmadığı şeyi yaptım diyemez veya gelecekte yapmayacağını yapacağım diyemez. Bu usûlde vardır. Fakat sizin yazınızda şunu algıladım: Kişi yapmadığını, yapamayacağını, yaşamadığını, yaşamak istediğini anlatamaz veya yazamaz,

  • Tolstoy

    21.6.2017 01:18:10

    Hocam kalemine bilgine yüreğine aklına sağlık

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı